Kristal küreden Çin'in geleceğine bakış

  2017-03-12 19:00:31  cri

Tarihi binlerce yıl önceye uzanan Çin'in, özellikle Dünya Ticaret Örgütü üyeliği sonrası pek çok alanda dünyanın liderliğine soyunduğu bir gerçek. Bu, ülkede devam eden iki önemli toplantının gündemine de yansımış durumda.

Şu sıralar, Çin hakkında normalden daha fazla haberle karşılaşmanız mümkün. Bunun en önemli nedenlerinden biri ülkede düzenlenen iki toplantı. Bu toplantılardan biri, 2 bin kadar delegenin katıldığı Çin Halk Siyasal Danışma Konferansı. İkincisi ise, adeta geçmiş yılın bir faaliyet raporunu andıran Ulusal Halk Kongresi. Bu toplantılar bir sonraki yönetimi belirlemeye etki etmesinin yanında, ülkenin dünyanın siyasi ve ekonomik gündemine dair yapacaklarını da içermesiyle dikkat çekiyor.

Toplantıdan yansıyanlara baktığımızda çeşitli başlıklar öne çıkıyor. Siyasi tarafa baktığımızda Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi'nin Çin dış politikasını "vizyon, girişim ve tutarlılık" olarak özetlediğini görüyoruz. Bu, özellikle Donald Trump sonrası ABD'nin kendi iç ekonomik büyümeye odaklanma çabalarıyla ABD'yi bugüne kadarkinin tersi istikametine yönlendirmesi sonrası önemli bir açıklama. Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping'in, Çin Ulusal Halk Meclisi toplantısında sarf ettiği; "Çin'in dışa açılma kapısı bir daha kapanmayacak." cümlesini aynı zamanda ABD, bazı konularda liderliği Çin'e devrediyor şeklinde yorumlamak da mümkün. Yine Dışişleri Bakanı Wang'ın açıklamalarında rastladığımız kazan – kazan ilişkisini temel alan bir uluslararası ilişkiler politikası da kesinlikle kulağa daha hoş ve gerçekçi geliyor.

Toplantıdan yansıyanlara ekonomik açıdan bakıldığındaysa tarihi İpek Yolu'na "Bir Kuşak – Bir Yol" teması ile hem kara hem de denizden iki farklı güzergahla yeniden hayat verme çabaları, Çin'in Asya'nın en doğusundan Avrupa'nın en batısına hatta Afrika'nın doğu kıyılarını da kapsayan dev bir bölgedeki gücünü artırması açısından kritik. Wang Yi'nin uluslararası ilişkiler için kullandığı kazan – kazan ilişkisinin ekonomik boyutuyla burada da olduğunu belirtmek gerek.

Tam da bu iki toplantının düzenlendiği günlerde İstanbul'daki Çin Yeni Yılı Akşam Yemeği'nde konuşan Çin Büyükelçisi Yu Hongyang'ın Türkiye için söylediklerini üstteki söylemler doğrultusunda değerlendirmekte fayda var. Konuşmasında Çin'in Türkiye'nin dünyada ikinci büyük, Asya'da ise en büyük ticaret ortağı olduğuna değinen Yu, iki ülke arasında ulaşım, enerji, e-ticaret, tarım ve kalite kontrolü gibi alanlarda işbirliğinin artacağı sinyalini verdi. Bu artışta elbette iki ülke yöneticilerinin karşılıklı ziyaretleri ve Bir Kuşak – Bir Yol projesinin de etkisi olacak. Bu proje, geçtiği ülkelerde şimdiden etkilerini göstermiş durumda. Yarattığı istihdamın sadece Çin sınırları içinde kalmaması, geçtiği her ülke ve şehirde ekonomiyi güçlendirici etki oluşturmasıyla projenin önü oldukça açık görünüyor.

Yeniden toplantı gündemine dönersek, ülkenin 2016'da açıklanan beş yıllık kalkınma planının durumu ve ilerlemesinin de masaya yatırıldığını belirtmemiz gerek. Çin Merkez Bankası'nın plana dahil ettiği Blockchain gibi teknolojiler, ülkenin ucuz işgücü devrinden ileri teknoloji üreten bir döneme geçiş yapması, uzay yarışında belki de Hindistan'la birlikte en fazla öne çıkan ülkelerden biri olması önümüzdeki yıllarda Çin kaynaklı haberlerde karşımıza çıkacak olan başlıklar.

Başbakan Li Keqiang tarafından sunulan ve geçen yılda yapılan çalışmaları özetleyen açıklamaları Çin'in rotasından şaşmadan devam ettiğini gösteriyor. Li'nin ekonomik büyümede inovasyona dayanan uygulamaların etkili olduğunu ifade etmesi kritik bir açıklama. Elbette negatif hale gelmeyen ancak yavaşlayan büyüme oranları, ileri teknoloji üretimiyle birlikte daha nitelikli çalışanlara sahip olma gereksinimi, 2008'deki Pekin Olimpiyatları sonrası dünya gündemine yerleşen hava kirliliği gibi konulara karşı alınan önlemler 2017 ve sonrasında yapılacak olan çalışmaların ne yönde olacağını özetler cinste. Bir Kuşak – Bir Yol Projesi'nin etkisini daha fazla gösterecek olmasını 2017 ve sonrası için ülkenin artı hanesine eklemek gerek.

Evet, Çin için her şey toz pembe gitmeyebilir. Bölgede Kuzey Kore kaynaklı hareketlilik, ABD'nin Güney Kore'ye füze savunma sistemi yerleştirmesi, Güney Çin Denizi'nde bulunan doğal kaynaklar üzerinde farklı ülkelerin de hak iddia etmesi ülke yönetiminin bir sonraki ikili toplantıya kadar üzerinde yoğun mesai harcayacağı konular olacak. Ancak dünya gündeminde çarpıcı bir değişim olmadığı takdirde Çin'in hem ekonomik hem de siyasi konumunu daha da güçlendirdiğini görmek, yukarıda özetlemeye çalıştığımız nedenlerden dolayı özellikle ülkeyi bizim gibi yakından izleyenler için hiç de şaşırtıcı olmayacak.