ortakgundem20140930.m4a
|
MÖ 551-479 yılları arasında yaşayan Konfüçyüs, Çince adıyla Kongzi (孔子), geliştirdiği düşünce sistemi ve ürettiği kavramlarla gelecek binyıllara ışık tuttu. Kimi zaman resmi ideolojinin çekirdeği olarak benimsendi, kimi zaman Çin'in geri kalmasının müsebbibi olarak reddedildi, ama rolü ne olursa olsun Çin halkını etkilemeye devam etti, bugün de devam ediyor.
Konfüçyüs düşüncesi, politikada "baba kral" görüşünü savunur. Çünkü Konfüçyüs'e göre siyasi ilişkiler, aile ilişkileri gibidir. Konfüçyüs, her türlü sosyal ilişkinin bir çeşit "iktidar" ilişkisi olduğunu, Foucault'dan asırlar evvel dile getirmiştir. Baba, çocuklarına nasıl muamele ediyorsa, imparator da tebaasına öyle muamele etmelidir. Konfüçyüs "hayırsever bir hükümet" tasarlar. Tang İmparatoru Taizong, bu görüşün uygulayıcılarından biri olmuştur. Bugünkü Çin hükümeti de "erdem" ve "halk odaklı yönetim" ilkelerini sıkça telaffuz etmektedir.
Konfüçyüs'ün bugünkü politik ve kültürel işlevi konusunda bize en somut göstergeyi Konfüçyüs Enstitüleri sunuyor. Dünyanın dört bir yanında faaliyet gösteren bu enstitüler, Çin'in geleneksel kültürünü dışarı aktarmak kalmıyor, ülkenin en önemli "soft power" araçlarından biri olarak da dikkat çekiyor.
Ahlak alanında, Konfüçyüs düşüncesinin temel kavramları beniâdem, dürüstlük, doğruluk, sadakat ve anne babaya saygıdır. Bu erdemlerle donanmış kişiye junzi (君子) denir. Junzi, tasavvuftaki "insan-ı kâmil"e benzer, tekamülünü tamamlamış kişi. Bu mertebeye ulaşmak, Çin halkı için bir hedef teşkil eder. Davranış standartlarını, bu ahlak alanındaki kavramlar belirler. Anne babaya saygı ilkesi, Konfüçyüs'ten sonraki bazı yorumcular tarafından daha katı şekilde ele alınmış ve böylece toplumda otoriter eğilimlere meşruiyet kazandırılmıştır. Bu yorumculara göre, evlat babaya ve memur imparatora, kayıtsız şartsız itaat etmelidir.
Konfüçyüs düşüncesinin belki en etkili olduğu alan eğitimdir. Konfüçyüs, "eğitimde sınıf farklılığı" olmaması gerektiğini söyler. Herkes, hangi sosyal sınıftan gelirse gelsin, eğitim hakkına sahiptir ve gençler yeteneklerine uygun şekilde eğitilmelidir. Ayrıca insan, her an öğrenmeye açık olmalıdır. Bilgiye talip olmalı ve hakikatin görünümlerini nerede yakalayacağını önceden kestiremediği için her an zihnini hazır tutmalıdır. Konfüçyüs şöyle der: "İki kişiyle beraber yürürken, onlardan öğreneceğim bir şeyler olduğunu düşünürüm."
İnsan ile doğa arasındaki ilişki söz konusu olduğunda, Konfüçyüs düşüncesi, ikisi arasında mükemmel bir uyum gözetir. İnsan-doğa uyumu, doğayı ele geçirmek için her türlü tekniği ve silahı geliştirmeyi mübah gören yaklaşımın tersidir. İnsan, doğanın rakibi değil, sadece bir parçasıdır. Konfüçyüs düşüncesi, günümüzde gittikçe içinden çıkılmaz hal alan çevre problemleri karşısında da referanslar sunmaktadır. Çin hükümetinin "ekolojik medeniyet inşası" ilkesinin temelinde de insan-doğa birlikteliği vardır.
Konfüçyüs'ün en önemli toplumsal işlevi ise uyum ilkesinde kendini gösterir. Çok sayıda farklı etnik grubun iç içe yaşadığı Çin'de, sosyal uyum her şeyin esasıdır. "Büyük uyum toplumu" söylemi, fikri temelini yine Konfüçyüs'te bulur. İlerlemenin çatışma ve mücadeleyle gerçekleşebileceğine inanan yaklaşımların aksine, Konfüçyüs uyumlu toplumdan, işbirliğinden, barış içinde bir arada yaşamaktan söz eder.
Kongzi'nin Çin'de etkili olduğu bir diğer alan da mimari. Bir evin ölçeği ve yapısı, renkleri ve dekorasyonu, ev sahibinin kimliğini ve statüsünü yansıtmalıdır. Örneğin sadece imparator sarı rengi ve ejderha motifini kullanabilir. İnsan-doğa birliği ilkesinin yansımaları mimaride güçlü şekilde görülür. Yapılar, içinde bulundukları doğal ortamdan ayrı düşünülemezler. İmparatora itaat ilkesi, kentlerin tasarımında da geçerlidir. Çin'in eski başkentlerinin planları incelendiğinde, kentteki bütün referansların imparatorluk sarayında toplandığı görülür.
Xi: Konfüçyüs, modern toplum için olumlu bir örnektir
Konfüçyüs'ün 2 bin 565. doğum yıldönümü nedeniyle geçtiğimiz hafta başkent Beijing'de uluslararası akademik seminer düzenlendi. Xi Jinping, bu seminere katılan ilk Çin Cumhurbaşkanı oldu.
Xi, burada yaptığı konuşmada, modern Çin toplumunda Konfüçyüs düşüncesinin işlevine değindi.
"Eğer bir ülke kendi kültürüne ve düşünce geleneğine değer vermiyorsa, hangi ülke veya hangi ulus olursa olsun, uzun süre ayakta kalamaz."
Bu sözler Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping'e ait.
Uzmanlara göre 1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurulmasından bu yana, geleneksel kültüre verilen değer en yüksek seviyeye ulaşmış durumda. Konfüçyüs, Analektler kitabında gerçek bir hükümdarın yapacağı ilk şey geçmişe değer vererek eski ritüelleri canlandırmaktır der. Xi'nin son seminerde yaptığı konuşma, Çin hükümetinin de bu görüşte olduğunu gösteriyor.
Geleneksel kültürün en önemli öğesini oluşturan Konfüçyüs düşüncesi, modern Çin'in pek çok sosyal, politik ve hatta ekonomik probleminin çözümünde halen başvurulan bir kaynak olarak görülüyor.