ÇİN ULUSLARARASI RADYOSU
China Radio International
Çin Haberleri
Türkiye Haberleri
Dış Haberler

Çince Öğreniyoruz

Çin'de azınlık milliyetler

Türklerin gözüyle Çin

Spor

Bilim ve Sağlık
(GMT+08:00) 2008-04-25 22:27:41    
Özcan BUZE'nin Guizhou Günlüğü (2): Dong etnik grubu

cri

    Guizhou eyalet hükümetinin "Rengârenk Guizhou" etkinlikler dizisi kapsamında düzenlenen "Guizhou'yu Şarkılarla Gezelim" kampanyası çerçevesinde izenimlerimizi aktarmaya devam ediyoruz. Çin Uluslararası Radyosu'nun (CRI) röportaj heyeti 24 Nisan günü Dong etnik azınlığının yaşadığı bölgeye gitti.

    Bu bölgede edindiğim izlenimleri yazmak üzere oturduğumda aklımın sürekli olarak birşeyle meşgul olduğunu farkettim. Zihnimde bir birşeyi arıyordum. Bu bir kavramdı. Zihinsel bir durumu ifade edecek bir kavram... Ne kadar aradıysam da, Türkçemizde, içinde bulunduğum zihinsel durumu ifade edecek kavramı bulamadım. Bulamayışımın nedeni kuşkusuz dilimizin bu kavrama sahip olmaması değil, içinde bulunduğum zihinsel durumun kendisi olsa gerek. Bu durumda tek bir kavramı yazmak yerine, zihinsel durumumu anlatmaktan başka çarem kalmıyor.

    Bir insanın kısa bir süre içinde edindiği çok sayıda ve çok çeşitli izlenimlerden dolayı zihninin kilitlenmesine acaba ne denir? Çok kısa sürede zihniniz o kadar fazla ve değişik izlenime maruz kalmıştır ki, bunları nasıl anlatacağınıza bir türlü karar veremezsiniz. İzlenimlerin henüz çok taze olması adeta zihninizi kamaştırmaktadır. "İnsanın nutku tutuluyor" desem, değil... Çünkü anlatacak o kadar çok şey var ki... Bırakın nutuk tutulmasını, insan bir kere başlayınca susması için çenesinin tutulması gerek... Ama neresinden başlayacağınızı bilemiyorsunuz. Bu durunlarda "En başından başla" diye klasik bir söz vardır. Ama gördüklerimin ne başı ne de sonu var. Sanki insan ne kadar anlatsa, gene de eksik kalan birşeyler olacak gibi hissediyor. Nitekim bu yazının sonunda gene öyle olacak. Ama bir yerden başlayarak gene de anlatmaya çalışayım.

    Guizhou eyaletinin merkezi Guiyang'dan yaklaşık bir saatlik bir uçak yolculuğundan sonra iki saati aşkın bir otobüs seyhati daha yaptık. Yol boyunca gördüğümüz manzaralar "görülmeye değer" olmanın ötesinde "yazmakla anlatılacak gibi değil". Guizhou'nun toplam alanının yaklaşık üçte ikisinin dağlık araziden oluştuğunu daha önce öğrenmiştik. Ama bir dağlık arazi böyle mi olur? Başı dumanlı dağların, dimdik yamaçların hiçbiri insan eli değmeden kalmamış. Teraslama yöntemiyle bütun dağlar sulu tarım arazisine dönüştürülmüş, Bunun oluşturduğu özel manzarayı gözünüzü önüne getirmeye çalışın!.. Diyelim ki, resimlerin filmlerin yardımıyla manzarayı gözünüzün önünde canlandırmayı başardınız; peki bütün bunları yapmak, dağları oya gibi işlemek için gerekli insan emeğini düşünebiliyor musunuz? Ferhat dağları delip şehre su getirirken acaba tâ Çin illerinin bir köşesinde bütün dağların dantel gibi işlenerek suya kavuşturulduğunu, dağ tepelerinden aşağı teras teras inerek halka yiyecek pirinç yetiştirilen bir memleket olduğunu duysa ne derdi? Muhakkak işine daha bir şevkle sarılırdı...

    Yol manzaralarını bu kadarla kesmek o muhteşem görüntülere haksızlık olacak, ama bu defa da görmeye gittiğimiz Dong halkını anlatmaya yerimiz kalmayacak

    İki saati aşkın yolculuğumuzun sonunda Dong hakının toplu olarak yaşadığı bir ilçeye vardık "İlçe" deyince, tabii yine Çin'in nüfusu göz önünde bulundurulmalı. Liping adlı bu ilçenin nüfusu 520 bin. Başka ülke ölçülerine göre büyük kent olarak adlandırmak gerek ama, Çin'deki idari bölümlemede statsü ilçe olduğu için biz de öyle diyoruz. Gezimizin durağı bu ilçeye bağlı Zhaoxing köyü olacaktı. Köye gelişimizde top patlamalarını andıran bir maytap gösterisiyle karşılandık. Yerel halk köyün girişine toplanmış bizim gelişimizi seyrediyordu. CRI heyetinin üyeleri köy girişine yaklaşınca, Çin usulü özgün süslemeli kapının önünde Dong etnik grubuna özgü giysilerini giymiş kızlar kendi dillerinde şarkı söylemeye başladılar. Şarkının ardından o güzel kızlar hepimize kendi elleriyle, pirinçten yapılmış yerel bir içki içirerek boynumuza bir kuşak geçirmek suretiyle bizi karşılamış ve aralarına kabul etmiş oldu. Köye giren cadde üzerinde yürümeye başladığımızda bizi bir gösterinin de beklediğini farkettik. Bizle birlikte özel giysiler giymiş genç kızlar, genç erkekler, çeşitli tarımsal etkinkilkeri canlandıran gruplar, özel gösteri yapan yerel göstericiler de yürüyordu. Sonradan öğrendiğimize göre, kimi göstericilerin giydiği bazı eski ve tuhaf giysiler Dongların eskiden ormanda yaşayan atalarını temsil ediyormuş. Gösteri alayının içinde bir dizi tahtırevan dikkatimizi çekince o yana baktık. Her birinin içine sekiz on yaşlarında sevimli çocuklar kurulmuş, yaşlarından beklenmeyecek bir ciddiyetle ellerinde bir deste para tutuyordu. Yine daha sonra öğrendiğimize göre, bu çocuklar artık ölmüş olan eski yerel yöneticileri temsil ediyormuş. Ellerinde tuttukları paralar gücün sembolü olsa gerek... Tahtırevanda taşınan küçükler bütün ciddiyelerine rağmen, resimlerinin çekildiğini farkedince, bir saniyeliğine bile olsa, gülümsemekten yine de kendilerini alamıyordu. Sandalye taşınan yüzü boyalı yaşlı bir adam da eskiden ormanda yaşayan ataların ruhlarına saygıyı temsil ediyormuş. Bir başka açıklama da, bu adamın "Toprak Tanrısı"nı temsil ettiği. Toprak Tanrısı, Dongların mutluluğunu ve güvenliğini koruyan tanrıymış.

Bu gösteri alayı köy merkezine kadar çok çeşitli temsillerle sürdü. Alayla birlikte yürürken etrafımızda çok sayıda Batılı simaya sahip insanın olduğunu gördük. Eyaletin merkezindeyken, yöneticilerin üç yıldır yürütülen kampanyalar sayesinde sadece Çin'den değil yurtdışından da çok sayıda turistin bölgeye gelmesinin sağlandığını söylediğini hatırladım. Demek ki gerçekten de somut sonuçlar alınmaya başlamış. Yolda gösteriyi izleyen Batılı bir çifte yaklaşıp nereli olduklarını sordum. Danimarkalıymışlar. Kendileriyle, akraba olan ve çevirmensiz anlaşılabilen Norveççe konuşmaya başlayınca şaşırdılar. Çin'in bu uzak köşesinde kendi dillerinin bir şivesini konuşan birine rastlamak sevindirmişti onları. Buraya ne yapmaya geldiklerini sordum. Çin'e daha evvel birkaç defa gelmişler ve Çin'i seviyorlarmış. Bu defa etnik toplulukların yaşadığı bir bölgeyi görmek istemişler. Guizhou'da çok sayıda etnik topluluk olduğunu duydukları için buradaymışlar. Kendileriyle birlikte 20 kişilik bir grup daha vardı. Burada kimlerin yaşadığını bilip bilmediklerini sorunca "Tabii biliyoruz. Bu insanlar Dong milliyetine mensup" dediler. Belli ki, gelirken bölge insanları hakkında epey bilgilenmişlerdi. Daha sonra aralarında Fransızların ve Amerikalıların da bulunduğu pekçok başka yabancı görüp bazılarıyla konuştum. Turizm buradaki önemli gelir kaynaklarından biri olmuş. Önümüzdeki yıllarda daha da gelişeceği şimdiden belli. Bu arada acaba bir Türke rastlar mıyım diye çevreme bakındım, ama galiba o gün çevredeki tek Türk bendim.

    Bu yazıyı yazaren, yıllar sonra düşününce aklımda bu Dong köyünden geriye en belirgin ne kalır diye merak ettim. Herhalde geriye en belirgin olarak üç şey kalır.

    Birincisi, bu insanların müziğe düşkünlüğü. Eyalet yetkilileri kampanyanın adını boşuna "Guizhou'yu şarkılarla gezelim" koymamış. Hele Dongların yaşadığı yerde herşey müzikli. Oturup kalkmadan yemek yemeye kadar herşey müzik eşliğnde yapılıyor. Bizi karşılamak için yapılan törenin en belirgin yönü de müzikti. Zaten, başta tanımlamaya çalıştığım yoğun izlenime maruz kalmaktan dolayı hissettiğim zihin kamaşmasının başlıca sorumlusu, genç kızlardan ve delikanlılardan oluşan çeşitli korolar ve dans gruplarının icra ettikleri büyük çeşitliliğe sahip sanattı. Zihin kamaşmasına rağmen, şu kadarını söylemeden geçemeyeceğim: Kuşkusuz müziğe eşlik eden sözleri anlamadım, ama aynı anda hem neşeli hem de içe işleyen hüzünlü ezgilerle birlikte yapılan dansların üretim etkinlikleri ve toplumsal yaşamdan kesitleri canlandırdığı apaçık anlaşılıyordu. O yoğun izlenimler içinden bir tanesini öne çıkaracak olursam, herhalde genç kızlar ile delikanlıların birbirine nasıl aşık oldukları, delikanlının kızın evine ilk kez gidişi, evlilik öncesi hazırlıkları vb anlatan dansı anlatırdım. Neden mi? Benzerlerini üklemizde de görüyoruz. Biçim farklı, ama insani öz aynı. İnsan her yerde insan...

    Aklımda kalacak ikinci en belirgin anı, bu köydeki kanallar olurdu. Bölge, zaten sulak. Sulu tarıma elverişli olmasından da anlaşılıyor. Ama köyün içinden geçen su akıntıları da öyle bir düzenlenmiş ki, aklımıza yıllar önce çok uzak diyarlarda gördüğümüz, sokaklarında tekneyle gezilen başka bir yer geldi. Buradaki sokakların çoğu oradaki gibi suyla kaplı değildi, ama bu kanallar köy yaşamının adeta can damarı gibi. Marco Polo Çin'de kaldığı uzun yıllar boyunca acaba bu diyarları görmüş müdür?

    Üçüncü olarak buraya özgü kuleleri hatırlayacağım. "Kule" derken sanırım nasıl bir yapıdan söz ettiğimi daha ayrıntılı olarak açıklamam gerekiyor. Bunlar Çin'de görmeye alışık olduğumuz başka kuleleri andırıyor, kat kat kenarı kıvrımlı çıkıntılar halinde yükseliyor; ama altı boş. "Davul Kulesi" adı verilen bu yapıların altı bir meydan gibi açık. Yani ilk kat, yuklarıdaki katları ayakta tutan kolonlardan oluşuyor, ama etrafı çevrili değil. Eskiden burası daha küçük bir köyken, burada sadece bir tane Davul Kulesi varmış. Köyün önemli bir meselesi olunca ahali burada toplanıp konuyu görüşüyor. Köyde bulunduğumuz süre içinde biz de böyle bir toplantıya tanık olduk. Batıda kimi küçük ülkelerin pek övündüğü "doğrudan demokrasi"nin çok daha eski bir örneği yani. Şimdi burası daha büyük bir köy olduğu ve nüfusu arttığı için kulelerin sayısı da fazlalaşmış. Gece kaldığımız sevimli otelin balkonundan bile birkaç tane saydım. Bunların altında gene insanlar toplanıyor, Bizim gelişimiz dolayısıyla düzenlenen şarkılı danslı tören de bu kulelerden birinin altında yapıldı.

    Dong yemeklerinden de ayrıca söz etmek gerek ama, kısa kesme ihtiyacından dolayı sadece çok özel bir şeyle yetinelim. Donglar her yıl "Ciba" isimli bir yemek yapıyormuş. Her yılın ilknbahar bayramında yapılan bu yemek pririnç tozu kullanılarak hazırlanıyor. "Pirinç tozu" deyince pirincin öğütülmesiye elde edilen pirinç unu gibi birşey gelmesin akla. Bu toz, pirinç bitkisi süpermarketlerde gördüğümümüz hale gelmeden önceki bir aşamasındayken sopa ile vurularak elde ediliyor. Düşen toz toplanıyor ve yemek yapımında kullanılıyor. CRI heyetini karşılamak için bu yemekten özel olarak yapılmıştı.

    Guızhou'ya geldiğmiz zaman eyelet yetkililerinin tanıtım ve turizm potansiyellerini geliştirme etkinkinlikleri dizisine "Rengarenk Guizhou" adını verdiklerini öğrenince "İyi bir reklam sloganı" diye düşünmüştüm. Ama burayı görünce söz konusu olanın sadece bir slogan yaratıcılığından ibaret olmadığını anladım. Guızhou hakikaten rengarenk. Evet yemyeşil dağları, kırmızı toprakları ve teras teras uzayıp giden havuz gibi ekim alanlarıyla doğası rengarenk. Ama sadece coğrafyası değil renkli olan. İnsanların üzerindeki yerel giysiler de çok çeşitli ve çok renkli. Ama buraya bu ismin bunca yakışmasını sağlayan giysilerdeki renk çeşitliliği de değil. Guizhou'yu rengarenk yapan insanları. Bugün Dongları tanıdık. Komşu Hunan eyletinde ve birkaç başka bölgede yaşayan yaklaşık ikibuçuk milyon nüfuslu Dong milliyeti, bir milyar üçyüz milyonluk insan denizi içinde sayısal olarak fazla bir ağırlık oluşturmuyor olabilir. Ama ele ele verdikleri Han milliyeti ve diğer etnik gruplardan insanlarla uyumlu bir yarın kurma çabası içindeki bu insanlar, sayıları ne kadar olursa olsun büyük tabloya kendilerinin de renk katan unsurlardan biri olduğunu biliyor. Bu bakımdan sayılarıyla oranlanmayacak bir önem taşıdıklarının farkındalar ve bunu bizlere göstermekten gurur duydukları her hallerinden belli.