Haber Analiz: Küresel liderliğin sırrı - Çin neden yükseliyor? |
2019-03-15 19:48:31 cri
|
(Sheng Yuhong,CRI) ABD araştırma şirketi Gallup'un son raporuna göre Çin küresel liderlik gücü sıralamasında %34 oranla ABD'yi (%31) geçti. Çin, küresel finans krizinin patlak verdiği 2008 yılından sonra dünya liderliğinde bir kez daha ABD'nin önünde yer aldı. Çin, ABD, Rusya ve Almanya'nın küresel liderlik gücünü konu alan anket, dünyanın 134 ülke ve bölgesinde gerçekleştirildi. Anket sonucuna göre Avrupa, Asya ve Afrika'da Çin'in küresel liderliğine destek oranı ABD'yi geçti. Çin'in liderlik gücü Afrika'nda %53 destek oranıyla zirveye yükseldi. 2008 yılında meydana gelen ipotek krizi dünyayı büyük bir finans krizine soktu. Aynı yıl, Çin 30 yıllık reform ve dışa açılma, gerçeğe dayalı çalışkanlık ve mücadele çabasıyla, küresel ekonomiyi krizden kurtardı ve ekonomik büyümenin lokomotifi haline geldi. Gallup raporu 2018 yılında liderlik sıralamasında ilk kez Çin'i ABD'nin önüne koydu. 10 sene hızla geçti. Çin'in yardımıyla krizin yaralarını saran dünya ekonomisi yavaş ama istikrarlı bir büyüme rayına oturdu. Fakat bazı gelişmiş ülkeler sosyal servet paylaşımında yaşanan eşitsizliği göz ardı ederek bir türlü çözüm üretemedi. Zenginlik ile fakirlik arasında mesafe büyümeye devam ediyor, ülkenin borç yükü ağırlaşıyor ve popülizm eğilimi güçleniyor. ABD'de kendisini uluslararası işbirliği çemberinden çeken ve "önce ABD" diye direten bir yönetim iktidara geldi. Avrupa'da İngiltere'nin birlikten çıkışı sonucu belirsiz bir yöne kayarak ciddi toplumsal bölünmeye yol açarken, "sarı yelekliler hareketi" Fransa'yı ateşe verdi. Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da, ABD ve Avrupa'nın yönettiği "renkli devrimler", iç kaos, yoksulluk ve savaşlara yol açınca, halk sıcak çölleri yürüyerek geçmek ve kendilerini Akdeniz'de dalgalarla boğuşan küçük teknelere atmak zorunda kaldı. Dünya, uzun süredir görülmemiş büyük bir değişim sürecinde bulunuyor. Böyle bir ortamda tüm ülkeler barış ve gelişme yolunda kendilerine özgü kalkınma modellerini geliştirmeye çalışıyor, bu da elbette güçlü bir liderliğe ihtiyaç duyuyor. Hal böyle olunca gözler Çin'e çevriliyor. Çin son yıllarda inovasyon, eşgüdüm, yeşillik, dışa açılma ve paylaşımı esas alan kalkınma modelinde ısrar etti. Geliştirilen etkili projelerle her yıl milyonlarca kişi yoksulluğun pençesinden kurtarıldı. Buna ek olarak "ortak istişare, ortak inşa, ortak paylaşım" prensipleri dünya için son derece büyük, karşılıklı kazanca dayalı bir işbirliği platformu oluşturdu. 123 ülke ve 29 uluslararası örgüt Kuşak ve Yol işbirliği anlaşmalarına imza attı. Kuşak ve Yol, küresel yönetişimde en çok ilgi çeken girişime dönüştü. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi'nin bir konuşmasında verdiği bilgilere göre, Kuşak ve Yol girişimi sayesinde, Afrika'nın doğusunda ilk otoyol hizmete açıldı, Maldiv'de deniz köprüsü inşa edildi, Beyaz Rusya kendi otomotiv fabrikasına sahip oldu, Kazakistan ilk kez kendi deniz çıkışına kavuştu. Özellikle Kenya'da "yüzyılın projesi" olarak adlandırılan Mombasa-Nairobi demiryolunun hizmet açılmasıyla, yaklaşık 50 bin kişilik istihdam yaratıldı, bu ülkenin ekonomi büyümesine 1,5 puanlık katkı sağlandı. ABD Brookings Enstitüsü tarafından geçen yıl yayımlanan raporda, Çin'in yatırım projelerinin dünyanın kapsamlı büyümesinin önündeki engelleri kaldırabileceğine dikkat çekildi. Uzmanlar Çin'in 138 ülkede yaptığı 4 bin 300 projeyi takip etti ve Çin'in yardım projelerinin neredeyse tümünün, projeyi uygulayan ülkenin büyümesine katkı sağladığını tespit etti. Çin projeleri sadece bulunduğu bölgenin gelişmesini hızlandırmakla kalmayıp komşu bölgeleri de olumlu etkiledi. Gerçekler, çekirdeği "işbirliği ve ortak kazanç" olan "yeni uluslararası ilişkilerin oluşumu", "insanlığın ortak kader topluluğu inşası" gibi Çin'in ileri sürdüğü küresel yönetişim prensiplerinin uluslararası toplumda büyük teveccüh gördüğünü kanıtladı. Bu prensipler Çin'in küresel liderliğinin çekirdek değerlerini oluşturdu. Bu herhalde 'orman kanunu' peşinde koşanlar için 'uyandırıcı bir ilaç' olacaktır. Gallup Araştırma Enstitüsü İcra Kurulu Başkanı Jon Clifton, raporun girişinde şunları yazdı: "Bir ülkenin 'sert gücü' ekonomisi ve askeri gücüyse, yumuşak gücü onun maddi olmayan gücüdür. Bu güç, diğerlerinin senin yanında yer almasını sağlar; hem de bunu yapmak zorunda oldukları için değil, bunu istedikleri için seninle beraber olurlar." |