Elemeler Arjantin'in tam bir lokomotif ayarına geldiğini gösterdi.. Tam olarak sonu kestirilemeyen bir şekilde maçlara başlayan Güney Amerika devi, Marcelo Bielsa'nın beklenmeyen istifasıyla sarılsa da Jose Pekerman'ın göreve gelmesi gemiyi batmaktan kurtardı ve birbirinden başarılı maçlar eşliğinde Arjantin finallere gelmeyi başardı.. Arjantin finaller biletini bundan daha iyi bir şekilde kazanamazdı; ezeli rakip Brezilya'yı ağzına kadar dolu stadyumda Buenos Aires'de yenerek.. Ancak kafalarda hala birçok soru işareti var; Arjantin taktik açıdan Almanya'daki finallerde başarıyı yakalayabilir mi? Evden uzakta sıkıntı yaşayan bir çok futbolcu ve bir iyi bir kötü olabilen bir ekip.

94 A.B.D'den beri ilk grupta 2. sıraya düşerek Brezilya'nın ardından 2. sırada finallere katılan Arjantin bir önceki elemelerde elde ettiğinin 9 puan altında ama oldukça konforlu bir şekilde 34 puan toplayarak finallerin biletini cebine koydu..10 galibiyet, 4 beraberlik ve 4 mağlubiyet bu puanı belirledi.. 29 gol kaydeden Arjantin, kalesinde 17 gol görürken gol sıralamasında da Brezilya'nın altında 2. oldu.

Her ne kadar Arjantin evinde 12 yıldır mağlubiyet yüzü görmeme rekorunu La Paz'da 32 yıldır mağlup olmadığı Bolivya karşısında kaybetmiş olsa da Almanya biletini Brezilya'yı yenerek almış olması bu rekorun gitmesinin problem olmasını engelledi.. Ancak yolculuğun bir de parlak olmayan yanı var; Dünya Kupası elemelerinde Paraguay'a tarihinde ilk kez yenilen Arjantin komşusu Uruguay'a da 16 yıl aradan sonra ilk kez mağlup oldu.

Almanya 2006 zamanına baktığımızda ise Maradona'nın ilham verdiği Arjantin'in Meksika 86'dan beri aradan dolu dolu 20 yılı geride bıraktığını ve zafer sarhosu olmayı unuttuğunu görüyoruz.

O zaman, 3 turnuvada 2 kupa kaldıran Arjantin İtalya 90'a geldiğinde Brezilya'nın rekorunu egale edebileceğini –buna inanmaya her hakkı vardı- ve bir kez daha Dünya'nın Kralı olabileceğini düşündü.. Güney Amerika devi Brezilya'nın başarısına çok yaklaştı ancak finalde Batı Almanya'ya mağlup olmaları güzel yolculuğun sonunu getirdi.

4 yıl sonra ise Maradona ülkesini A.B.D 94'e taşıdı ve onlar yine favoriler arasındaydı.. Maradona'nın kan testinden geçemeyerek turnuvadan ihraç edilmesi ise bir dönemin sonunun geldiğinin habercisi oldu.. Alfio Basile'nin takımı bu şoku kesinlikle üzerinden atamadı ve bir tur sonra turnuvaya veda etti.. Fransa 98'de ise artıları İngiltere karşısında elde edilen zafer oldu.. Ancak bu rüya da Hollanda'nın süper yıldızı Dennis Bergkamp'ın son dakikalarda gelen golüyle sona erdi ve Arjantin son 8 arasından turnuvaya veda etti.

2002'de Dünya Kupası'na çok rahat bir şekilde katılan Arjantin tarihindeki en büyük şoklarından birini yaşadı ve ilk turda turnuvadan elendi.

Asya'da yaşanan fiyasko bir yana Güney Amerika devi panik düğmesine basmayı kabullenmedi ve Almanya finallerine çok rahat bir şekilde gelmeyi başardı.

Bielsa'nın liderliğinde -2004'de- Olimpiyat Futbol Turnuvası'nda elde edilen altın madalya Arjantin'in kendine duyduğu güvenini yenilemesini sağladı.. Ancak Eylül'de beklenmeyen bir olay yaşandı ve Bielsa istifasını vererek görevden ayrıldı.

Pekerman ise göreve gelen isim oldu ve Arjantin elemelerde sorun yaşamadı.. Futbolculuk kariyeri her ne kadar fazla bilinmese de teknik direktör Pekerman, Arjantin Futbol Federasyonu'nu genç takımın başında etkilemeyi başarmıştı.. Pekerman 3 FIFA Dünya Gençler Kupası kazanmalarını sağladı ve bir çok genç yeteneği A takıma yolladı.

Arjantin elindeki yıldızlara ve Güney Amerikalı yeteneklere sonuna kadar güveniyor.. Juan Roman Riquelme, Javier Mascherano ve Javier Saviola gibi isimler ile Roberto Ayala, Juan Pablo Sorin, Pablo Aimar ve Hernan Crespo gibi tecrübeli isimler Güney Amerika devinin kupa umutları.

Şu anda Barcelona'da harikalar yaratan Lionel Messi ise 2005'de ülkesinin Dünya Gençler Şampiyonu olmasını turnuvanın gol kralı olarak sağlamış yıldızlık sürecindeki bir diğer genç yetenek.

Arjantin bundan 4 yıl önce acı içinde ülkesine dönen takımı sonuna kadar taşımak için elinden geleni yapacak.