Çin ve ABD'de "Bir Ülke, İki Sistem" versiyonu çok farklıdır |
2020-06-01 12:39:17 cri
|
Çinli teknoloji şirketi Huawei'nin İcra Direktörü ve finans yönetcisi Meng Wanzhou 500 günden uzun süredir elektronik zincir takıyor. Kanada'nın Britanya Kolumbiya eyaletindeki Yüksek Mahkeme, 27 Mayıs'ta Meng Wanzhou'nun davasının "çifte suçluluk" ilkesine uyduğuna, Meng'in ABD'ye teslim edilmesine ilişkin davanın devamına hükmetti. ABD Meng'i suçlu görüyor ve onu yargılamak istiyor, ancak Meng Kanada'da göz altına alındı. Bu arka planda ABD mutlaka Kanada'nın Meng'in suçlu olmasını kabul etmesini sağlayacak, Çünkü Meng her iki ülkede suçlu bulunulunca, "çifte suçluluk" standardı uygulanacaktır. Kanada medyasının yayınladığı rakamlara göre, Kanada, ABD'nin 2008'de Kanada'dan iade talep ettiği 798 davadan sadece 8'ini reddetti. ABD Adalet Bakanlığı Kanada mahkemesinin kararına bir cümleyle cevap verdi: ABD, Kanada hükümetine ABD-Kanada İade Anlaşması uyarınca bu davada devam eden yardımları için teşekkür etti.
Meng Wanzhou'nun "sahtekarlık" suçu işleyip işlemediğini ABD iyi bilir. Trump'ın daha önce de kabul ettiği gibi, Meng Wanzhou siyasi pazarlık çipiydi. Çok açık şekilde Trump, Meng Wanzhou'yu Huawei ve hatta Çin ile bir pazarlık çipi olarak kullanıyor.
Her zaman ekonomik meseleleri siyasallaştırmayı ve politik meseleleri yargı malzemesi seçen ABD, Çinli şirketleri bastırmak için elinden geleni yaptı. "Masum bir rol" oynayan ve her zaman "yargı bağımsızlığını" vurgulayan Kanada, ABD'ye bu suçta eşlik ediyor. ABD'nin "uzun kol yargı yetkisinin" etkisi altında, Kanada yargı sisteminin ABD tarafından kontrol edildiği anlaşılıyor.
Sadece Kanada mı? ABD, müttefiki olarak seslendirdiği ülkeleri aslında pek önemsemedi, ABD'nin zorbalığına maruz kalanların sayısı az değildir. Çin'in yükselişiyle birlikte ABD son yıllarda ekonomik ve ticari yaptırımlardan teknolojik ablukalara, Taiwan meselesinden Hong Kong meselesine ve Güney Çin Denizi meselesine kadar Çin'e yönelik kısıtlama ve çevrelemeyi artırmaktadır. Çin Ulusal Halk Meclisi'nde (ÇUHM) 28 Mayıs'ta Hong Kong Özel İdari Bölgesi'nde ulusal güvenliğin korunmasıyla ilgili yasa tasarısı onaylandı. Hong Kong için bu karar, Hong Kong bağımsızlığı yanlılarına ve Çin'in ulusal güvenliğini tehdit eden yurt dışı güçlere darbe indirmek için büyük yarar sağlayacak. Karar ayrıca Hong Kong'daki refah ve istikrarının korunması, bölgedeki gençlerin gelecekteki gelişmelerinin hızlandırılmasına yardımcı olacaktır. Ancak ABD için, bu karar son derece kötü bir haberdir. Geçmişte ABD Hong Kong'da yasadışı "Occupy Central" gibi olaylarda Hong Kong işlerine sürekli müdahale etti. Hong Kong Özel İdari Bölgesi'nde güvenliğin korunmasıyla ilgili yasa tasarısının onaylanmasından sonra, ABD'nin başını çektiği dış güçler bölgede eskisi gibi at koşturamayacak. Hong Kong işlerine karışmaya devam eden ABD'nin Başkanı Donald Trump, kısa süre önceki basın toplantısında Çin'in Hong Kong ile ilgili ulusal güvenlik yasasını yürürlüğe koymasının "Bir Ülke, İki Sistem" vaadini "Bir ülke, Bir sistem"e dönüştürdüğü iddiasında bulundu ve ABD'nin Hong Kong'a Çin'in ayrı bir gümrük ve seyahat bölgesi olarak verilen tercihli politikaları kaldırmak için harekete geçeceğini söyledi. Trump belli ki şu önemli bir noktayı unuttu. İlk olarak, "Bir ülke, İki Sistem"in temeli ve şartı "bir ülke"dir. Ancak uzun süredir "Hong Kong bağımsızlık" güçlerini destekleyen ABD tam "Bir ülke, İki Sistem"i bozan bir suçludur. İkincisi, Hong Kong ABD'nin değildir, Çin'in bir parçasıdır. Üçüncü olarak, ABD Hong Kong'a yaptırım uygulamak için yeterli gücüne sahip midir? Hong Kong, ABD dış ticaret fazlasının en büyük kaynağıdır. Hong Kong'da 80.000'den fazla Amerikalı ve 1.300'den fazla Amerikan şirketi bulunmaktadır. Hong Kong'a yaptırım uygulanırsa bu şirketlerin çıkarları ciddi şekilde zarar görür. ABD, Hong Kong meselesini Birleşmiş Milletler'e de götürerek BM Güvenlik Konseyi'nin Hong Kong'la ilgili ulusal güvenlik yasasının ele alınması için bir toplantı düzenlenmesini istedi. Bu öneri Çin tarafından veto edildi. ABD, Hong Kong meselesini manipüle ederken, Çin'in Hong Kong'un demokratik sistemine ve özgürlüğüne müdahale ettiğini iddia ediyor. Artık herkesin gördüğü gibi, ABD insan hakları olmayan, en tehlikeli ve en az demokratik ülke haline geldi. 24 Mayıs'ta ABD'nin Minnesota eyaletinin Minneapolis kentindeki George Floyd adlı Afrika kökenli Amerikalının dört polis tarafından gözaltına alınıp boynuna basılarak öldürülmesi dünyada tepki çekti.
Floyd'un ölümü bölge tarihinin en büyük isyanına yol açtı: Bir polis karakolu işgal edildi. CNN merkezi sabotaja uğradı, Amerikan bayrağı ateşe verildi. Bu sahneler geçen yıl Hong Kong bölgesinde yaşananlara benziyor. Bazı Amerikalı politikacılar Hong Kong'da yaşananları "güzel bir manzara" olarak yorumluyordu. Bu "güzel manzara" şimdi ABD'de yayılıyor. 29 Mayıs akşamı itibariyle protestolar ABD genelinde yaklaşık 20 şehirde başlatıldı. Son zamanlarda Amerikan internet kullanıcıları tarafından paylaşılan bir karikatür, dünyanın ABD'nin "çifte standardı" açıkça görmesini sağladı. "Bir Ülke, İki Sistem" olarak adlandırılan bu karikatürde öldürülen Floyd, "sahte para" kullandığından şüphelenildiği için polis tarafından öldüresiye bir muameleyle tutuklanırken, seri cinayet işleyen beyaz tenli bir kişi polis tarafından nazik bir şekilde tutuklanıyor. Amerikalı politikacılar başka ülkelerin içişlerine müdahale ettiklerinde sıklıkla "demokrasi ve insan hakları" gerekçesini kullanırlar. Ancak Floyd'un insan hakkını ve protestocuların demokrasisini çok fazla umursamıyorlar. Trump yağmalama olduğunda ateş başlar tehdidini bile dile getirdi. Ne yazık ki, Çin ve ABD'deki "Bir Ülke, İki Sistem"in iki versiyonu çok farklı. |