Hotan'dan Nanchang'a Abdulla'nın lokantacılık serüveni

  2017-07-08 20:14:13  cri

Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi'nin Hotan bölgesi Karakaş ilçesinden gelen Abdulla Urayim, Jiangxi eyaletinin merkezi Nanchang kentinde 11 lokantanın sahibi.

43 yaşındaki Abdulla, geleneksel takkesini başından çıkarmıyor. Xinjiang'ın güney kesiminde yaşayan halk arasında, erkek çocuğun isminin arkasına "can" koyma geleneği vardır. Bu nedenle Nanchanglılar da Abdulla'yı Abdullacan olarak anıyor. Xinjianglı Abdullacan'ın BBQ Lokantası'nın sahibi olan Abdulla, tam 15 yıl süren emeğinden sonra bugün Nanchang'da 11 lokanta ve 10 tezgaha sahip, 32 görevli çalıştırıyor.

"Fiyatlar uygun, malzemeler gerçek, pişirdiği makarna çok güzel ve porsiyonları doyurucu. 22 yuanlık bir porsiyon yemekte bu kadar kuzu eti var, maliyet performansı çok iyi, çünkü üzerinde kuzu kızartması var." Bu, bir müşterinin yorumu.

Hotan ile Nanchang arasında 3 bin 500 kilometre mesafe var. Abdulla memleketinden ayrılmayı tercih etmesinin nedenini şöyle açıklıyor:

"O zamanlarda en çok 10 yuanlık banknot görürdüm, 50 yuanlık paraya az rastladım, 100 yuanlık parayı hiç görmedim bile. Köylü olduğumuz için çalışabileceğimiz fabrika yoktu."

Memleketinden ayrılan diğer vatandaşlar gibi, 20 yıl önceki Abdulla Xinjiang'dan ilk kez ayrıldıktan sonra çeşitli zorluklarla karşılaştı. Standart Çince bilmemesi, diğer vatandaşlarla iletişim kurmasını zorlaştırdı. Ancak o dönemi ne zaman hatırlarsa heyecanlanıyor, çünkü para kazanmaya başlamıştı. Bu, nesiller boyu tarımla uğraşan ailesi için inanılmaz bir şeydi. Fakat anne babası Abdulla'dan sadece bir şey istedi:

"6 ayda 2 bin, ertesi yıl 3 binden fazla, üçüncü yıla gelince 5 bin yuandan fazla kazandık. Eve gelince anam babam çok sevindiler, bana teşekkür ettiler, ve bana şöyle bir şart koştular: Çalma, kavgaya döğüşe karışma, başkalarına zarar verme! Biz Çinliyiz, kötü insanlar değiliz."

Anne babasının emanetiyle Abdulla önce Nanjing kentinde 3 yıl çalıştı.

2002 yılının Eylül ayında Abdulla ve eşi tekrar Hotan'dan ayrıldı, bu sefer Nanchang'a gidip kuru üzüm satma işini seçti. Bir yılın emeği sonunda karı koca 4 bin yuan kâr elde etti. Ancak Nanchang'da yağmur yağışı fazla olduğu için, meyve işi yapmak zor. Yeni yollar keşfetmek için Abdulla 2006 yılında yakınlardaki kentleri dolaşmaya başladı, eşini Nanchang'da bıraktı. Bir fırsatla Abdulla Zhejiang'ın Xiaoshan kentinde Jianbing adlı çok meşhur bir Çin gözlemesi yapma tekniğini öğrendi.

Abdulla Nanchang'a dönüp eşiyle Jianbing standı kurdu. Çin'in kuzey kesimine ait bu yemek, Xinjiang'dan gelen Abdulla ailesinin Nanchang'da ayakta kalmasına yardımcı oldu. Abdullah, 2006-2009 yıllarının iş hayatında kritik bir dönem olduğunu, o dönemde para kazanmanın yanı sıra çok sayıda yerli insanla arkadaş olduğunu, bunun işi büyütmesine zemin hazırladığını söyledi.

2010 yılına gelindiğinde Nanchang belediyesi kent imajını iyileştirme kampanyası başlattı. Tren istasyonu çevresindeki sokaklarda seyyar stant açmak yasaklandı.

İstasyondaki polis karakolu şefi Xu Yong'un yardımı ve teşvikiyle Abdulla bir yer kiralamaya karar verdi. Abdulla semtte uygun bir yer buldu, ancak sahibi Abdulla'ya vermek istemiyordu. Polis şefi Xu gidip mekân sahibiyle konuştu ve onu ikna etti.

Uygurların bir deyimi var, "İyi insanlarla arkadaşlık yaparsan, çiçeklerin çok açar." Abdulla şimdi sürekli şunu söylüyor, "Bu yıllarda komşu ve arkadaşlarımın yardımı olmadan, Nanchang'da hiçbir şey yapamazdım, lokanta açıp patron olamazdım."

Abdulla'nın BBQ lokantalarının en yoğun zamanı akşam saatleri. Abdulla tüm enerjisini işine adamışken, bir şeyi ihmal etti. Kızı Ayşem Abdulla bir ilkokulun 3. sınıfında okuyor. Çince bilmediği için Aylem 12 yaşında ancak 3. sınıfa girebildi. Kızına derslerinde yardımcı olamayan Abdulla, üzüntüsünden kızıyla birlikte ağladığı bir anı anlatıyor…

Ancak baba kızın durumu şimdi farklı.

Ayşem'in şimdi en sevdiği şey annesinin cep telefonuyla Çince şarkılar dinlemek. Artık akıcı şekilde Çince konuşan küçük kız, bazen babasına öğretmenlik de yapıyor.

Abdulla, Nanchang'da oturdukları bunca yıl boyunca en çok kızına borçlu olduğunu, çünkü o zaman kızı çok küçük olduğunda kendisinin ona bakma zamanı olmadığını, ancak komşu Luo Guolian ve Jiang Furong'un onlara yardım eli uzattıklarını, bu nedenle onlara minnettar olduklarını belirtti. Abdulla, evin anahtarını komşulara bırakır, komşular ise gerektiğinde kapıyı açıp Abdulla'nın sipariş verdiği malları alır veya malları müşterilerine verirdi.

Çevresindeki çok sayıda insanın fedakârlığından duygulanan ve anne babasının nasihatini hiç unutmayan Abdulla, diğer insanlara yardım etmeye başladı. Bu yılın başında Abdulla taze kuzu eti ve yardım parasıyla Nanchang'daki 15 yoksul aileyi ziyaret etti. Abdulla, diğer insanlarla birlikte mutlu olmanın gerçek mutluluk olduğuna dikkat çekiyor.

Abdulla'nın yaptıklarına eşi Rozinisahan Zakir'den tam destek geldi."Bu çok normal bir şey. Xinjianglı veya Nanchanglı fark etmez, zengin olduktan sonra zorluk içindeki insanları görünce onlara yardım etmek görevimizdir. Daha önce yaptığımızı gelecekte de yapacağız. Eşi olarak Abdulla'nın yaptığını destekliyorum, para kazanıldığında, bunun bir kısmını topluma geri vermeliyiz."

Abdulla çiftinin 4 çocuğu var. 20 yaşındaki büyük oğlu Memet, babasının lokantasında çalışıyor. Memet, her hafta bir aile toplantısı yaptıklarını ve yerli halkla arkadaşlık yapmalarının istendiğini söyledi. Memet, yerli bir kızla evlenmek istiyor, bu arzusu henüz gerçekleşmedi. Buna üzülmeyen babası Abdulla, çocuklarının işine karışmayacağını belirtiyor. En çok merak ettiği ise Xinjiang'daki annesi. Abdulla her yıl Hotan'a dönüp annesini ziyaret ediyor.

Bir yandan Nan pişiren bir yandan düdük çalan bir Uygur delikanlı, Abdulla'nın lokantasında işe henüz yeni başladı. Abdulla, lokantasında çalışan bir görevlinin çoğunun Xinjiang'dan geldiğini söyledi. Bu gençlerin geleceğine dair beklentilerini hissettiğini söyleyen Abdulla, onlarla birlikte güzel bir gelecek için çalışmanın, kendisi için bir görev olduğuna dikkat çekiyor.

Bugün Çin'de göçmen nüfusu 240 milyonu geçti. Bu, her altı Çinliden birinin gurbette çalışıp yaşadığı anlamına geliyor.

Bu göçmen nüfus, kentlerin inşasına katılırken kentlerin refahından ve fırsatlarından yararlanıyor, emek sarf ederek hem kendilerinin hem de gelecek kuşaklarının kaderini değiştirmeye çalışıyorlar.

Dillerinde yerel lehçeleri, yüreklerinde memleket sevdaları var, ancak şunu da biliyorlar: İstedikleri mutluluk, çok daha geniş olan şu gökyüzünün altında...