Çin Halk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki diplomatik ilişkilerin kurulmasından bu yana geçen 35 yıl içinde çok sayıda diplomat, bu ilişkilerin gelişmesi için yoğun çaba harcadı, aynı zamanda ilişkilerin gelişmesine de bizzat şahit oldular.
Çin'in eski Ankara Büyükelçisi Yao Kuangyi, 42 yıllık meslek yaşamının hemen hemen hepsini Türkiye'de veya Türkiye'ye yönelik diplomatik çalışmalarda geçiren kıdemli bir diplomat. 1978 ile 2003 yılları arasında Türkiye'de üç dönem görev yapmış olan Yao Kuangyi, bize şunları anlattı:
"Ben, Türkiye'de toplam üç kez görev yaptım. İlk kez 1978 ile 1983 yılları arasında Türkiye'de bulundum. Bu dönemde Çin ve Türkiye, yeni kurulan diplomatik ilişkiler kapsamında birbiriyle temasta bulunmaya ve birbirini tanımaya başladı. 1983'te Türkiye Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in Çin'e yaptığı ziyaret, iki ülke arasındaki ilişkilerin hızlı gelişme döneminin başlangıcı oldu. Türkiye'de görev yaptığım ikinci dönem, 1989'dan 1993'e kadar sürdü. Bu da Çin-Türkiye ilişkilerinin yeni bir gelişmeye hazırlandığı bir döneme denk geldi. 1990'lı yılların ortalarına gelindiğinde Türkiye Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in 1995'te Çin'e yaptığı ziyaret, bu yeni dönemin perdesini açtı. Bunun ardından 1997'de başlayan ve 2003'te son bulan üçüncü görev süresinde, Çin-Türkiye ilişkilerinin bir zirveye çıkmasına tanık oldum.
Cumhurbaşkanı Demirel'in Çin ziyaretinden sonra Çin-Türkiye ilişkileri, olgun, sağlıklı ve istikrarlı bir gelişme dönemine girdi. Bunun ilk göstergesi, iki ülke liderleri arasında çok yoğun olarak sürdürülen karşılıklı ziyaretlerdi. Büyükelçi olarak görev yaptığım bu yıllarda Çin Cumhurbaşkanı Jiang Zemin, Başbakanı Zhu Rongji Türkiye'yi, Türkiye'nin şimdiki başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da 2003'te Çin'i ziyaret etti. Bu karşılıklı üst düzey ziyaretler, iki ülke arasındaki ilişkilerde yeri doldurulamaz bir rol oynadı. Bu ziyaretlerle iki ülke hükümetleri ve halkları arasındaki karşılıklı anlayış sürekli derinleşti.
İkinci gösterge de Çin Cumhurbaşkanı Jiang Zemin'in 2000'de Türkiye'ye yaptığı ziyaret sırasında Süleyman Demirel'le imzaladığı ortak bildiriydi. İki ülke arasında 21. yüzyıla yönelik daha yakın işbirliği ilişkilerinin kurulmasına ilişkin bu ortak bildiri, ikili ilişkilerin gelişmesine yön veren önemli bir siyasi belge oldu. İki ülke, bugün de aralarındaki ilişkileri bu belge doğrultusunda yürütüyor. "
Türkiye Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Rafet Akgünay, 2000 ile 2004 yılları arasında Çin'de büyükelçi olarak görev yaptı. Rafet Akgünay, bu süre içinde Türkiye ve Çin arasındaki ilişkilerde kaydedilen gelişmeleri şöyle anlattı:
"2000 ile 2004'ü karşılaştırdığımızda benim kanaatim, birbirimizi daha iyi anlamaya başladık, daha iyi anlıyoruz. Bunu da çeşitli yöntemlerle yaptığımızı söyleyebilirim. Bir kere Çin hükümetinin bu turizm konusunda almış olduğu karar, hakikaten alkışlanacak bir karar idi. Bu süre içerisinde iki ülke arasında çok yakın istişarelerde bulunduk. Bu istişareleri o zaman başlatmıştık, hâlâ devam ediyor, dışişleri bakanlıkları arasında çeşitli alanlarda yaptık. Ticaret konusunda bir takım ilkleri gerçekleştirme fırsatımız oldu. Özellikle fındık ve mermer konusunda bir takım ilkleri gerçekleştirdik. Eğitim konusunda bazı ilkleri gerçekleştirdik, hem oradan buraya öğrenci gönderilmesi, hem buradan oraya gitmesi, hem üniversitelerimiz arasında, düşünce kuruluşlarımız arasında danışmaların sürmesi, ki hâlâ sürüyor. Bunlara baktığımız zaman 2000 ile 2004 arasında hem ilişkilerin niteliğinde, hem de niceliğinde, yani sayısal olarak, bir artış olduğu bir gerçek. Tabii bunun dışında, özellikle o süre içerisinde her iki taraftan, ama özellikle Çin Halk Cumhuriyeti'nden Türkiye'ye üst düzey siyasi liderlerinin ziyaretleri de oldu. Ben herhalde Türkiye Bakanlar Kurulu'nun hemen hemen bütün üyelerini Çin'de ağırlama fırsatı buldum. Aynı zamanda Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı'na ve Çin Halk Cumhuriyeti'nin başbakanına refakaten Türkiye'ye gelme mutluluğuna da eriştim. Zevkli ve iyi bir dönem geçirmiştim. Onun da zannediyorum, ilişkilerimizdeki bu güzel artıştan, yoğunlaşmadan kaynaklandığını düşünüyorum."
Türkiye Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk Genel Müdür Yardımcısı Akif Ayhan, hemen hemen aynı dönemde, 1998-2002 döneminde Shanghai Başkonsolosluğu görevini yürüttü. Shanghai'daki çalışmaları hakkında bilgi veren Akif Ayhan, şunları söyledi:
"Ben oradayken, dört yıl boyunca, vize sayısında artış oldu. Gerçekten buraya gelen Çin vatandaşlarının sayısı arttı, Türk vatandaşlar da arttı. Türkiye ve Çin arasında işadamları olsun, resmi heyetler olsun, karşılıklı ziyaretler çok yoğunlaştı. Mesela 100'den fazla resmi heyet ağırlamıştım, Türkiye'den Çin'e. Bir de Çin'den Türkiye'ye resmi heyetler var. Ben oradayken, Çin makamlarıyla birlikte Türkiye'ye yönelik tanıtım gezisi tertiplemiştim, gazeteciler için. Shanghai bölgesinden 50'den fazla Çinli gazeteci ve medya mensubu kış aylarında Noel'de gelmişlerdi. Antalya, İstanbul, Ankara, Kapadokya'yı gezmişlerdi. Ve Shanghai'ya döndüklerinde o kadar yazılar çıktı ki, fotoğraflı. Bunu resmi bir reklamla yaptırmak mümkün değil. Gerçekleri anlattılar, kendileri gördüler. Ve çok güzel geçti o gezi, tanıtım gezisi. "
Çin ve Türkiye arasında giderek yoğunlaşan ilişkiler, bugün yeni bir gelişme dönemine girdi. 2004'te göreve başlayan Türkiye'nin Beijing Büyükelçisi Oktay Özüye, ikili ilişkilerin mevcut durumundan memnun olduğunu belirterek şöyle konuştu:
"Memnunluk duyduğum ilk nokta, resmi düzeydeki ilişkilerin giderek artıyor olması ve daha da artma temayülünü gösterdi ki önümüzdeki altı ayda veya daha sonraki dönemlerde çok yüksek düzeylerde ziyaretler bekliyoruz.
İkinci memnunluk duyduğum nokta, ilişkilerimizin giderek çeşitlenmesi. Yani bir, ekonomik ve ticari boyutun büyüyerek, çeşitlenerek artması, karşılıklı ticaretimiz, neredeyse 7 milyara yaklaştı. Bu dikkate alınacak bir büyüklük. Ekonomik ilişkilerimizde ticaret dışı unsurlar da yer almaya başladı. Çok yakın bir zamanda bir Çinli firma, bir Türk firmayla birlikte Türkiye'de bir demiryolu yapım projesinin ihalesini kazandı. Dolayısıyla yeni bir işbirliği alan ortaya çıktı. Tabii benim gönlüm arzu ediyor ki, Türk-Çin ekonomik işbirliği, üçüncü ülkelerde de ortaklıklar halinde iki tarafın da "kazan, kazanın" formülüyle sonuçlara varabilecek şekilde yeni bir kapsam alsın. Zannediyorum o yolda da ilerliyoruz.
Daha önce ilişkilerimizde olmayan mesela bir turizm boyutu, giderek kendini göstermeye başlıyor. Türk Havayolları haftada beş sefer yapıyordu, şimdi her gün yapıyor, yedi sefer yapıyor. Kargo taşımacılığına yöneliyoruz. Sayısını yediden dokuza çıkartma, Shanghai'ya İstanbul'dan doğrudan bağlantı kurma planımız var. Giderek fuarlara, sergilere karşılıklı katılıyoruz. Dolayısıyla bunlar, bize mutluluk veren taraflar, ve daha da güçlendirmeye çalıştığımız taraflar."
Çin ve Türkiye arasındaki temaslar, yalnızca ikili boyutta değil, uluslararası boyutta da artarak devam ediyor. Çin'in Ankara Büyükelçisi Song Aiguo, Çin'le Türkiye arasında uluslararası arenada sürdürülen işbirliğinden söz ederken şunları belirtti:
"Epey işbirliği yapılmaktadır. Kuş gribiyle ilgili, geçen sene yakın Asya'da başlayan kuş gribi, Türkiye'de görülmüştü. Bu konudaki işbirliği için Çin tarafı, Türkiye'de ilk vakaların görüldüğü anda olumlu önerilerde bulundu. Buna benzeyen epey işbirliğimiz var. Siyasi bakımdan, uluslararası platform için, çeşitli kuruluşların adaylığı konusunda karşılıklı destek veriyoruz. Aynı zamanda çeşitli ekonomik kuruluşlar kapsamında da işbirliğimiz devam etmektedir. Bu konudaki işbirliğimiz gerek iki ülke için, gerekse uluslararası işbirliği için de çok önemli ve değerlidir."
|