Türkiye'de son dönemde Çin'i anlamaya ve keşfetmeye yönelik çok sayıda konferans ve etkinliğin düzenlendiği görülüyor. Haziran ayında da bu kapsamda İstanbul'da "Çin ve İslam Dünyası Ticaret ve Bilgi" başlıklı uluslararası bir konferans düzenlendi.
İslam Bilim ve Tarih Araştırmaları Vakfı, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi ve Manchester Üniversitesi Çin Araştırmaları Merkezi'nin ortaklaşa gerçekleştirdiği konferansta İsrail, İngiltere, Birleşik Arap Emirlikleri, İran, ABD, Almanya ve Türkiye'den 12 akademisyen bildiri sundu.
Konferansta, Çin ve İslam dünyası arasındaki ilişkiler irdelenirken, yapılan bilimsel araştırmalar karşılıklı olarak paylaşıldı.
Konferansla bir anlamda alana ilişkin uluslararası düzeyde bilimsel farkındalık yaratılmak istendi.
Toplantıya Türkiye'den ise Gazi Üniversitesi'nden Doç. Dr. Giray Fidan davet edildi.
"Çin'de Osmanlı Algısı" başlıklı bildiri sunan Doç. Dr. Fidan, konferansa ilişkin CRI Türkçe'nin sorularını yanıtladı.
Böyle bir konferans neden yapıldı?
Yapılmasının nedeni, Çin'in dünyada artan etkisi ve buna bağlı olarak Çin'in Afrika, İslam dünyası ve Ortadoğu ile artan ilişkileri. Bu bağlamda bu ilişkilerin aslında sadece bugünle sınırlı olmaması, tarihten günümüze Çin ve İslam dünyası arasındaki ilişkilerin araştırılması oldukça önemli bir konu haline geliyor. Bu konferansın düzenlenmesinin önemli sebeplerinden bir tanesi de bu.
Peki, konferans düzenli olarak yapılacak mı?
Düzenli yapılması sanıyorum düşünülüyor. Ancak şu an için netleşmiş bir tarih yok. İlerleyen zamanlarda bununla alakalı net bir karar verilmiş olacaktır.
Çin ve İslam medeniyeti ilişkileri araştırmaları dünya çapında ne boyutta?
Aslında önemli bir alan bu. Daha önce 19 ve 20. yüzyılda, üzerinde çalışmış bir alan. Fakat tabii bu yeterli değil. O sebeple Çin'in özellikle son 30 yıldır ekonomik anlamda ön plana çıkması ve ciddi bir güç haline gelmesiyle birlikte hem Çin'de hem Ortadoğu'da hem de Batı'da birçok bilim adamı, tarihçi bu alanla ilgili çalışmalara oldukça önem veriyor. Çalışmalar da gittikçe daha fazla ilgi çeken çalışmalar olma yolunda ilerliyor.
Son dönemde, Çin, Türkiye ve İslam üzerine araştırma ve konferansların çok yoğun olarak gerek Çin'de gerekse Türkiye'de yapıldığını görüyoruz. Bu yoğunlaşmaya katılıyor musunuz, bunu neye bağlıyorsunuz?
Buna katılmamak mümkün değil. Bir tarafıyla Çin'in hızla ekonomik ve diğer alanlarda yükselmesi ve etkisini artırmasıyla alakalı ve bunun yanında tabii ki Ortadoğu ile İslam dünyasıyla, Afrika ile Çin'in ilişkilerinin artmasının, Çin'in bu bölgelerde daha görünür hali gelmesiyle bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki yıllarda bu tarz bilimsel etkinliklerin daha da artması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Türkiye üzerinden baktığımızda Çin ile ticari ilişkilerimize paralel bir kültürel ilişkimiz olduğunu söylemek çok kolay değil. O sebeple aslında daha gidilecek fazla yol olduğunu, yapılacak çok şey olduğunu düşünüyorum.