Çin'den Filistin'e kararlı destek

  2017-12-19 11:27:57  cri

Çin'den Filistin'e kararlı destek

ABD Başkanı Trump'ın Kudüs çıkışı dünya çapında yankı buldu, BM Güvenlik Konseyi olağanüstü toplantı düzenleyerek, duyulan kaygıyı ifade etti. Ortadoğu ülkelerinde protesto gösterileri olurken, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) İstanbul'daki toplantıda tarihi bir karara imza atarak, Doğu Kudüs'ü Filistin'in işgal altındaki başkenti olarak tanıdı.

İİT ortak bildirisinde ayrıca, bu kararı tanımaları için tüm ülkelere çağrıda bulunuldu. Bu toplantının ardından Çin dışişlerinden yapılan bir açıklamada, Çin'in, başkenti Doğu Kudüs olan tam bağımsız Filistin devletine desteği yinelendi.

Bunun öncesinde, Trump'ın Kudüs açıklamasının hemen ardından, Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Geng Shuang tarafından yapılan açıklamadaysa, 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan tam bağımsız Filistin devletine verilen destek yinelendi.

Çin'in bu tutumu, Türkiye'deki bazı medya organlarınca "Çin'den İİT kararına destek" olarak değerlendirildi; ancak Çin'in tam bağımsız Filistin'e desteği dün alınmış bir karar değil; bu desteğin tarihsel bir arka planı var.

FKÖ heyeti 1965'te Mao'yla görüştü

Çin, reform ve dışa açılma süreciyle birlikte başka bir gelişme yoluna girmiş ve bu yolda artık geri dönülemeyecek mesafe kat etmiş olsa da, dış siyasette belli konulardaki söylemlerin temel motivasyonunu halen 1950 ve 60'lı yıllarda yaşanan gelişmelere bağlayabiliriz. Hatta belki de modern Çin'in, 1980 öncesi yakın geçmişiyle en sıkı bağları, kendini en çok diplomasi alanında gösterebilir. Örneğin Çin'in Kore Yarımadası'ndaki nükleer krizle ilgili tutumunu, bu tarihsel temelde okumak lazım. Elbette Filistin konusundaki net tavrını da.

Çin'in Filistin mücadelesine desteği 1960'lara kadar uzanıyor. Çin o dönemde Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'ne ciddi yardımlarda bulunuyordu. Mao Zedong, Mart 1965'te Ahmed Şukayri (1908-1980) liderliğinde Çin'i ziyaret eden Filistinli heyete "İsrail, emperyalizmin Asya'daki üssüdür" demişti, ve emperyalizmi mağlup etmek için Filistin'i silahlı mücadeleye teşvik etmişti.

Şunları eklemişti Başkan Mao: "Siz büyük Asya kıtasının ön kapısı konumundasınız, bizse arka kapıyız. Batı, Taiwan ve İsrail'i Asya'ya girmek için sıçrama tahtası olarak kullanıyor."

1974'te Beijing'de bir FKÖ elçiliği açıldı, 1975'te Siyonizmi ırkçılık olarak tanımlayan BM kararına destek verildi. Çin, 1988'de Filistin'in tek taraflı bağımsızlık ilanını tanıdı.

Sonraki yıllarda Çin, güvenlik konseyi daimi üyesi olarak hep Filistin'e arka çıktı, 2012 yılında Filistin'e "üye olmayan gözlemci ülke" statüsü verilirken de Çin'in desteği vardı. İsrail'in Batı ve Doğu Kudüs'teki yerleşim inşası çalışmaları, Çin tarafından hep "uluslararası hukuka aykırı eylemler" olarak değerlendirildi.

Hamas'ın uluslararası meşruiyeti tartışılırken, Çin Hamas'ın siyasi bir aktör olarak meşruiyetini artırmasına destek verdi, 2006 yılında Hamas'ın dışişleri bakanı Beijing'de karşılandı.

Bu destek karşılıklıydı, Çin'in uluslararası işlerdeki tezleri Filistinli liderler tarafından desteklendi. Haziran 2016'da Fetih hareketinin Çin işleri temsilcisi Abbas Zeki, Çin hükümetinin Güney Çin Denizi'ndeki tasarruflarına destek verdiklerini ifade etti. (Abbas Zeki birçok kez Çin'i ziyaret etmiş, Çin Komünist Partisi hakkında kitap yazmış bir diplomat.)

1960 ve 70'lerin dünya düzeninde, Filistin'e arka çıkmak, Çin'e "üçüncü dünya"nın sempatisini kazandırırken, bugün de Çin'in üstlendiği "gelişmekte olan ülkelerin sesi" rolüne katkı yapıyor.

Diğer yandan, Trump'ın Kudüs kararı, Çin için başka bir tehlikeyi de hesaba katmayı gerektiriyor: Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımak Ortadoğu'da aşırı dinciliğin fitilini ateşler mi? Aşırıcılığın büyümesi ve Çin'e kadar uzanan bir coğrafyaya sıçraması da, kadim İpek Yolu'nun canlandırılmasının hedeflendiği bir dönemde, bu ortak kalkınma hareketinden fayda bekleyenlerin görmek istemeyeceği bir senaryo olacaktır.

"Trump arı kovanına çomak sokuyor"

Çin Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü'nden Li Guofu, 6 Aralık 2017 tarihli South China Morning Post'a yaptığı açıklamada, bu konuda kaygısını açık şekilde ifade ediyor: "ABD elçiliğinin taşınması meselesi, Ortadoğu'da Amerikan karşıtı duyguları kışkırtabilir, bu da dini aşırıcılığı kızıştırabilir. Bunun küresel terörle mücadele çabasına olumsuz etkisi olacaktır."

Global Times'ta 7 Aralık 2017'de çıkan "Trump yine arı kovanına çomak sokuyor" başlıklı makalede, Trump'ın Kudüs çıkışının, Ortadoğu'da gelecek siyasi manzarayı etkileyebileceği belirtildi.

Filistin'le tarihten gelen bağların yanı sıra, reel politik açıdan bakıldığında da, Kuşak ve Yol girişimiyle sınırlar ötesi bir kalkınma hareketine girişmiş ve İsrail tarafıyla da ciddi ticari ilişkisi olan, bu ülkeden ileri teknoloji silahlar alan Çin, Kudüs meselesi üzerinden yeni bir gerilim çıkmasını ve bölgede tansiyonun yükselmesini istemez.