Çinli uzmanlar: ABD, Çin'e rasyonel bir tutumla yaklaşmalı

  2019-07-23 11:40:27  cri

Çin ve ABD liderleri, haziran sonunda G20 Osaka Zirvesi'nde eşitlik ve karşılıklı saygı zemininde ticari görüşmeleri yeniden başlatmayı kararlaştırdı. Uluslararası toplum, şu sıralar iki ülkenin atacağı bir sonraki adımı yakından takip ediyor.

Çok sayıda Çinli uzman, ABD'deki bazı çevrelerin Çin'e karşı önyargılarını eleştirerek, Çin'in kalkınmasının tüm dünyaya yarar getireceğini savunuyor. Uzmanlar, ABD'nin Çin ile ikili ilişkilerine rasyonel bir tutumla yaklaşması gerektiği yönünde görüş bildiriyor.

Çin Renmin Üniversitesi Ulusal Kalkınma ve Strateji Araştırma Akademisi 22 Temmuz'da Çin-ABD ilişkileri konulu bir seminer düzenledi.

Seminere katılan çok sayıda Çinli uzman, Çin politikaları konusunda ABD'de farklı seslerin yükselmesinin olağan bir durum olduğunu, ancak Washington'ın bu seslerden rasyonel olanlarına önem vermesi gerektiğini söyledi.

Çin Dışişleri Üniversitesi Rektör Yardımcısı Gao Fei seminerde yaptığı konuşmada, Beijing ve Washington arasında yaşanan sorunları çözmeyi öngören daimi bir mekanizmanın kurulması gerektiğini belirterek, şunları ifade etti:

"Çin ve ABD arasındaki sorunların büyük bir kısmı Washington'ın Çin'e karşı baskı politikası izlemesinden kaynaklanıyor. Nitekim özellikle büyük ülkeler arasında şu veya bu sorunun yaşanması son derece doğaldır. Ancak yapılması gereken en önemli şey, yaşanan sorunların hangi yöntemle çözüleceğine karar vermek. Bu, Çin ve ABD'nin henüz başaramadığı ve acilen yapılması gereken kritik bir çalışma. "

Çin'de reform ve dışa açılma politikasının uygulandığı son 40 yılda ekonomi hızla büyümekte. Ancak, ABD'li bazı çevreler, sebebi bilinmeyen bir endişeyle, Çin'in kalkınmasının ABD'nin küresel statüsüne tehdit oluşturduğunu, bilhassa mevcut uluslararası düzenin bozulacağını düşünüyor.

Çin Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Gelişmekte Olan Ülkeler Araştırma Bölümü Başkanı Wang Youming, seminerde, Çin'in böyle bir niyeti olmadığına dikkat çekti. Ülkesinin mevcut uluslararası düzenin bir parçası olmakla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda bu düzenden faydalandığını ifade eden Wang şöyle konuştu:

"Çin, BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyelerinden biri. Çin diğer dört daimi üyeyle birlikte küresel siyaset ve güvenliğin koruyucusu, aynı zamanda uluslararası siyasi düzenin çekirdek organının önemli temsilcisidir. Buna paralel olarak, mevcut küresel ticari ve finansal sistem, hızla gelişen Çin'e büyük fırsatlar sağladı. Mevcut küresel sistemin sağladığı istikrarlı ortam olmasa, Çin ve Hindistan gibi yeni yükselen piyasaların bu kadar kısa sürede ekonomik mucize yaratamayacağını söyleyebiliriz."

Çin Milli Savunma Üniversitesi Savunma İşleri Fakültesi Dekanı Tümgeneral Xu Hui ise Çin'in kalkınma konusundaki beş deneyiminin diğer ülkeler tarafından örnek alınması gerektiğini söyleyerek şunları kaydetti:

"Öncelikle dünyanın hâlihazırdaki ana gündeminin barışçı kalkınma olduğu algılanmalı. İkincisi, anlaşmazlıklar kontrol altına alınmalı ve ortak kalkınma yolu izlenmeli. Üçüncüsü, yeni tip büyük ülkeler arası ilişkilerde ittifak yerine ortaklık kurulmalı. Dördüncüsü, çok taraflılığa sadık kalınmalı, son olarak da aktif bir öz savunma politikası izlenmeli, ateş açan taraf olmaktan kaçınılmalı."

Çin Çağdaş Küresel İlişkiler Enstitüsü ABD Araştırmaları Bölümü Başkanı Wang Honggang, ABD'nin Çin algısında büyük bir değişikliğin meydana geldiğine dikkat çekerek, bunun iki ülkenin uluslararası düzenle alakalı beklentilerinin farklı olmasından kaynaklandığını söyledi. Buna rağmen, iki ülkenin stratejik açıdan temasları yoğunlaştırması gerektiğini söyleyen Wang şöyle devam etti:

"Bana kalırsa Çin ve ABD, küresel düzen vizyonu hususunda diyaloğu güçlendirmelidir. Bu, acilen yapılması gereken bir çalışmadır. Çin ve ABD, ikili ilişkileri yeniden şekillendirdiği bir dönemde iken somut sorunlar üzerine temas kurmalı, strateji ve ideoloji açılarından da irtibatı güçlendirmelidir. Yani, iki ülke nasıl bir gelecek arzuladığını konuşmalı. Temel meselelerin açıklığa kavuşturulması, iki ülke arasında karşılıklı stratejik güvenin kuvvetlendirilmesi için sağlam bir zemin oluşturacaktır. "