ortak0714
|
Programımızda Çin ve Türkiye arasındaki ilişkiler ile turizmin önemini konuşacağız ama önce dünyada turizmin durumundan başlayalım. Ülkeler için öneminden ve özellikle de Çin'in konumundan başlayalım.
Kerem KÖFTEOĞLU: Turizm, gelişmiş ya da gelişmekte olan tüm ülke ekonomilerinde lokomotif görev üstleniyor. Ülkelerin tamamı dünya turizminde giderek büyüyen 'turizm pastasından' pay almak için birbiriyle yarışıyor. 1995 yılında Asya Pasifik genelinde ve Çin özelinde baktığımızda Çin'in dünya turizmindeki payının %14'ler seviyesinde olduğunu görürüz, bu noktada Çin'in giderek önemli bir oyuncu haline geldiğinin altını çizmeliyiz. Önümüzdeki yıllara ilişkin yapılan araştırmalarda Çin'in daha da önemli hale geleceğini görüyoruz. Dünya Turizm Örgütü uzmanları '2020 Vizyon' adlı bir araştırma yaptı. Buna göre; Çin'in dünya turizminden alacağı payın yüzde 26'lara ulaşacağı öngörüldü. Aslına bakarsanız, Çin sadece dünya turizmine turist gönderen bir ülke olarak önem kazanmıyor aynı zamanda dünya turizminden büyük ölçüde turist çeken bir ülke. Çin, hem turist gönderen hem de turist çeken bir ülke olarak önemli bir konuma geliyor. Dolayısıyla günümüzde aklı başında ülkelerin hiçbiri Çin'in bu özelliğini göz ardı etmiyor. Tüm ülkeler Çin ile olan ilişkilerini iyi götürmek zorundalar çünkü burada önemli bir pasta var ve hepsi bundan pay almak istiyor. Çin'in ekonomik anlamda dünyada oynadığı rolü hepimiz biliyoruz, aynı büyüklükte önemini turizmde de gösteriyor ve gösterecek.
Kâmil ERDOĞDU: Dünya Turizm Örgütü verilerine göre; Çin sadece ana kesim olarak değil, Hong Kong ve Makao Özel Yönetim Bölgesi ile de değerlendirdiğimizde Çin turizm gelirinde ABD'den sonra dünya ikincisi. Yine dünya turizm örgütünün verileri içinde yurt dışı turizm harcamaları %27 büyüme kaydetti.
Kerem KÖFTEOĞLU: Şunu dikkate almak gerek; dünyada tüm ekonomiler alt üst olmuşken Çinli turistin harcaması artıyor, azalmıyor. Demek ki, "burada ciddi bir potansiyel var" derken ezbere konuşmuyoruz zaten rakamlar bunu bize kanıtlıyor.
Kâmil ERDOĞDU: Yapılan bir araştırma sonucuna göre, Çin'de 100 milyonluk refah seviyesi yüksek bir kesim var yani yurt dışında tatil yapabilecek seviyede bir kesim bulunuyor, bu ciddi bir rakam, Türkiye nüfusundan bile fazla. Çin'in hem turizm geliri hem de turizm harcaması artıyor.
Kerem KÖFTEOĞLU: Geçen yıl Çinli turistler 500 milyar dolar harcadı. Bu, geçen yıl Türkiye'de insanların hane halkı harcamalarından bile fazla bir rakamdır.
Kâmil ERDOĞDU: Çin ile ilişkilerde özellikle turizm alanındaki ilişkilerde Türkiye'nin yaptığı tanıtım faaliyetlerini yeterli görüyor musunuz ya da daha başka neler yapılmalı?
Kerem KÖFTEOĞLU: Az önce söz ettiğimiz rakamlara bakarsak, Türkiye'nin Çin'de yaptığı tanıtımın yeterli olduğunu söyleyemeyiz. Türkiye'nin yılda toplam tanıtım harcaması 50 milyon dolar. 44 ülkede yapılan yatırım toplam 50 milyon dolar ve Çin'e ayrılan pay 1,5 milyon dolar. Böyle devasa ve büyüme potansiyeli olan ülkede harcadığınız parayı diğer ülkelerle karşılaştıramazsınız, oradaki pazarın büyüklüğünü, potansiyeli dikkate alarak bütçeyi artırmak gerekir. Bazı ülkelerden kesip bu "kesmek" diğer ülkeleri küstürmek anlamında değil şöyle; örneğin Türkiye'de rakamlara baktığınızda ABD'den Türkiye'ye gelen turistlerin büyük kısmı dev gemilerle geliyor. Bu şekilde gelen insanlar için ABD'ye gidip çok özel bir tanıtım yapmanıza gerek yok zaten belli bir kesim geliyor onlar da belli şekilde geliyor yani bu tür şeylerden söz ediyorum. Bu harcama boşunadır. Bu pazarlarda ne bekliyoruz, burası bize ne vaat ediyor, demek gerek. Oradan kesilen paranın daha fazla umut eden Çin pazarına harcanması gerektiğine inanıyorum.
Kâmil ERDOĞDU: Resmi verilere göre, üç yıl önce Çin'den Türkiye'ye gelen turist sayısı 120 bindi, sonra 140 bine, geçen yıl ise 200 bine çıktı. Bu yıl da hedefin 300 bin olduğu söyleniyor. Tabii, burada ana faktör ulaşım. Gelinen bölgeye göre uçuş suresi değişiyor, ortalama 9-10 saatlik süre var. "Ulaşım kanallarını zenginleştirmek" diye bir sorunumuz var, peki rehber ve otellerde durum nasıl?
Kerem KÖFTEOĞLU: Ulaşım dışında, yapılan araştırmalar şunu gösterdi. Çinli turistler gittikleri ülkelerde ne bekliyor yani "gelen turist ne bekler?" bunu bilmek gerek, bilirseniz onlar ülkeden mutlu ayrılır. Hangi turisti bekliyorsanız onların beklentilerini bilmek zorundasınız yani bu kural tüm turistler için geçerli. Çin ile ilgili batılı ülkeler derslerini çok iyi çalışıyor, hatta şunu söyleyeyim Avrupa Birliği'nin turizm komisyonu "Çinli Turisti Tanımak" adı altında işlevsel broşürler hazırlıyor. Daha fazla Çinli turisti ülkelerine çekmek için çalışıyorlar, Çin'e gidiyorlar, anket yapıyorlar… Bizde bu pek yapılmıyor ve yapılmadığı gibi birileri çıkıyor iyi niyetle diyor ki "biz daha fazla turist ülkemizde görmek istiyoruz"… Tamam ama sizin görmek istediğiniz sayıdaki turisti gezdirecek Çince bilen rehberiniz var mı?… ABD'li bir otel zinciri 'Red Carpet' adı altında hizmet başlattı. Bu hizmet tamamen Çinli turistlere yönelik. Bu otel, Çince konuşan, Çin yemeklerinin olduğu, Çinli turistin beklentilerini ve beğenilerini bir paket olarak sundukları 'Red Carpet' hizmetini devreye soktu. Onlar bunu yaparken bizde böyle bir şey yapılmadığını görüyoruz. "CIRED" diye bir dernek var, "Çince Rehberler Derneği". Çinli turisti tanımak istiyorsanız en fazla onlarla zaman harcayan bu insanlarla konuşmanız gerekiyor. Çinli turist için vazgeçilmez şey, çaydır. Çin'de çay için restoranda para alınmaz. Hatta çaydanlıkla getirilir, çay boşaldıkça yenilerler para alınmaz. Bu dernek çatısı altında çalışanlar dediler ki, bizde küçük bir bardak çaydan para alınıyor. İşte, bunlar küçük ama dikkate alınacak şeyler onları tanımak, okumak gerek, anlamalı ve tanımalıyız. Türkiye'de bunlar ne yazık ki, tam anlamıyla yapılmıyor.
Kâmil ERDOĞDU: Türkiye ve Çin'in tarihten gelen bir birliktelikleri var ancak birbirlerini tanımakta yetersiz kalıyorlar.
Kerem KÖFTEOĞLU: Çin tarafı bunun için elinden geleni yapıyor, buna tanık oluyorum. Mesela bizim dergimiz 3,5 yıl oldu burada çıkarılıyor, tek istedikleri "Türkiye'deki insanlar Çin'i tanısın". Kültürlerini ve ülkelerini tanıtmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Kâmil ERDOĞDU: Son yıllarda iki ülke arasında 2012 ve 2013'te karşılıklı "Çin ve Türk Yılı" düzenlendi, Türkiye bu dönemlerde 1,7 milyon dolar bir tanıtım harcadı. 2012 Nobel Edebiyat ödülü alan Mo Yan, Türkiye'ye davet edildi. Kültür Bakanlığı faaliyet raporunda görüyoruz ki, çeşitli televizyonlardan mesela Shenzhen TV'den 109 kişilik çekim ekibi, bir Çin filmi için 63 kişilik çekim ekibi ve Dragon TV'den yine 69 kişilik çekim ekibi Türkiye'de ağırlandı, bunlar önemli girişimler. Türkiye'nin görsel olarak da Çin toplumunda görülmesi çok önemli.
Kerem KÖFTEOĞLU: Evet, çok önemli. Bahsettiğiniz programlardan birinde benimle de sohbet yapıldı. Onlara da anlatmaya çalıştığım gibi turizm, ülkelerin birbirini tanıması ve daha fazla yakınlaşması için en önemli araçlardan biridir. Gezen, gören, o ülkenin yemeğini, kültürünü ve insanını tanıyan kişi o ülkeye karsı önyargılarını bir kenara bırakıp o ülkeye daha sevecen oluyor hatta öyle bir noktaya geliyorsunuz ki, o ülkeyi çok seviyorsunuz, o ülkenin fahri tanıtım elçisi haline geliyorsunuz dolayısıyla turizmin böyle bir etkisi var.
Kâmil ERDOĞDU: Burada kişisel bir anımı paylaşmak istiyorum. Biliyorsunuz, Çin'de bir yabancı taksiye binerse şoför hemen nereli olduğunu sorar. 90'larda "Türkiye" dediğimde bilen birine rastlamak zordu ama 2002 Dünya Kupası'nda aynı grupta oynayınca bizi yakından tanımaya başladılar, futbolcularımızın adlarını sayıyorlardı. O olay, Türkiye için büyük bir reklam olmuştu.
Şimdi bir canlı bağlantımız, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ne bağlanacağız. Karşımızda Çin Uluslararası Radyosu'ndan Cenk Özkömür var. Merhaba Cenk, şu an hangi şehirdesiniz?
Cenk ÖZKÖMÜR: Şu an, Kaşgar'dayız, öncesinde Urumçi'deydik, iki gündür buradayız.
Kâmil ERDOĞDU: Kaşgar'daki izlenimlerinizi alabilir miyiz?
Cenk ÖZKÖMÜR: Biliyorsunuz, "Kaşgar'a gelmeden Sincan'a gelmiş sayılmazsınız" derler. Ben, Sincan'a gelmiştim ama Kaşgar'a ilk kez geldim, heyecanlı ve meraklıydım. İki gündür buradayız, turlarımızı daha çok halkın gündelik yaşamını gözlemleyebileceğimiz şekilde düzenledik. Türk basınında gündeme gelen konular üzerinden halkın görüşlerini almaya çalıştık. Kaşgar, bilindiği üzere hem kültürel ve hem tarihi açıdan çok önemli bir bölge. Buranın halen turistik bir kent odluğunu söyleyebiliriz fakat Kaşgar'da özellikle 2009 yılındaki olaylardan sonra bölgeye gelen turist sayısı çok düştü. Turizm gelirini bir hayli kaybetti ancak Kaşgar İslami mimari ve de kerpiç evleri ile dünya kültürel mirası açısından çok önemli bir yere sahip. Burada halkın evlerini ziyaret ettik, ramazanda neler yapıyorlar, nasıl geçiriyorlar görmek istedik. Şöyle söyleyebilirim, tabii ki Çin'in farklı farklı bölgelerinde gelir seviyeleri de farklı, burada hayat büyükşehirlere nazaran o kadar pahalı değil, bu nedenle gelir seviyeleri de yüksek değil ancak baktığımızda kendi hayatlarını idame ettirebilecek kadar refah içinde yaşadıklarını gözlemledik. Bizim için daha önemlisi ramazan gözlemleriydi, ziyaret ettiğimiz evlerde bizi hep büyük misafirperverlikle ağırladılar. Kendileri oruçlu olmalarına rağmen bizim için karpuz kavun kestiler, biliyorsunuz buranın karpuzu kavunu çok meşhurdur. Günlük hayatlarını bu şekilde gözlemleye çalıştık. Kaşgar tespitlerimiz, şimdilik böyle daha sonra yine izlenimlerimizi aktarmaya devam edeceğiz.
Kâmil ERDOĞDU: Sayın Köfteoğlu, son dönemde özellikle sosyal medyada yayılan çeşitli iddialar ve sahte fotoğraflarla yayılan havanın Çinli turist sayısını etkileyeceğini düşünüyor musunuz?
Kerem KÖFTEOĞLU: Kesinlikle etkileyecektir şöyle ki; Çinli turistler hükûmetlerine güveniyor. Biliyorsunuz, bu olaylar başladığında Çin hükûmeti uyarıda bulundu. "Turizm" dediğimiz şey, barışın ve huzurun olduğu yerde hayat bulur. Hiçbir millet "beni dövsünler, taciz etsinler" diye başka bir yere gitmez. Çinli turistin Türkiye gibi gidebileceği 151 ülke var, Türkiye bunlardan yalnızca biri. Türkiye vazgeçilmez değildir, bu olayları yapanların bunu mutlaka bilmesi gerekir. "Biz ne yaparsak yapalım, haksızlık da yapsak elleri mahkûm buraya gelecek" diye düşünmesinler, yanılıyorlar. "Onlar ne olursa olsun onlar gelir" diye düşünmesinler. Türkiye'den vazgeçer diğer tarafa gider, orada huzur içindeyse bir daha Türkiye'ye gelmez. Bu olayları yapanların tüm bunları dikkate alması gerekir. Ben, ülkemi seviyorum, ülkemin böyle barbarlıklarla anılmasını ve ekonomik kayba uğramasını da istemem. Umarım yanılırım ama sanıyorum, Çinli turistin bu yıl sonuna doğru ve 2016'ya doğru gelişlerinde bir soru işareti oluşacak. Bence ilişkiler gayet iyi gidiyordu, e-vize uygulamaları işleri kolaylaştırdı. Çinli televizyoncular gelip Türkiye'yi tanıtıcı programlar yapmaya başladı. Ortaya çıkıp sağa-sola saldırmaya başlayanlar bir çuval inciri berbat etti."
Kâmil ERDOĞDU: İşin ilginç yanı sadece Çinlileri hedef almadık, "çekik gözlüler" diye saldırınca da dünyanın üçte biri çekik gözlü, Müslümanların üçte biri çekik gözlü böylece çok geniş bir kesimi karşımıza almış olduk. Dileğimiz ilişkilerimizin bir an önce toparlanıp normal rayına oturması.