ABD, terörle mücadeledeki çifte standardının cezasını çekecek

2021-09-08 21:39:55

ABD, terörle mücadeledeki çifte standardının cezasını çekecek_fororder_WechatIMG414

CRI Türkçe

11 Eylül terör saldırısının üzerinden 20 yıl geçti. ABD, 20 yıl evvel terörle mücadele bahanesiyle Afganistan savaşını başlattı. Ancak yıllar süren savaş, ABD askerlerinin apar topar ülkeden çekilmesi ve Afganistan Talibanı’nın yeniden iktidara gelmesiyle sonuçlandı.

Terör örgütlerinin sayısının artması, insani krizin şiddetlenmesi ve mülteci akınının başlaması, ABD’nin terörle mücadele bahanesiyle açtığı savaşın kötü neticelerinden bazıları… Savaş, Afgan halkına tarif edilemez acılar yaşatırken, ABD’ye de büyük zarar verdi.

ABD’nin terörle mücadelesinin başarısızlığa uğradığını söylemek artık yanlış olmaz. Son 20 yılda ABD’nin terörle mücadele alanındaki adımlarına bakıldığında, başarısızlığın ardındaki iki önemli unsurun, ülkenin bu konuda takip ettiği çifte standart ve hegemonyacı zihniyet olduğu görülebilir.

Nitekim Afganistan savaşı da ABD’nin terörle mücadeledeki çifte standardının ve hegemonyacı tavrının tipik bir örneği.

Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgal ettiği dönemde ABD, Sovyet etkisini kırmak için El Kaide ve Afganistan Talibanı’na destek vermişti. 

Ancak Sovyet askerlerinin ülkeden çekilmesinin ardından ABD, kendi Orta Asya stratejisini hayata geçirmek üzere El Kaide ve Afganistan Talibanı’na bu kez düşman oldu. 

ABD’nin terörle mücadeledeki ikiyüzlülüğü Afganistan’daki terörist güçlerin sayısının sürekli artmasına yol açtı. Ülkedeki terör örgütü sayısı savaş öncesinde 5 iken, şimdi 20’yi aşmış durumda.

İnsanlığın ortak düşmanı olan terörizm, dünyanın birçok bölgesine etki ediyor. Kasım 2020 itibarıyla dünya genelinde 2 binden fazla terör saldırısı düzenlenirken, bir rekora imza atıldı. 

Bu gelişme, ABD öncülüğündeki bazı ülkelerin terörle mücadelede çifte standart uygulayarak terörle mücadeleyi siyasileştirmesinden, dolayısıyla küresel terörle mücadele çabalarını kaosa sürüklemesinden kaynaklanıyor. 

Bilindiği üzere, uzun yıllardır Çin’in ulusal bütünlüğünü tehdit eden ve radikal şiddet eylemleri düzenleyen bir terör örgütü olan “Doğu Türkistan İslami Hareketi”, Çin’de insanların hayatını kaybetmesine ve ciddi mal kaybına yol açtı.

ABD, Eylül 2016’da “Doğu Türkistan İslami Hareketi”ni terör örgütleri listesine eklediği gibi, örgütün BM’nin yaptırım listesine dâhil edilmesini de destekledi. 

Ancak Washington yönetimi, siyasi çıkarlar elde etmek için Kasım 2020’de örgütün terör örgütü olarak nitelendirildiğine dair kararın iptal edildiğini açıkladı. 

ABD’nin terör örgütlerinin imza attıkları zulümleri görmezden gelerek, bu örgütlere darbe indirmek yerine destek vermesi, ülkenin terörle mücadele kisvesi altında siyasi çıkarlarına ulaşma çabasını gösteriyor. 

İnsan hakları ve özgürlük bahaneleriyle diğer ülkelere yaptırım uygulamak ve baskı yapmak, ABD’nin öteden beri kullandığı bir yöntem. 11 Eylül olaylarında, terörizmden büyük zarar gören ABD, Çin’in Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi’ndeki ekonomik ve toplumsal gelişmede kaydedilen gözle görülür ilerlemeleri, çeşitli etnik gruplar arasındaki dayanışmayı ve dini ahengi görmezden gelerek, Çin’in hukuk doğrultusunda yürüttüğü terörle mücadele ve insan haklarını koruma çalışmalarına asılsız suçlamalar yöneltmeye, Çin’in terörle mücadele ve aşırı dincilikten arındırma çabalarını kasten karalamaya çalışıyor.

ABD, “Doğu Türkistan İslami Hareketi” terör örgütüne bağlı teröristlere moral vermenin yanı sıra, uzun kollu yargılama yöntemine başvurarak Çinli işletmelere ve hükümet yetkililerine yaptırım uyguladı. Xinjiang’a ilişkin konuların özünde terörizm, bölücülük ve aşırı dincilikle mücadele bulunuyor. ABD, Xinjiang’daki azınlık etnik grupların haklarını koruma kisvesi altında bölgede yaşayan tüm etnik grupların can güvenliğine ciddi tehdit oluşturan “Doğu Türkistan İslami Hareketi” teröristlerine moral ve destek vermeye kalkışıyor. Tüm bunlar, ABD’nin Xinjiang ile ilgili konulardan faydalanarak Çin’in kalkınmasını engelleme niyetinin açık bir göstergesi. 

ABD dünya genelinde, terörle mücadele kisvesi altında Afganistan, Suriye, Libya ve Irak gibi ülkelere askeri müdahale yaptı, bu ülkelerde sayısız sivillerin büyük can ve mal kaybına, evsiz kalmasına ve hatta küresel barış ve istikrara zarar vermesine yol açtı. Tüm bunlara da ABD’de her geçen gün giderek kötüleşen insan hakları durumu eklenmeli. ABD’nin kendi siyasi çıkarlarına kavuşmak amacıyla Xinjiang’da terörle mücadeleyi sürekli gündeme götürüp Çin’i karalarken, Afganistan Savaşı ve Irak Savaşı’nın yerel halka getirdiği acılarıyla kendi ülkesinde kötü insan hakları durumundan bahsetmekten kaçınması, tam anlamıyla bir çifte standart uygulamadır. 

ABD, terörizme destek vererek ve terörist güçleri manipüle ederek küresel terörle mücadele çalışmalarını en çok sabote eden taraf oldu. 

11 Eylül saldırılarının ardından, ABD tarafından başlatılan terörle mücadele, birçok ülkenin anlayış ve desteğini kazandı. Ancak ABD, gerçek anlamda terörle mücadele etmeyi değil, küresel hegemonyasını korumayı amaçlıyor. Kendisinden farklı bir siyasi tutum izleyen ülkelerdeki terör örgütlerini kışkırtmaya ve desteklemeye çalışan ABD, bu girişimleriyle ilgili ülkelerin ulusal güvenliğine ve bölgesel istikrara zarar verdi. 

“Doğu Türkistan İslami Hareketi”nin terörist kimliği tüm dünyaca kabul ediliyor. Ancak ABD hükümeti, örgütün temsilcileriyle birçok kez görüşerek, ilgili fonlar aracılığıyla örgüte finans desteği sağladı.

CIA, “Doğu Türkistan İslami Hareketi” üyelerine eğitim verdi. Öte yandan, ABD, 2008 yılında Çin’in Guantanamo’da tutuklu bulunan “Doğu Türkistan İslami Hareketi” üyesi 17 teröristin iadesi talebini de reddetti. 

2009 yılında ABD, Çin’den gelen benzer bir talebi yine geri çevirdi, aynı terör örgütüne mensup 4 tutukluyu İngiltere’nin deniz aşırı topraklarından biri olan Bermuda Adaları’na teslim etti. ABD, 2014 yılında da Slovakya’ya “Doğu Türkistan İslami Hareketi” ne mensup 3 tutukluyu teslim etti. 

ABD, terörle mücadele konusundaki bencilliğini ve riyakârlığını göstererek “Doğu Türkistan İslami Hareketi”nin varlığını korumak için çaba harcadı ve böylece terörle mücadele konusunda ABD tarzı çifte standartlarına bir yenisini ekledi. 

ABD’nin girişimleri, aynı zamanda ülkenin Soğuk Savaş ve tek taraflılık zihniyetinin de göstergesi. 

ABD’nin çifte standarda dayalı uygulamaları, küresel terörle mücadele çabalarını zedelediği gibi, bu alanda elde edilen neticelerin de boşa gitmesine yol açıyor. Dolayısıyla bu adımların tüm dünyaya felaket getirmesi kaçınılmaz hâle geliyor. 

Günümüz dünyasının tümörü olan terörizm, dünya halklarının can ve mal güvenliğine büyük zarar verirken, tüm ülkelerin ekonomik ve toplumsal gelişmesinin önünde de engel oluşturuyor. 

Hiçbir ülke kendini terörizmin zararlarından tamamen koruyamaz. Terörle mücadelede çifte standart, adalet duygularını zedelediği gibi, küresel terörle mücadele çalışmalarını da engelliyor. 

ABD, dünya genelinde sözde terörle mücadele savaşlarını başlattıktan sonra, birçok ülkede ABD karşıtlığı da şiddetlendi. Terörle mücadelede “tarafsızlık ve adalet”, tüm ülkelerin sadık kalması gereken en doğru ilkelerdir. Uluslararası toplum, insanlık için kader ortaklığı oluşturma düşüncesinden hareketle gerçekçi işbirliği yapmalı, terörizmin üstesinden hep birlikte gelmeli.                  

刘文俊