ÇİN ULUSLARARASI RADYOSU
China Radio International
Çin Haberleri
Türkiye Haberleri
Dış Haberler

Çince Öğreniyoruz

Çin'de azınlık milliyetler

Türklerin gözüyle Çin

Spor

Bilim ve Sağlık
(GMT+08:00) 2006-08-01 16:22:48    
Çin ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 35 yılı

cri
    Çin Halk Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti arasındaki diplomatik ilişkiler, 4 Ağustos 1971'de iki taraf arasında yayımlanan ortak bildiriyle kuruldu. Çin ve Türkiye arasında uzun geçmişe dayalı dostluk ilişkileri, o tarihten bu yana sürekli ve istikrarlı bir şekilde gelişti, iki ülke halkları arasındaki dostluk da artarak pekişti.

    İki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin kuruluşunun 35. yıldönümünün kutlandığı bugünlerde, Çin-Türkiye Diplomatik İlişkilerinin 35 Yılı adı altında beş bölümden oluşan özel bir dizi program hazırladık. Bu programla Çin-Türkiye ilişkilerinin gelişmesini, bugünkü durumunu ve halklar arasındaki temasları, çeşitli açılardan sergilemeyi amaçlıyoruz. Şimdi özel programın "Çin ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 35 yılı" adlı ilk bölümünü sunarak iki ülke arasındaki ilişkilerin geçirdiği evreleri anlatmaya çalışacağız.

    Sevgili izleyiciler, Çin ve Türk halkları arasında tarihten gelen dostluk bağları mevcuttur. Tarihi İpek Yolu, sadece Türk ve Çin halkları arasında ticareti mümkün kılmamış, sosyal ve kültürel bağlar açısından da karşılıklı etkileşimin sürdürülmesini sağlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, Türk ve Çin halkları arasında tarihten kaynaklanan dostluktan söz ederken şunları kaydetti:

    "Türk milleti ile Çin milleti arasındaki ilişki, tarihi geçmişi olan bir ilişkidir. Asırlar öncesine dayanan bir ilişkidir. Onun için iki ülke arasındaki çok yönlü ilişkiler, köklü ve tarihi ilişkilerdir. Tarihi açıdan baktığımızda bu ilişki, gerçekten son derece saygı değer bir ilişkidir. İki ülke gerçekten medeniyet kurmuş, kültürel zenginlikleri olan ve birçok konuda da birbirini çok rahat anlayabilen, duygularını, düşüncelerini çok rahat anlayabilen ülkelerdir."

    Çin ve Türk halkları arasında var olan bu köklü ilişkilere rağmen, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler, ancak 1971'de kuruldu. Bunun başlıca nedeni, Amerika Birleşik Devletleri'nin yeni kurulan Çin Halk Cumhuriyeti'ne karşı 1949'da uygulamaya başladığı ambargoydu. Ancak Çin'in gelişmesi ve Çin'in büyük bir devlet olarak uluslararası arenadaki rolünün giderek artmasıyla birlikte, 1970'li yıllara girildikten sonra birçok ülke, Çin'i tanıyarak Çin'le diplomatik ilişki kurmaya başladı. Buna paralel olarak Türkiye, Çin'i tanımaya karar verdi.

    Türkiye Cumhuriyeti Beijing Büyükelçisi Oktay Özüye, Türkiye ve Çin arasındaki diplomatik ilişkilerin kuruluşu hakkında şunları anlattı:

    "1971'de Türkiye, 'Tek Çin' politikasıyla birlikte Çin'i tanıdı. O dönemin tarihi koşulları, pek çok ülkeyi aynı şekilde davranmaya yöneltmiştir. Nitekim bu yıl Çin'le diplomatik ilişkilerinin 35. yıldönümünü kutlayan sadece Türkiye değildir. Pek çok ülke için bu geçerlidir. Ama koşulların ilk el verdiği ortamda Türkiye belki de en önde bu işlemi yerine getiren ülkelerden biridir."

    Türkiye hükümeti, Çin'le diplomatik ilişkiler kurmak için bir dizi hazırlık gerçekleştirdi. 42 yıllık diplomatik yaşamını Türkiye'ye yönelik çalışmalarda geçiren ve Çin-Türkiye ilişkilerine bizzat şahit olan Çin Halk Cumhuriyeti'nin eski Ankara Büyükelçisi Yao Kuangyi, bize hazırlık dönemiyle ilgili şöyle bir olay anlattı:

    "O yıllarda Türkiye hükümeti, Çin'le diplomatik ilişkileri kurma hazırlıkları kapsamında Çin'deki gelişmeleri yerinde incelemek üzere Çin'e gazetecilerden oluşan bir ekip gönderdi. Dönemin Çin Başbakanı Zhou Enlai, Türk gazetecileri büyük misafirperverlikle kabul etti, onlarla uzun süre sohbet etti, Çin hükümetinin Türkiye ile diplomatik ilişki kurma, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve halkıyla dostluk ilişkileri geliştirme yönündeki arzusunu ifade etti."

    Diplomatik ilişkilerin kurulmasıyla birlikte, Çin ve Türkiye arasındaki devletler arası ilişkiler, devamlı bir gelişme yoluna girdi. Bu devamlı gelişmenin geçen 35 yıl içinde çeşitli evrelerden oluştuğunu kaydeden Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Song Aiguo, bu konuda şu analizlerde bulundu:

    "Bu gelişmeleri üç aşamaya ayırmak mümkün. Evvela 1970'li yıllarda, yani Çin ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin kurulmasından sonra geçen ilk 10 yıl, birbirimizi tanıma aşamasıdır. O dönemde iki taraf, çok yoğun gayretleriyle karşı tarafı anlamak için son derece önemli çabalar sarfetmiştir. Aramızdaki ilk temaslar o yıllarda başladı, dışişleri bakanlıkları arasındaki temaslar ve diğer kuruluşlar arasındaki temaslar, o dönemde başladı. Ancak o yıllarda birbirimizi yeterince anladığımızı söylemek mümkün değil.

    İkinci aşama, 1980'li ve 1990'lı yıllar. Bu dönemde Çin ve Türkiye arasındaki ilişkiler, gitgide gelişme eğilimi göstermiştir. Siyasi bakımdan iki ülke cumhurbaşkanları ve başbakanları arasındaki ilk tur karşılıklı ziyaretler bu dönemde yapılmıştır. Aynı zamanda bakanlar düzeyindeki ziyaretler, sivil toplum örgütleri arasındaki ilişkiler bu dönemde çok hızlı şekilde gelişti. Birbirimizi daha iyi anladık ve birbirimizi daha iyi anlattık. Bence bu dönem, Çin ile Türkiye arasındaki ilişkiler için son derece önemli. İlişkilerimizin gelişmesi için çok sağlam bir temel atıldı.

    21. yüzyıla girildikten sonra aramızdaki ilişkilerin gelişmesi, şu özellikleri gösteriyor. Evvela bir ivme, açık bir ivme kazanma dönemini yaşıyoruz. Aynı zamanda birbirimizi daha iyi anlamak suretiyle ilişkilerimizde, karşılıklı saygı, karşılıklı güven ve işbirliği esaslarına dayalı ortaklık ilişkileri kuruluyor ve bu yolda epey yol kaydedildi ve kaydedilmeye devam ediliyor. Bu dönemde karşılıklı ziyaretler son derece yoğun bir şekilde yapılmıştır. Özellikle 2000 yılında Çin Halk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Jiang Zemin'in Türkiye'ye yaptığı resmi ziyaret sırasında zamanın Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel'le imzaladığı Ortak Bildiri, ilişkilerimizin bundan sonraki gelişmesi için bir yol göstermiştir. Bu ortak bildirinin ışığı altında ilişkilerimiz, çok sağlam ve çok boyutlu şekilde gelişmeye bugüne kadar devam etmiştir, daha da devam edecektir."

    Çin ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin kurulmasından bu yana geçen 35 yıl içinde, Çin hükümeti, her zaman Türkiye ile dost ve işbirliği ortağı olma politikası izledi. Çin'in Ankara Büyükelçisi Song Aiguo, Çin hükümetinin Türkiye'ye yönelik politikasını ve yaklaşımını şöyle ifade etti:

    "Türkiye, Çin için çok önemli bir ülkedir. Türkiye, bölgenin önemli bir gücüdür. Bunun farkındayız ve buna büyük önem veriyoruz. Aynı zamanda da Türkiye, bölgenin çeşitli ülkeleriyle dost olan bir ülkedir. Türkiye ile olan ilişkilerimiz çerçevesinde Türkiye ile beraber bölgenin barışının tesisi için çok olumlu çalışmalar da yapabiliriz. Aynı zamanda da Türkiye, nüfusu itibariyle, ekonomik boyutu itibariyle son derece önemli bir ülkedir Çin için."

    Benzer bir istek ve arzu, Türkiye tarafında da var. Türkiye'nin Beijing Büyükelçisi Oktay Özüye, Türkiye hükümetinin Çin'e yaklaşımını anlatırken şöyle konuştu:

    "Türkiye'nin Çin'e yönelik politikasının temel unsuru, tabii 'Tek Çin' politikasıdır. Büyükelçiliğin kuruluşundan, veya Türkiye'nin Çin'i tanımasından bu yana, bu politikada en ufak bir sapma olmamıştır.

    Çin'le ilişkilerimizde toprak bütünlüğü söz konusu. Türkiye'nin dış politikasında bütün ülkelerin toprak bütünlüğü ve içişlerine karışmama prensibi hakimdir. Çin'le ilişkilerimizde de bu prensipler uygulanmaktadır. Tabii ki uluslararası ilişkilerin gündemi, bir zamandan bir zamana farklılık gösterebiliyor. Ama bugünkü dış politika olaylarına baktığımız zaman, Türkiye'nin ve Çin'in değerlendirmelerinin, yaklaşımlarının büyük ölçüde birbirlerini örtüştüğünü, benzeştiğini görüyoruz. Bu da ilişkilerimize başka bir kolaylık getiriyor. Birbirimizi daha iyi anlıyoruz, destekliyoruz. İlişkilerimize daha büyük kolaylıklar doğabiliyor."

    Çin ve Türkiye arasındaki ilişkilerde geçen 35 yıl içinde kaydedilen gelişmeler, çeşitli unsurlardan kaynaklandı. Halen Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı'nı yürüten eski Beijing Büyükelçisi Rafet Akgüney, Türkiye-Çin ilişkilerine güç katan unsurları şöyle analiz etti:

    "Bu ilişkilerin gelişmesini sağlayan güç, iki tarafta da ilişkilerini geliştirmedeki siyasi iradedir. Dolayısıyla siyasi iradenin mevcudiyeti, ilişkilerimizin gelişmesini sağlamıştır. Ama buna vuran damga ise, iki ülke halklarının birbirini daha iyi tanıması, halklarının birbirine daha yakınlaşmasıdır."

    Benzer bir analiz, Çin'in Ankara Büyükelçisi Song Aiguo'dan da geldi. Büyükelçi Song, sunları söyledi:

    "Aramızdaki ilişkilerin daha da gelişmesinin temelinde karşılıklı saygının yanı sıra, bir de karşılıklı sevgi de söz konusu. Bundan bin yılı aşkın bir süre evvel atalarımız, aynı yerde yan yana, iç içe bir şekilde yaşadılar. Bize bugüne kadar bıraktığı tarihi miraslar, son derece değerlidir. Buna paralel olarak Türk halkı, Çin halkına sadece ilgi göstermekle kalmayıp, aynı zamanda da tarihten kalan sevgiyi de her seferinde gösteriyor. Çin'le olan dostluk, temelden gelen bir arzudur.

    Bir noktaya daha değinmek isterim. Geçtiğimiz yüzyılda, yani 1920'lerde gerek Çin'de, gerekse de Türkiye'de, emperiyalist güçlere karşı milli kurtuluş mücadelesi, Asya'nın doğusunda ve batısında hemen hemen aynı dönemde verildi. O sırada karşılıklı destek de oldu. Geçen sene Gazi Mustafa Kemal Paşa hakkında bazı bilgiler verdim. Bir konuşma yaptım. Büyük yankı buldu. Buradan anlaşılıyor ki, aramızdaki ilişkiler son derece sağlam bir temel üzerinde kurulmuştur, ve bu temeller dediğimiz zaman bir açıdan tarihten kalan bu sevgi, bu sempati son derece önemli bir faktör olarak yatmaktadır."