Trump'ın şantajı değer kaybediyor

  2018-08-03 09:16:12  cri

CRI Haber Merkezi

ABD Ticaret Temsilcisi Robert Lighthizer, dün yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump'ın talimatıyla 200 milyar ABD Doları tutarında Çin ürünlerine getirilecek vergi oranını yüzde 10'dan yüzde 25'e kadar yükseltme teklifini değerlendirdiklerini duyurdu. Lighthizer, bu girişimin Trump yönetimine ekstra bir seçenek sunup Çin'i değişiklik yapmaya zorlamayı amaçladığını belirtti.

Beyaz Saray'daki karar verenler muhakkak bu 'bomba haber'in kamuoyunda büyük yankı uyandıracağı görüşünde. Ne var ki, bu sefer hayal kırıklığına uğrayacaklar. Haber, dün ABD'nin ana akım basınında sıradan bir şekilde yer aldı, bilhassa, New York Times gazetesinin aplikasyonunun ilk iki sayfasına bile girmedi. Demek ki, "kurt geliyor" dye çok fazla bağırılırsa, aralarında ABD vatandaşlarının da bulunduğu 'dünya köyü'nün sakinleri bunu umursamaz hale geldi.

İşin ilginç tarafı, Beyaz Saray bir taraftan vergi oranını yükseltme tehdidinde bulunuyor, diğer taraftan da Çin'le yeniden müzakere başlatacağız diye etrafa haber sızdırıyor. Buna karşın, Çin Ticaret Bakanlığı, ABD'nin tüm dünyanın çıkarını, bilhassa kendi çiftçileri, girişimcileri ve tüketicilerinin çıkarlarını hiçe sayarak Çin'e ikili oyun oynadığına işaret ederek, bu yöntemin Çin'de etkili olmayacağını ve ticaret savaşına karşı çıkan ülkelerin hayal kırıklığına uğramasına yol açtığını açıkladı.

Çin ile ABD arasında 4 aydır süren bilek güreşinde, ABD'nin performansı, kendisine dünya çapında daha fazla kredi kaybettiriyor. Trump'ın şantajı da sürekli değer kaybediyor. Trump, 50 milyardan 200 milyar ABD dolarına çıkarak, seçim için vergi sopasını daha yüksek kaldırıyor. Beklenen sonucu alamayan Trump, ek gümrük tarifesine 500 milyar dolarlık ürünleri, yani Çin'den ithal edilen bütün ürünleri dahil edeceği tehdidinde bulundu.

Tüm dünyaya baktığımızda, ABD, siyaset, ekonomi, askeriye ve teknoloji alanlarında mutlak üstünlüğe sahip. ABD, bir süper güç olarak neden mütte fiklerine alçak korkutma tedbiri alıyor? Nesnel olarak, bu Beyaz Saray'daki siyasi hava ile yakından ilgilidir.

Birincisi, Beyaz Saray'ın sahibi olan Trump daha önce başarılı bir iş adamıydı. Seçimde "ABD'yi tekrar harika hale getirme" taahhüdünde bulunan Trump, işletmecilik anlayışını Beyaz Saray'a getirdi ve her zaman kendisine kazandıran 'ticaret sanatı'nı uluslararası ilişkilerde kullanıyor. Fakat ülkeyi yönetmek ticaret yapmaya benzemez. Ticaretteki gizli kurallarla ülkeyi yönetme, ülkenin prestijini sarsarken, ABD'li seçmenlere karşı da son derece ciddi sorumsuzluk oluşturuyor.

İkincisi, geçen dönem Beyaz Saray'da meydana gelen birkaç tur mücadelenin sonucunda, başta ABD Ticaret Temsilcisi Robert Lighthizer ve Beyaz Saray Ulusal Ticaret Konseyi Başkanı Peter Navarro olmak üzere sertlik yanlıları üstünlük kazandı. 'New York Times' gazetesinin bildirdiğine göre, Çin ürünlerine 200 milyar ABD doları tutarında yüzde 25 ek gümrük vergisi getirilmesi önerisi Trump'ın sertlik yanlılarından geliyor. Onlar, Beijing'e 'acı içeren tedbir' uygulamanın Çin'i müzakere masasına zorla oturtacağını sanıyor. Geçen ağustos ayında Trump ile ihtilafa düşen Beyaz Saray'ın eski baş stratejisti Steve Bannon da bu yeni tarife politikasını hazırlamak için Trump tarafından tekrar davet edildi.

Trump'ın adı geçen üç önemli danışmanı neden Çin'e karşı sürekli bela arıyor? Amaçları nedir? Bu üç kişinin geçmişi dikkate alınırsa, şunlar fark edilebiliyor:

'ABD'nin ticaret çarı' lakabını taşıyan Robert Lighthizer 80'li yıllardaki 'Plaza Anlaşması' zaferini tekrarlayıp tarihe ismini bir kez daha yazdırmak istiyor; 'Çin Eliyle Ölüm' kitabını yazan Peter Navarro ise onlarca yıldır uydurduğu hipotezi gerçeğe dönüştürerek kendisini 'boş konuşmacı' algısından kurtarmak amacında. Oportünist Steve Bannon için ise Trump'a sert tarife görüşünü servis ederek kişisel yetki zirvesine tırmanmaya çalıştığı yorumları yapılıyor

Sert, aşırı ve bencil, ABD ve halkının çıkarlarını umursamayan kişiler bir araya toplanırken, ABD yönetiminin iki yüzlülüğü ortaya serilirken, amaçları için her şeyi yapan gerçek yüzü gün ışığına çıktı.

Çin'e ticari savaşın açıldığı 6 Temmuz'dan bu yana, Trump yönetimi önemli bir ilerleme kaydedilmemesi ve savaş alevinin tüm dünyayı sarmamasından dolayı endişelenmeye başladı. Çin ile 4 aydır bilek güreşini yapan ABD, ezdiği diğer rakiplere hiç benzemeyen Çin'in 'zaman, ortam ve halk desteği' alanlarında avantajlı bir konumda bulunduğunun ve Trump yönetiminin ise tek taraflı savaşı açmasının kendi halkının çıkarlarını zedelemesinden dolayı hem yurt içinden hem de yurtdışından büyük baskıyla karşılaştığının ve pasif bir durumda kaldığının kesinlikle farkına vardı. Fakat, durumu düzeltmek için daha iyi bir yol bulamayan Trump yönetimi eski oyunu tekrar sahneye getirip korkutma tedbirini daha yüksek dereceye taşıyor.

Fakat, Çin korkuyla büyümedi. Çin kültüründe 'nezaket her zaman on katıyla iade edilir' anlayışı hakimdir. Eğer ABD agresif bir yaklaşımla Çin'in çıkarlarını ve halkın temel çıkarlarını zedelerse, Çin gerekli karşılık vermek zorunda kalır, yasal ve makul biçimde kendini savunur. Çin daima anlaşmazlığı diyalogla çözmekten yanadır. Ancak diyalogun ön koşulu eşitlik ve sözünü tutmaktır.

Aslında, Çin ve uluslararası toplum artık işin aslını açıkça gördü, ABD daha sert tutum sergilerse, ilk karşılaşmada zafer kazanamamasından ve ahlaki destekleri kaybetmesinden duyulan endişeleri daha belirginleşiyor. Seyirciler şunu soruyor, eğer korkutucu tedbirlerin hepsi etkisiz kalırsa, ABD'nin bir sonraki gösterisi ne olacak?