Jingpo milliyetinin yaşadıkları bölgelerdeki dağların gece manzarası, insanları sarhoş eder. Jingpo milliyetinden genç erkek ve kızlar dolunay altında bir araya gelerek, flüt çalarak ya da şarkı söyleyerek sevgi duygularını ifade ederler. Mutlu havanın hüküm sürdüğü bu görüntü, Jingpoların "Özgürce sevgi ifade etme biçimi"dir. Ergenlik çağına gelen Jingpo gençler tatil günlerinde yakın akrabaları ve arkadaşlarını ziyaret ederler ve kamusal mekanlarda birbirine sevgi duygularını ifade edebilirler.

    İki genç birbiriyle tanışıp evlenmeye karar verdikten sonra erkek tarafı, çöpçatanı kızın evine gönderir. Kız tarafının kabul etmesinden sonra iki taraf uğurlu bir günü seçtikten sonra düğün yaparlar.

    Jingpoların düğünleri genellikle öğleden sonra yapılır. Üç kez "silah" sesi biter bitmez düğün alayı döner. Düğün alayının önünde, omuzlarında kırmızı bir sandık taşıyan, gelinin çeyizlerini taşıyanlar vardır, düğün alayının ortasında ise nedimelerin eşliğinde gelin bulunur. Gelin, üstüne yakasız kısa siyah ceket ve ceket üzerine gümüş renkli şal, altına ise rengarenk nakış işlenen kırmızı düz etek ve deri ayakkabı giyer. Biraz utangaç görülen gelin, yoldaki barikat önünde durur. Geçmişte Jingpolar düğün yaparken kendilerine özgü örf ve adetleri vardı. Gelinin, damadın evine giderken yolda üç barikat geçmesi gerekir. Barikatlar, çocuklar tarafından toplanan ağaç dalları ve bambu kamışlarıyla kurulur. Birinci barikat bir grup kız çocuk tarafından savunulur. Bu barikata varınca düğün alayından bir kişi öne çıkıp bambu kamıştan yapılan küpün içindeki içkiyi kız çocuklara içirir ve şeker ve para dağıtır. Ancak çocuklar bunlardan tatmin olmazlarsa yüksek sesle "gelin geçmesin!" diye bağırırlar. Bu arada gelin, nedimelerin korumasında bu engelden geçer. Gelinin yolu ikinci kez bir grup erkek çocuk tarafından kesilir. Gelinin yolu üçüncü kez ise üç-dört yaşındaki küçücük çocuklar tarafından kesilir. Farklı engellerin, farklı çözüm biçimi vardır. Ancak tüm bunlar köy halkının geline olan iyi dileklerini simgeliyor.

    Bazı bölgelerde gelin damadın evine varınca, kapı önünde muz ağacı dikilmesi gerekir. Bu, çocuklarının ve torunlarının çoğalmasını simgeliyor. Aynı zamanda şekerkamışı ağacının da dikilmesi gerekir. Bu ise, yeni yaşamın şeker gibi geçmesini diler. Damat kahkahalar içinde gelinin elini tutarak muz ve şekerkamışı ağaçlarının altından geçerek gerdeğe girer.