Karanlık ticaret savaşında iyimser olmak

  2019-09-12 19:53:39  cri

Çin Halk Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasındaki ticari gerilimler artarken çoğu analist, uzun vadede ufukta bir umut ışığı olmadığı görüşünde. ABD-Çin İlişkileri Ulusal Komitesi Başkanı Stephen Orlins (Orlins) ise uzun vadede ikili ilişkilerin alacağı boyut konusunda iyimser. Bu karanlık dönemde bu iyimserliğinin sebebi ne? İki taraf da gerginliği azaltmak için ne yapabilir?

Orlins, geçen hafta sonu Beijing'de düzenlenen Üçüncü Taihe Medeniyetleti Forumu'nda Global Times Muhabiri Li Aixin'e bu soruların yanıtını verdi.

GT: Çin ve ABD, 1 Eylül'den bu yana birbirlerinin mallarına ek tarifeler uygulamaya başladı. Bazılarına göre iki ülkenin de tarife kartları tükendi. Siz, tarife savaşının diğer alanlara yayılabileceğini düşünüyor musunuz?

Orlins: Ben bu görüşün tam tersi biçiminde, diğer alanların ticaret tartışmalarını etkilediğini düşünüyorum. Bence ulusal güvenlik ilişkisindeki bozulma 2017 yılının Aralık ayında Çin'in artık stratejik bir rakip olduğu kararı ile birlikte Çin'in de buna verdiği yanıtla başladı ve ticaret savaşının daha yoğunlaşmasının temelinde de bu yatıyor.

Bunun akla gelen ilk örneği, Huawei meselesidir. Huawei'ye ABD uygulanan yasak bir ticari meseledir ancak ABD Başkanı, ABD'de Huawei ürünlerinin satışının ulusal bir güvenlik sorunu ile ilgili olduğunu söyledi. Yani önce ulusal güvenlik sorunu olarak ortaya çıkıp daha sonra bir ticaret konusu oldu. Hem ulusal güvenlik meselelerinin hem de politik meselelerin ticaret meselelerinde kendini gösterdiği görüşündeyim.

GT: Amerikalılar ve ABD şirketleri, Trump'ın ticaret savaşını büyütme hamlesi hakkında ne düşünüyor?

Orlins: Açık konuşmak gerekirse sıradan bir Amerikalı ticaret savaşından bir fayda sağlamıyor. Ama özellikle Başkan Trump'ın siyasi destekçileri arasında Çin'e soya fasulyesi, mısır ve tahıl satışlarını kaybetmenin ödenmesi gereken bir bedel olduğu görüşü ağır basıyor. Çin ile aynı seviyede bir oyun alanına sahip olmak için buna değeceği görüşündeler.

GT: Bu görüş Trump'ın bir sonraki hamlesinde etkili olacak mı?

Orlins: Evet, bu, Başkan Trump'ın tarifeleri geri çekme, sürdürme veya artırma kararını kesinlikle etkileyecektir. Bence bu konuda Trump'ın üzerindeki siyasi baskı ile ticaret savaşının ABD borsaları üzerindeki etkisinin de eşit payı olacak.

ABD Başkanı, bu konu hakkında çok sık konuşuyor. Dow Jones Endeksi ve S&P 500 Endeksi'ni, stratejilerinin etkisini görmek için sık sık kullanıyor. Borsada yeni rekorlar kırdığımızda, "Harika bir iş çıkartıyorum, borsa sayemde yeni bir seviyeye ulaşıyor." dediğini hepimiz görüyoruz.

GT: Sizce Trump'ın Çin politikasındaki stratejik hedefi nedir?

Orlins: Emin değilim. ABD yönetimi şimdiye kadar Çin konusundaki stratejik hedefinin ne olduğunu açıkça belirtmedi. Çin'i ABD'nin stratejik bir rakibi ve revizyonist bir güç olarak gören Ulusal Güvenlik Stratejimiz var. Çin'in revizyonist bir güç olması kavramını gerçekten anlamıyorum ve bunun ne anlama geldiği ile ilgili yönetimden de net bir açıklama elde edemedim. Sonra Ulusal Savunma Stratejisi, Çin ile olan stratejik rekabette çok para harcamamız gerektiği ifade ediliyor. İddia, Çin'in Doğu Asya'da hegemonya kurmaya çalıştığı yönünde ancak ben bu görüşte değilim. Olay pek de öyle değil. Sanırım yönetim, politikasının ABD şirketlerinin Çin pazarına daha adil erişimlerini sağlamak olduğunu savunuyor.

GT: The Wall Street Journal, kısa süre önce, "ABD'nin Çin'e tepkisi artık çok uzakta kaldı" başlıklı bir makale yayınladı. Siz manzarayı nasıl yorumluyorsunuz? Sahiden de ABD'nin Çin'e karşı sert tepkiselliği artık uzak bir anı denebilir mi?

Orlins: Bence ABD'nin Çin politikası, Amerikan halkına zarar veriyor. Öte yandan Çin'e yönelik mevcut politikalarımız Amerikalıların ezici çoğunluğu için kötü etkiler yaratacak. Bu yüzden yapılan eylemlerin çoğunu anlaşılmaz buluyorum.

Bunu anlamak zor. Kısmen Çin hükümetinin politikaları tarafından yönlendirilmek Kongre'de, iş dünyasında, Sivil Toplum Kuruluşlarında (STK) ve akademilerde insanların sinirlerini zorluyor. Bu politikaların temeli Çin ile restleşmek isteyenlerin eseri.

Dediğim gibi, bu tarifelerden en büyük zararı Amerikalı vatandaşlar görecek. 1 Aralık'ta tarifelerin bir kez daha artırılması, fakir Amerikalıları önemli ölçüde etkileyecektir. Tüketim malları üzerinde uygulanan tarifeler, Çin'in bu tarifeleri ödemesi konusunda ABD Başkanı ne söylerse söylesin, direkt olarak Amerikalı tüketicileri etkileyecektir. Sonuçta Walmart ve Costco'nun müşterileri daha fazla ödeme yapmak zorunda. Tahminlere göre şu anda bir ailenin masrafı 800 ila 1000 dolar arasında arttı. Eğer zengin Amerikalıysanız, 800 veya 1000 dolar sizin için hiçbir anlam ifade etmez ancak yılda 15 bin veya 18 bin dolar kazanıyorsanız, masraflarınızdaki bin dolarlık bir artış, ihtiyacınız olan her şeyi satın alamayacağınız anlamına gelir. Bu yüzden, bu politikaların fakir Amerikalılar için çok adaletsiz olduğunu düşünüyorum.

Öte yandan bana kalırsa Çin'i stratejik bir rakip olarak tanımlayarak bugün savunma sistemine 750 milyar dolar harcamamız ve Çin'in de bu hamleye kendi savunma harcamalarını artırarak yanıt vermesine neden olan Ulusal Savunma Stratejisi, her iki topluma da büyük zarar veriyor.

Savunmaya çok para harcadığınızda, altyapınızı yeniden inşa etmek için parayı nereden buluyorsunuz? Eğitim, yoksullukla mücadele ve daha birçok şey için kaynağı nereden buluyorsunuz?

Ben ABD'de yaşayan ve her gün New York'taki işine gitmek için metro, seyahatleri için hava alanı veya tren istasyonu kullanan bir vatandaş olarak ülkede altyapı fonlarının yetersiz kaldığını görüyorum. Açıkçası ABD'deki altyapı manzarası oldukça acıklı. Her şey 1950'ler ile 60'lardan kalma ve yeni teknoloji maalesef bu alanda yok. Oysa Çin'de bunun tam tersi geçerli. Ülke, alt yapı konusunda ileri teknolojileri hayata çoktan geçirmiş. Ben olsam gereksiz bir stratejik rekabet uğruna harcanan bunca parayı halka hizmet etmeye harcardım. ABD politikası, halkı ön plana alan görüşünü kaybetti.

ABD hükümetine yönelik eleştirilerim oldukça sert çünkü yapıcı bir Çin-ABD ilişkisinden en büyük faydayı her iki ülkenin halklarının ama en çok da ABD halkının göreceğine inanıyorum. İnsanlar bana her zaman kimi temsil ettiğimi soruyorlar. Ben elbette ABD halkını temsil ediyorum.

Bugün ABD'deki sosyal politikalarımız, altyapılarımız, eğitim alanındaki eksiklerimizle ilgili kim konuşuyor? Örneğin kızım Baltimor'daki bir fakir okulda öğretmenlik yapıyor ve ben onun sayesinde bu alandaki birçok aksaklığa da şahitlik ediyorum. Dolayısıyla ülkede birçok şeyin finanse edilme şekli gerçekten üzücü.

GT: Şimdilerde Çin ve ABD ilişkileri kötü zamanlardan geçse de siz bu iki ülkenin gelecekteki ilişkileri konusunda daha iyimser olmamız gerektiğini söylüyorsunuz. Sizce iki ülke şu anki durumdan kurtulabilir mi?

Orlins: İki ülkenin ilişkilerini geliştirmek için yapabilecekleri çok şey var. Çin'de bugün birçok sorun yaşanıyor ve bu yayınınız ile diğer yayınlarınız tüm bu olaylarda ABD'nin parmağı olduğunu düşünüyor. Bu her ne kadar tamamen doğru olmasa da klasikleşmiş bir bakış açısı halini aldı. ABD'de, Çin'in yaptığı her şeyin kötü olduğu ve temel amacının ABD'yi Çin'den ve Doğu Asya'dan kovmak istediği gibi bir genel algı var. Bu algı tüm ilişkilere zarar veriyor. Ne Çin'de ne de ABD'de olumlu hikâyeler asla anlatılmıyor. Hükümetlerin, örgütlerin ve bizlerin yapmamız gereken şeylerin başında, olumlu haberler oluşturmak geliyor. Bunun gibi, kısa vadede olumlu bir ilişki geliştirme amacıyla atılabilecek birçok küçük adım var. Uzun vadede iyimser olmamın nedeni ise Amerika ve Çin halklarından kaynaklanıyor. Her ülkenin halkının bağları hâlâ oldukça güçlü.

ABD'de hâlihazırda eğitim gören veya mezun olmuş 360 bin Çinli öğrenci var. Çin'de de on binlerce Amerikalı yaşıyor. Çeşitli ilişkileri olan bu iki halk, yaşamlarına yönelen tehditlerle başa çıkmak için sonunda iş birliğine dayalı bir ilişkinin gerekliliğini görecekler.

Bugün Shanghai'daki bir anne ile New York'taki bir annenin, çocukları ile ilgili korkuları aynı. Ben Sandy Tayfunu ile evini kaybetmiş, 11 Eylül terörizmini yaşamış bir Amerikalıyım. Çin de Kunming tren istasyonundaki katliamı yaşadı. Terörizm, hepimiz için yaygın bir korku. Ayrıca hepimiz Ebola korkusunu yaşadık. Bu konuda da Amerikalı ve Çinli bilim insanlarının nasıl birlikte savaştıklarını gördük. Demek istediğim şu ki, asıl tehdit Güney Çin Denizi ya da Tayvan değil, bu stratejik rekabet. İnsanlar nihayetinde bunun farkına varacaklar.

Benim insanlara güvenim tam. ABD'de demokrasi yavaş işler ama sonuçta doğru bir şekilde işler. Ve iki ülke arasındaki bu gerilimlerin en doğru sonucu, ABD ile Çin arasında iş birliğine dayalı olarak inşa edilecek bir ilişki olacak. Çünkü ticaret savaşları ve gerilimler böyle devam ederse hem Çin'de hem de ABD'de ekonomik kalkınma yavaşlayacak. İnsanlar bu gerçeklerin farkına varacak ve tüm bunlar ben hâlâ hayattayken olacak.

GT: Çin Halk Cumhuriyeti, bu yıl kuruluşunun 70. yıl dönümünü kutluyor. Geride kalan 70 yıl boyunca Çin'de gerçekleşen en büyük değişim sizce nedir?

Orlins: En başlarda burada değildim ama neredeyse 40 yıldır burada yaşıyorum. 19 Ekim 1979'da geldiğim gün saat 1 civarında anlaştığım kurum beni alarak iki yıl boyunca yaşayacağım Beijing Oteli'ne götürmek için bekliyordu, dün gibi hatırlıyorum. O gün eski Beijing Havaalanı'ndan otelime doğru giderken yolda arabadan ziyade bisikletler vardı.

Son 40 yılda Çin'de yaşanan ekonomik gelişmeye "mucize" demekten başka bir tanım bulamıyorum. Çin, bundan 40 yıl önce ilk kez geldiğimde karşılaştığım Çin değil. Bu ülke en temelden bir değişim gerçekleştirdi.

Sadece trafik değil, yerleşimler de bundan 40 yıl öncesine kıyasla oldukça farklı. İnsanlar bile farklı. O zamanlara kıyasla insanlar artık daha fazla kalori alıyorlar, çok daha iyi sağlık hizmetlerinden yararlanıyorlar ve tüm bunlar Çinlileri fiziksel olarak da değiştirdi.

1979 yılında Harbin ve çevresinde içme suyu için gerekli tesisat, hatta elektrik yoktu. Her şey inanılmazdı. Şimdi gökdelenler ve hava temizleme sistemleri var. Bugün artık çocuklar çok daha iyi, mutlu ve sağlıklı görünüyor.

Öte yandan eskiden bir okuldan mezun olduğunuzda Çin'de ne yapacağınıza sizin adınıza çoktan karar verilmiş olurdu; siz bir seçim yapmazdınız. Bu da artık böyle değil.

Özetle söyleyecek olursak bizzat şahit olduğum bu 40 yılda Çin büyük ilerleme ve atılımlar gerçekleştirirken ABD yerinde saymaya devam etti.