Haber Analiz:Kudlow'dan ABD kamuoyuna "Morfin" etkisi yaratan sözler

  2018-08-05 15:22:14  cri

Beyaz Saray Ulusal Ekonomi Konseyi Başkanı Kudlow 2 gün önce CNN'e demeç verdi (CNN)

Xu Qinduo/CRI Haber Merkezi

ABD'nin tek taraflı ticari anlaşmazlığı tırmandırmasına karşılık vermek için Çin 3 Ağustos'ta ABD'den 60 milyar dolar değerindeki ithal ürünlere yüzde 10-25 arasında ek vergi uygulama kararı aldı. Beyaz Saray Ulusal Ekonomi Konseyi Başkanı Lawrence Alan Kudlow daha sonra basına verdiği birçok demeçte, Çin'i "Trump'ın ticari taahhütlerini yerine getirme kapasitesi küçümsenmemeli" şeklinde uyardı ve Çin'in "adaletsiz ticareti" ile mücadele etmek için kısa sürede bir baskı koalisyonu oluşturacaklarını belirtti.

ABD Başkanı Donald Trump'ın kendi seçmen ve devletinin sorumluluğunu üstlenmek için taahhütlerini yerine getirmesi çok önemlidir. Burada yanlış bir şey yok. Ne var ki, geçmiş kayıtlara baktığımızda, Beyaz Saray çoğu zaman sözünü tutmayan bir kurum imajıyla karşımıza çıktı. Örneğin, Mayıs ayında Çin ve ABD Washington görüşmesinde ticaret savaşına son vermek için anlaşma sağlanmasının hemen ardından ABD Çin ürünlerine ek gümrük vergisi koydu. ABD, Kuzey Kore (Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti) ile zirve görüşmelerini iptal edip, etmeme arasında gidip geldi. Tabii, izleyenleri hem güldüren hem de sıkıştıran "çift negatif" olayı da gündemden yeni düştü. Son verilere göre, birkaç aydan sonra tekrar artan ABD'nin dış ticaret açığı Haziran ayında yüzde 7 artarak 46 milyar 300 milyon doları buldu.

Kudlow'un konuşması Çin'i tehdit eden bir anlam da taşıyor. Yani Trump "korkutucu" ceza önlemleri alacak. ABD 200 milyar dolarlık ürünlere koyulan ek gümrük vergisini yüzde 10'dan yüzde 25'e kadar arttırdı. Ve böylece Çin karşı tedbir almak zorunda kaldı. Mantık açısından bakıldığında Beyaz Saray'ın bu sopası Çin için çok etkili olmadı.

Koalisyon kuruluşundan bahseden Kudlow, son zamanlarda ABD ve Avrupa Birliği'nin ticaret anlaşması sağlamak için çalıştıklarını ve Meksika ile yakında anlaşmaya varmayı öngördüklerini söyledi. Kudlow'un iddiasına göre, Çin'in "adaletsiz ticareti"ne baskı yapmak için AB, Meksika, Japonya ve Avusturalya dâhil olmak üzere bir koalisyon hemen kurulacak. Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması'nın yenilenmesine ilişkin müzakerenin sorunsuz geçmesi halinde koalisyonda Kanada'nın da yer alacağı öngörülüyor.

Kudlow'un sözde baskı koalisyonunun biraz "hüsnü kuruntu" olması, hatta ABD kamuoyuna verilen bir tür "morfin" olduğunu söylemek zorundayız. Zaman meselesi dikkate alındığında, genellikle birkaç yıl sürdürülmesi gereken zorlu müzakereler Kudlow'u dinlediğimizde sanki birkaç haftada tamamlanacak gibi gözüküyor.

ABD ile AB arasında müzakereye göz atalım. İngiliz "Financial Times" gazetesinin bildirdiğine göre, AB ve ABD "ticaret müzakeresi için bir istişare" başlatmak için hazırlık yapıyor. Fakat büyük bir zorlukla, tarım sorunuyla karşılaştılar.

AB, ABD ile 25 Temmuz'da yapılan ticaret savaşını durdurma açıklamasında tarımın ticaret savaşının dışında bırakılmasını özellikle talep etmişti. Geçen yıllarda, AB, genetiği değiştirilmiş mahsul, hormon enjeksiyonu yapılan sığır eti ve antibiyotik destekle yetişen kümes hayvanı gibi ABD'nin tarımsal ürünlerini kararlılıkla reddetti. Büyük tarım ülkesi olan Fransa, Trump "sihirli değneğe" sahip olmadıkça tarım konulu müzakereyi asla başlatmayacaklarını ve AB'nin kısa vadede tarım pazarını açmasının imkansız olduğunu duyurdu.

ABD'de köylülerin ticaret savaşından hoşnutsuzluk duyması ve yerel seçimin yaklaşması sebebiyle Trump yönetimi köylüleri rahatlama çabalarından vazgeçmiyor. Trump kısa süre önce düzenlenen bir mitingde köylülere seslenerek "Sizler için AB'nin kapılarını açtık!" ifadesini kullandı.

"Financial Times" gazetesinin haberinde, AB'nin ABD'den soya fasulyesi ithal etmesi ve Trump ile geçici bir "ateşkes" sağlamasına rağmen AB'nin soya pazarının çok kısıtlı olduğuna dikkat çekildi. Büyük tarım lobisi olan ABD Tarım İşleri Federasyonu'ndan bir araştırmacı, dünyadaki hiçbir pazarın Çin pazarının kaybının zararlarını telafi edemeyeceğini savundu.

Bu arada, AB'nin Trump yönetiminin "iştahı"nı memnun edebileceği niyet veya somut plan henüz görülmedi. Sözde "gümrük vergisi sıfırlanması, vergi duvarının kaldırılması, sübvansiyonun sıfırlanması" gibi hedeflerin hepsi hâlâ havada kalıyor.

Diğer yandan, Kudlow'un hayal ettiği koalisyon Japonya, Meksika, Kanada, hatta Avustralya'yı kapsıyor. Çin gibi gelişmekte olan bir ülke olarak Meksika ABD'ye bağımlılığını azaltmak için son yıllarda Çin ile ticareti güçlendirmeye çaba gösteriyor. Kanada, ABD ile ticari sürtüşme içinde olduğu için ABD ve Meksika'nın "Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi" konulu yeni müzakeresine henüz katılmadı. Kanada'nın Kudlow'un baskı koalisyonuna alınması muhtemelen zaman gerektirir.

Japonya ve Avustralya için Çin en büyük ithalat ülkesi niteliğini taşıyor. Gerek Japonya, gerekse Avustralya Çin ile ticaret fazlası konumunda bulunuyor. 2015 yılında Çin ile Avustralya arasında serbest ticaret anlaşması imzalandı. Avustralya'ın dış ticarette en büyük gelir kaynağı olan Çin, 2017 yılında bu ülkeye 28 milyar dolarlık ticaret fazlası verdi.

Tehdit ve baskı olmadıkça adı geçen ülkeler büyük olasılıkla kendi ulusal çıkarlarını gözeterek, Kudlow'un kendi kafasından uydurduğu koalisyona katılmayı gerçekçi bulmayacaklardır. AB Dışişleri ve Güvenlik Politikasından Sorumlu Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini 3 Ağustos'ta Singapur'da, Çin'i önemli ve kritik stratejik ortak olarak gördüklerini, Çin'i hedef alan hiçbir politik eyleme geçme niyetinde bulunmadıklarını, çok taraflılık ve özgür ticaretin korunması konusunda AB'nin Çin'in yanında olduğunu belirtti.

Her aşamada yurtiçindeki yasalar gereğince cezalı gümrük vergisi koyulması yerine, Çin, ABD, AB ve Japonya gibi büyük ekonomiler birlikte Dünya Ticaret Örgütü'nün gerekli reformunu görüşmeleri, çok taraflı ticaret sisteminin sağlıklı çalışmasını garanti etmeleri ve bütün ticari çatışmaların DTÖ kapsamında çözülmesini sağlamaları durumunda tabii ki elde edilen kazanımlar tüm dünyaya faydalı olacaktır.

Fakat, Kudlow'un ifadesine göre ticari sorunları çok taraflı diyalog yoluyla çözmeyi tercih etmeyen Sayın Trump kazan-kazan ilkesine dayalı bu yöntemi kabul edecek mi?