cin15.m4a
|
Bugün stüdyomuzda Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde doğmuş bir konuğumuz var, kendisi aynı zamanda Uygur İş Adamları Derneği Başkanı, Sabir Boğda.
Kâmil ERDOĞDU: Hoş geldiniz, öncelikle sizi tanıyarak başlayalım.
Sabir BOĞDA: Ben, 1971 yılında Urumçi'de doğdum. 1988'de eğitim için önce Moskova sonra İstanbul ardından da İzmir'de eğitimime devam ettim. Ticari hayatımı da Türkiye'de sürdürdüm. İlk ve ortaokulu Urumçi'de bitirdim, lise eğitimimi Moskova'da tamamladım. Rusya'dan sonra da İstanbul'a geldim.
Kâmil ERDOĞDU: İlk ve ortaokulda çift dilli eğitim mi aldınız?
Sabir BOĞDA: O dönem Uygurca ve Çince seçme hakkımız vardı, biz Uygurca seçmiştik, Çinceyi de ek ders olarak görüyorduk.
Kâmil ERDOĞDU: Siz, Türk vatandaşısınız ama Çin Halk Siyasi Danışma Konferansı'nın da üyesisiniz. Çin ile Türkiye arasındaki ilişkilerde bir köprü vazifesi görüyor, gibisiniz.
Sabir BOĞDA: Teşekkür ederim. O zamanki büyükelçi Sayın Murat Salim Esenli, Beijing'deydi. Onunla Urumçi seyahati ve o bölgenin tanıtımıyla ilgili bir turizm projesi gerçekleştirdik. Bu da özerk bölge yönetiminin dikkatini çekmişti.
Kâmil ERDOĞDU: Son dönemde, Uygur bölgesi ve orada yaşayan Uygurlar, Türkiye ile Çin arasında bir köprü olarak görülüyor.
Sabir BOĞDA: Çin'in Türkiye'ye en yakın coğrafi bölgesi Sincan Uygur Özerk Bölgesi. Beijing, uçak ile 9,5 saat, Urumçi ise 5,5 saat. Hem coğrafi hem kültürel hem de etnik köken olarak Türk kültürüne daha yakın. Orada Kazak, Özbek, Tatar ve diğer Türk boyları da var.
Kâmil ERDOĞDU: Sevgili dinleyenler, şu an hattımızda Çin Uluslararası Radyosu Türkçe servisinden Cenk Özkömür var. Merhaba Cenk Özkömür, bugün Urumçi'desin, izlenimlerini alabilir miyiz?
Cenk ÖZKÖMÜR: Bugün Urumçi'deyiz. Burada bir toplantıya katılma imkânı bulduk. Çinli göçmenlerin yakınları ile Sincan'daki Türklerin bir araya geldiği bir toplantı gerçekleştirildi. Biliyorsunuz son zamanlarda Tayland, Çin ve Türkiye arasında yasa dışı göç konusu gündeme geldi. Hatta öncesinde bu diplomatik kriz içinde Doğu ve Güneydoğu Asya ülkeleri de vardı. Son dönemde Türkiye'yi ilgilendiren kısmı Tayland, Çin ve Türkiye üçgeniydi, bu konuyla ilgili Türkiye'de protestolar oldu. Öncesinde de dini ibadetlerin yerine getirilemediği Uygurların oruç ve namaz yasağına maruz kaldığı gibi spekülatif haberler çıkmıştı. Sincan Uygur Özerk Bölgesi de bu konuda hassasiyet gösterdiği için bu konuda bir toplantı düzenledi, buradaki Türkler de toplantıya katıldı. Türklerin de görüşleri, şikâyetleri ve önerileri alındı. Biz de göç konusunu açıklığa kavuşturmak istedik hem uzman görüşü hem de sade vatandaşa soralım istedik. Örneğin, bir Kazak etnik grubuna mensup bir vatandaşla konuştuk. Bir akrabası Kazakistan'da yaşıyormuş, "nasıl yaşıyor?" dedik. "Normal yollardan pasaportunu aldı, çalışmaya gitti ve orada yaşıyor" dedi. Hatta kendisi de pasaportunu almış, altı kez Kazakistan'a gidip gelmiş ama "ben orada yaşamam, vatanımda ölürüm" diyor. Biliyorsunuz haberlerde "Uygurlar, neden yurt dışına kaçıyor, çünkü Çin'de zulüm görüyorlar, yasa dışı yollarla gidiyorlar, sonra Çin bunların iadesini istiyor" deniliyordu. Biz de "farklı etnik azınlıklarla konuşalım, doğru mu öğrenelim" dedik. Aynı şekilde bir Uygur profesör hanımefendiyle görüştük, o da ağabeyinin ABD'de yaşadığını normal yollardan pasaport aldığını, ülkeye kolaylıkla giriş çıkış yapabildiğini söyledi. "Çevremdeki insanlar da pasaportunu alıp seyahatini gerçekleştirebiliyor" dedi. Basında çıkan şekilde olayların binde bir olduğunu yani radikal örgütlere katılmak için Çin'den kaçıp Ortadoğu'ya ulaşmaya çalışanların gösterildiği haberlerin nadir olaylar olduğunu ve hem Uygurların hem bölgenin imajına zarar verdiğini belirterek "bunları genellemek yanlış" dedi.
Burada yabancı ülkelerde yaşayan Çinlilerin işleri ile ilgilenen bir ofis var, özerk bölge yönetimine bağlı, ofisin genel direktörü Ali Abdülhamid, konu hakkında bilgili biri, onunla görüştük. "Bu kişiler neden kaçıyor?" dedik. "Pasaport alamıyorlarsa sabıkaları temiz değildir" dedi. Bu zaten pek çok ülkede geçerli olan bir durum, sabıkanız temiz değilse birçok hukuki işlemden mahrum kalmasanız bile önünüze engeller çıkabiliyor. "Pasaport almıyorlarsa da çıkış yasağı olabilir, aksi halde normal yollardan çıkabilirlerdi, demek ki, amaçları iyi değil" dedi.
Burada Çin'in dikkat çekmek istediği konu belki radikal örgütler, biliyorsunuz daha önce haberlerde çıkan Türkiye üzerinden Suriye ve Irak'a geçmeye Işid gibi terör örgütlerine katılmaya çalışan Uygurlar da vardı. Çin, bu konuda büyük hassasiyet gösteriyor, hem iç siyaset meselesi hem toprak bütünlüğü hem de Sincan bölgesini baz alırsak aynı zamanda ekonomik de bir mesele. İlerde bunun kendisi için büyük bir güvenlik tehdidi olabileceğini düşündüğünden kaçak göçmenlerin iadesini istiyor.
Sevgili dinleyiciler, telefon bağlantımızın ardından stüdyodaki konuğumuz ile söyleşimize devam ediyoruz.
Kâmil ERDOĞDU: Çin'in başlattığı İpek Yolu Projesi'nde Sincan önemli bir konumda ve bu Türkiye'yi de kapsayan bir proje. Türkiye'deki Uygur iş adamları olarak Türkiye'de bu konuyla ilgili bir faaliyetiniz var mı?
Sabir BOĞDA: Türk toplumunun görmediği bir şey var. Yılda ortalama 17 bine yakın Uygur turist Türkiye'ye gelip gidiyor. Bu yıl vize kalktığı için o bölgeden gelen turist sayısı 20 bine yaklaşacak. Bunların tümünün pasaportu var, Uygur tur operatörlerinin düzenlediği turlar var. İstanbul, Ege ve Anadolu turları yapılıyor, üçe bölünerek hareket ediyorlar. Sanırım şu an 8 bine yakın üniversite öğrencimiz var, bunların %70'i özel üniversitelerde, %30'u ise devlet okullarında eğitim görüyor. Bunların tümü yasal olarak gelenlerdir. 2012 yılında bir gün sayın büyükelçi ile konuşurken Uygurların Beijing'den vize almanın zor olduğundan söz ediliyordu. Büyükelçi ile Uygur Bölgesi'ni ziyaret ettik, Çin'den ve farklı milletlerden oluşan 150 tane iş adamı ile görüştük. Orada tanıştığımız arkadaşlar ticari vizeyle Türkiye'ye gelmek istiyorlardı. Bu gerçekleşirse kısa dönemde Uygur turizminin Çin'den gelen sayının %10'unu yakalayacağını söyledik ve aynı sayıyı yakaladık. Şu an Türkiye'ye Uygur ekonomisi gelmeye başladı. Ortalama o bölgeye ihracatımız 2012'lerde 10 milyon dolar civarındaydı bugün 400 milyon dolar.
Kâmil ERDOĞDU: Orada bir Türk ticaret merkezi açıldı.
Sabir BOĞDA: Türk Ticaret Merkezi'nin kurucusu benim, biz şöyle bir şey yaptık. Türkiye'den bazı markaları orada 8 bin metrekarelik alanda tamamen girişimci arkadaşların desteğiyle Türk malı satılan çarşı haline getirdik. O bölge, Çin'den de yılda 3 milyon Çinli turistin ziyaret ettiği bir bölge hem Türk kültürünü hem Türkiye'yi anlatmak için çok iyi bir fırsat oldu. Şu an ticaret merkezinden yılda 70 milyon dolar civarında Türk ürün satılıyor.
Kâmil ERDOĞDU: Bunlar, o bölgenin basına yansımayan yüzü oluyor. Türkiye ile Sincan Uygur Özerk Bölgesi arasında ciddi ilişkiler var, haftada yedi gün uçuş yapılıyor. Türkiye'den giden malların çoğunu ne teşkil ediyor?
Sabir BOĞDA: O bölgedeki insan kalıpları farklı yani Orta Asya insan kalıpları fizik olarak daha iriler. Uygur'da tekstil fabrikası yok konfeksiyon olmadığı için orada üretilen yöresel kıyafetler yeni yeni gelişiyor, o nedenle Türk tekstili daha fazla seviliyor. İnsanlar Türk dizilerini takip ediyor, Türk gıdalarını tercih ediyorlar, bu anlamda Çin Halk Cumhuriyeti'nin de helal gıdada desteği var.
Kâmil ERDOĞDU: Siz son zamanlarda özellikle sosyal medyada ortaya çıkan resimden farklı bir tablo çizdiniz. İki taraf birbirini yeterince tanımıyor, diyebilir miyiz?
Sabir BOĞDA: Türkiye kendini çok iyi anlatamıyor Uygur Özerk Bölgesi'nde çok iyi tanıtılamıyor. Mesela bir yolculuğumuzda uçaktaki 280 kişinin psikolojisi şuydu; Uygur Özerk Bölgesi'ne gidince bir çölle karışılacaklarını sanıyorlardı, tabii inince hepsi şaşırdı. Uygur Özerk Bölgesi hakkında fazla bir şey bilinmiyor. Bugün Orta Asya'da 400 bin Türk iş adamı var, bizim Uygur Bölgesi'nde toplasınız 100 tane Uygur iş adamı yok. Bugün Afrika'ya giden iş adamları neden Uygur'da yok?
Kâmil ERDOĞDU: Umarız bur sorunlar aşılır ve iki ülke arasındaki köprü birbirine daha fazla yaklaşır.