ortak0714
|
Kâmil ERDOĞDU: Sayın Güller, hoş geldiniz. Siz, son günlerde Çin ve Türkiye arasındaki ilişkilerde yaşanan sorunları dile getiren, öneri ve eleştirilerde bulunan yazılar kaleme aldınız. Özellikle iki tanesinin başlığı çok önemliydi. Biri "Türkiye ve Çin'in Çıkarları Ortak" adlı yazınız diğeri ise; "Ankara-Beijing Hattına Sabotaj". Önce, "Türkiye ve Çin'in Çıkarları Ortak" başlığından yola çıkarak Çin, Türkiye için neden önemli?
Mehmet Ali GÜLLER: Birincisi şundan önemli; Çin, dünyanın şu anda ekseninin Asya Pasifik'e kaydığı yeni konjonktürde dünyanın ağırlık merkezi. Salt ekonomik ve ticari ilişkiler bakımından bile baktığımızda yani tüm siyasi yönü kenara koyup sadece parasal açıdan bakınca Türkiye'nin çok önemli bir ortağı oluşunu son yıllardaki ekonomik verilerden görüyoruz. Çin, gittikçe Türkiye'nin en önemli ticaret partneri olmaya başladı, bu kaçınılmaz. Çin, dünyanın ticaretini domine eden bir ülke olduğundan tüm ülkelerle zaten ilişkileri bu bakımdan önemli bir sıçrama yaşamış durumda.
Kâmil ERDOĞDU: Bir de bu genel ortaklığın dışında Suriye meselesinden hareketle Ortadoğu'daki ABD'nin Kürt planlarından hareketle doğan ortak çıkarlar var. Bu da özellikle son bir yılda Işid düzleminde iyice belirginleşti. Bu nedir?
Mehmet Ali GÜLLER: Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nden Suriye'de savaşmak için getirilen insanlar var, bunların Esad ve Şam rejimini devirmek için kullanıldığı bir tablo ile karşı karşıyayız. Temel problem daha sonra başlayacak. Tüm buralarda savaşmaya gelenler sadece Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nden değil, Bosna'dan Afganistan'a Sincan'a kadar dünyanın değişik yerlerinden buraya savaştırılmaya getirilmiş insanlar aslında bir terör stajından geçmiş oluyorlar ve sonrasında bunların staj bittikten sonra kendi ülkelerine gittiklerinde yapabilecekleri var. Bu, Çin açısından bir tehdit algılaması. O nedenle salt Işid düzleminde bile baktığımızda Çin ile Türkiye'nin çıkarlarının ortak olduğunu görüyoruz. Çünkü aynı tehdit, sınırlarını AKP hükûmetinin beş yıldır Esad'ı devirmek için açmış olması nedeniyle Türkiye için de geçerli. Oralara gelişi güzel gönderilmiş çeşitli teröristler artık o sınırlardan o kadar rahat girip çıkabiliyorlar ki, bir siyasi durum değişikliği onların aynı zamanda dönüp Türkiye'de de terör estirmesine neden olabilecektir. Nitekim oldu da, geçmişte Niğde başta olmak üzere pek çok yerde Işid eksenli bazı saldırılar olmuştu. Bu bakımdan Suriye'nin bugün kuzeyinde yaşananlar, Türkiye ve Çin'in çıkarlarının ortak olduğu özel bir bölgeye döndü.
Kâmil ERDOĞDU: Anadolu Ajansı'nın haberinden söz edeceğim hatta siz de yazınızda alıntı yapmışsınız. "Aralık 2014'te Çin'in kuzeybatısındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nden Suriye'ye yaşadığı baskılar dolayısıyla göç eden bir grup Uygur Türkü, Suriyeli muhaliflerle birlikte Esat yönetimine karşı savaşıyor" diye bir alıntı yaptınız. Siz de bahsediyorsunuz ilginç olan şu, kendi ülkelerinden baskı olduğu için kaçıyorlar ama başka ülkede başka bir yönetimi devirmek için de savaşıyorlar sonuçta baskıdan kaçan biri daha özgür bir hayat için gitmeli.
Mehmet ALİ GÜLLER: Tabii ki, savaştan kaçan daha müreffeh bir hayatın peşinde koşmaya gelmiştir ama o işin hikâyesi. Tüm dünyada beş yıl önce aslında merkezinde CIA'nın olduğu Suriye'ye yönelik terörist dalgası başladı. Bosna'dan Çeçenistan'a kadar dünyanın pek çok yerinden o bölgeye terörist transfer edildi. Bunların temel amacı, başta Esad'ı devirmek için ama bir de bunun sonrası var. Bugün Anadolu Ajansı aralık ayında o haberi yaptı, aradan gecen 6-7 ay sonra Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının Çin ziyareti ortaya çıkınca haberlerin niteliğinde ve üslubunda değişiklik olmaya başladı. Keza cumhurbaşkanının yapılan haberlerin kendi ziyaretiyle paralellik taşıdığına dikkat çeken bir çıkış yapması basını daha dikkatli haber yapmaya teşvik etti. Ama şu bir gerçek, dünyanın pek çok istihbarat örgütünün raporlarını giren bir detay var, Suriye'ye Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nden özel kanallarla tıpkı Çeçenistan'dan, Bosna'dan, Pakistan'dan, Afganistan'da getirildiği gibi 'İslamcı cihatçı' adı altında teröristler transfer ediliyor.
Kâmil ERDOĞDU: Son Tayland'dan getirilen Uygurlardan bazıları "cihada gidiyorduk" diye açıklama yaptı. Çin'in kuzeydoğusunda meydana gelen bir olayda Çin polisinin bir operasyonunda Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nden olduğu söylenen dört kişi cihat sloganları atarak polise direndi. Bunlar da son günlerin sıcak konularıydı.
Sevgili dinleyenler şimdi Çin Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nden bir canlı telefon bağlantısı gerçekleştireceğiz. Karşımızda Çin uluslararası Radyosu'ndan Türk gazeteci Cenk Özkömür var. Kaşgar'dasınız, dün bağlantımızda Kaşgar'daki durumu aktarırken daha evvel meydana gelen şiddet olaylarının bölgeye gelen turist sayısında yansımasını aktarmıştınız. Bugün izlenimleriniz neler olacak?
Cenk ÖZKÖMÜR: Burada tüm halk ve esnaf son günlerde ortaya çıkan güvenlikle ilgili durumdan şikâyetçi. Bugün aynı detaylı olarak esnafla görüşme fırsatı bulduk, mesela 20 yıllık bir esnafla görüştük. Esnaf turizmin iyi olduğu dönemde işlerinin iyi olduğunu söylüyor ama 2009 yılındaki olaylardan sonra güvenlik endişeleri artıyor ve turist sayısı azalıyor, Çin'de nüfus kalabalık olduğu için iç turizm de çok önemlidir. Sincan'a Çin'in diğer bölgelerinden gelen turist sayısı katlanarak düşmüş aynı şekilde yabancı turistler de azaldı. Çin'in en büyük camisi, Kaşgar'ın en önemli turistik noktalarından Iydgâh Camii… Maalesef şu an eski cazibesini kaybetmiş durumda fakat yine de gittiğinizde turistik ögelere rastlıyorsunuz. Turist sayısı yok denecek kadar az ancak bakınca potansiyelinin yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Geçen yıl bir saldırıda Iydgâh Camii imamı öldürüldü. "Bunun etkisi oldu mu?" diye esnafa sorduk. "Acayip tesiri oldu" diyorlar, birkaç esnaf da aynı şekilde yanıt verdi, "işler bu şekilde giderse dükkânı kapatacağız" diyorlar. Gelir, yarı yarıya azalmış çünkü bir dükkândan bir aile hatta esnafın anne babaları da geçiniyor. Turizm etkisi böyle olunca onların da temennileri işlerin eski şekline dönmesi terör şiddet olaylarının sona ermesi ve Kaşgar'ın gelişmesi…
Kâmil ERDOĞDU: Orada dini cemaatten kişilerle görüşme imkânınız oldu mu?
Cenk ÖZKÖMÜR: Saldırı meselesini bir imamla konuşmak istedik özel röportaj yaptık. Biliyorsunuz, Çin'in İpek Yolu Ekonomik Kuşağı Projesi ve aynı zamanda Çin-Pakistan Ekonomik Koridor Projesi var, bunların hepsinde çok önemli bir geçit noktası olarak Kaşgar ismi zikrediliyor. Ancak böyle güvenlik endişesi olan yerde ne turizmin ne ticaret olur. Bu nedenle hem Çin yönetimi hem Sincan Uygur Özerk Bölgesi Yönetimi bu sorunu halletmeye çalışıyor. Halk da onlara destek veriyor. Din adamlarına dönersek onlara "kişisel olarak güvenlik endişeniz var mı?" diye sordum. Onlar "kendi açımızdan korkumuz yok bizi çok iyi koruyorlar" dedi. Onlar cemaatte de olaylara karışmama yönünde vaaz verdiklerini söyledi.
Kâmil ERDOĞDU: Sorun alınan önlemlerle umarız en kısa zamanda çözüme kavuşur. İzlenimlerin için teşekkürler, iyi çalışmalar.
Sevgili dinleyiciler, tekrar stüdyoya dönüyoruz, konuğumuz Aydınlık Gazetesi yazarı Mehmet Ali Güller ile söyleşimiz devam ediyor. Turizmin etkisi sadece o bölge ile sınırlı değil, Türkiye'ye gelen Çinli turist sayısında azalma söz konusu. Cumhurbaşkanının Çin ziyareti söz konusu, bu kapsamda G20 yapılıyor ama tabii ki, kendi özel gündemi de var. Son dönemde başlatılan bu yalan kampanyasının Çin-Türk ilişkilerine olası zararları ne olabilir?
Mehmet ALİ GÜLLER: Birincisi, Türk hükûmetinin buradaki yaklaşımı önce bu kampanyayı kamçıladı. Türk hükûmetinin bu konudaki geçmişten gelen desteği olmasa bu kampanya bu kadar büyümezdi. Büyümesinde AKP hükümetinin şüphesiz rolü var ama AKP hükûmeti kendi zorunluluklarını görerek buna bir fren yapma ihtiyacı duydu. Çünkü Çin gezisinin sorunlu geçmesi aynı zamanda batıyla sorun yaşayan Ankara'nın elini zayıflatacaktı. Aslında burada Tayyip Erdoğan bir denge arayışına girdi. Çin füze anlaşmasının da bir yıldır imzalanmamasının nedeni Recep Tayyip Erdoğan'ın bunu batıyla ilişkilerinde bir pazarlık kartı gibi kullanması ve anlaşmayı erteleyerek sürekli elini güçlendirmesi gibi bir durum vardı. Nitekim onun açıklamasından sonra kendisinin kumanda ettiği medyada bu haberler biraz azalmış oldu, daha objektif haberler verilmeye başlandı.
Burada şu önemli; dünyanın her yerinde en büyük terörist devlet olan ABD bu tip mezhepsel kartları kullanarak dünyadaki hegemonyasını pekiştirmeye sürdürmeye çalışmakta. Bu tip ayrılıkçı hareketler finanse ederek, kaşıyarak, onları çeşitli alanlarda kullanarak dünyayı terörize ediyor. Dolayısıyla burada mesela sadece Çin-Türkiye meselesi değil, Rusya'yı Türkiye'nin komşularını da bağlayan toptan bır mesele. Tüm ülkeler birleşerek ABD'nin bu projelerine bir set çekebilirler. Nitekim siz de çok iyi takip etmiş olmalısınız geçten hafta yapılan BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti) ve Şanghay İş Birliği Örgütü (ŞİÖ) toplantılarında da aslında ŞİÖ'nün kuruluş felsefesi olan terörle mücadele konusu biraz daha genişletildi, bölge ülkeleri batının terör hareketlerine karşı daha düzgün barikatlar kurma felsefesine girmiş oldu ayrıca Hindistan ve Pakistan'ın katılımıyla da yapısı genişledi.
Kâmil ERDOĞDU: Bugün Aydınlık Gazetesi'nde Sabahattın Önkibar "Yaşasın Kürdistan, diyen Uygur Derneği" diye bir yazı yazdı ve bana göre son günlerde bu konuda çıkmış olan en önemli yazılardan biri hatta belki de birincisi. Sayın Önkibar, bu yazıda telefonda ülkücülerin tanıdığı milliyetçi bir akademisyenle yaptığı görüşmeyi aktarıyor. Kendisini aramış izin almadığı için akademisyenin ismini açıklamamış "gerekirse açıklarım" diyor. Akademisyen şunu söylüyor; "Kayseri Erciyes Üniversitesi'nde görev yaparken bir gün Uygur Türkleri heyeti beni ziyarete geldi, dergilerine abone olmamı istedi, ben abone olduğum gibi 16 arkadaşımın da abone olmasını sağladım". Ancak dergiyi görünce dehşete düştüğünü, söylüyor. "Niye?" diyor, yazar. "Her sayısında açıktan Amerikancılık yapıyor. Aradan bir süre geçtikten sonra bir gün Doğu Türkistan Derneği başkanı Seyit Tümtürk bir grupla birlikte beni ziyaret etmek istedi" diyor. Dünya Uygur Kongresi Başkanı Seyit Tümtürk, "rektör beye gelmişken size de selam vermek için uğradık" demiş. O da demiş ki, "biz Türk milliyetçileri ve ülkücüler dış Türklerle yakından ilgiliyiz ama sizin derginizde açıktan Amerikancılık yapılıyor bu kabul edilemez", Seyit Tümtürk de "hocam, ne var bunda ABD özgürlük savaşçısı büyük bir ülke, bizim doğal müttefikimiz, beni defalarca ABD'de ağırladılar, biz mücadelemizi onlarla birlikte veriyoruz" demiş. Akademisyen de "ABD'nin ipi ile kuyuya inilir mi? Bunlar emperyalist kullanır, atar. ABD sayesinde kim özgür olup devlet kurdu?" demiş. Seyit de "Kürtler, ABD sayesinde devlet kuruyor onlardan sonra sıra bizde" demiş. Akademisyen de sormuş "Kürtlerin devlet kurmasına taraftar mısınız?". O da "elbette, taraftarız sonra sıra bize gelecek" demiş. İşte, bu yazı bize durumu özetliyor aslında.
Mehmet ALİ GÜLLER: Bunu destekleyen bir anekdot da ben anlatayım, sanırım 2004 yılıydı Ulusal Kanal Haber Müdürü ve Aydınlık Gazetesi genel yayın yönetmeniydim. O dönemde de ABD'nin Çin Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki ayrılıkçı hareketleri kaşımasına çalışmalarına karşı nesnel bir gazetecilik yapıyorduk, Türkiye'yi etkileyen yönlerine itiraz ediyorduk. O yayınlarla ilgili görüşmek istediklerini söylediler o zaman adları "Sürgündeki Doğu Türkistan Hükûmetiydi" başbakan ve yardımcısı olduğunu söyleyen iki zat geldi. Konuştuk yayınlarımızı sorguladılar, ben o zaman onların ABD ile ilişkilerini sorguladım. Hiç rahatsızlık duymadılar, ABD'cilik yapıyor olmak, ABD'den destek almak onları rahatsız etmiyordu. O günlerde de Kürt meselesi tabii bunlar hep birbiriyle paralel olan meseleler, nasıl ki, bizim Kıbrıs ve Ermeni meselemiz Kürt meselesinin manivelası gibi kullanılıyorsa, zaman zaman Sincan Uygur ya da Çeçen meselesi Türkiye'nin bu bölge ülkelerle ilişkilerinde manivela gibi kullanılıyor, orada aslında Türkçülüğü tartıştık. Siz, Türkçülük yapmış oluyorsunuz güya ama sizin ona karşı Türkçülük yaptığınız Çin devleti, Orta Asya'daki 4 büyük Türk devleti ile Şanghay İş Birliği Örgütü kuruyor eğer mesele Türkçülük ise, daha iyi bir Türkçülük ne olacak. Bu Amerikancı damar, bizim Türkiye'deki NATO Türkçü dediğimiz 60-70'lerden gelen damarla birleşerek bu istenmeyen tabloyu yaratmış oluyor.
Kâmil ERDOĞDU: Hatta "Sürgündeki Doğu Türkistan Hükümeti"nin o zaman internetteki telefon numaraları ABD Kongresi'nden iki üyeydi. Aslında işin nasıl kotarıldığı ve nerelere ne amaçla sürüldüğü ortaya çıkıyor.
Mehmet ALİ GÜLLER: Bugün de öyle. Rabia Kadir'in bir ayağı ABD'de, bir ayağı Japonya'da. Niye? Zaten bugün Asya Pasifik merkezli bir güvenlik doktrini ABD ilan ettiğinden bu yana Japonya ve Güney Kore'ye dayanarak Çin'i sıkıştırmaya çalışıyor. Çin'in ayrılıkçılık eksenli konuları da Japonya üzerinden bir şekilde yürütülmüş oluyor.
Kâmil ERDOĞDU: Cumhurbaşkanının Çin ziyaretini düşünürsek ve kasım ayında Antalya'da yapılacak G20 zirvesini de göz önüne alırsak Çin-Türkiye arasındaki ilişkiler artık bir güvenlik sorunu olacak ama daha geniş alanlara yayılma ihtimali olur mu?
Mehmet ALİ GÜLLER: Bugün Türkiye'yi kim yönetirse yönetsin ya da gelecekte ama dünyanın ekseni doğuya kayarken siz batıya kürek çekerseniz iradi olarak mümkünse de nesnel olarak mümkün olmayacaktır. Türkiye o eksenle doğuya kayıyor ama Türkiye'yi kumanda eden AKP yönetimi ısrarla kayıkta batıya doğru kürek çekmeye çalışıyor. Temel sıkıntı buradan geliyor, dünya doğuya kayarken Türkiye sonunda Asya ülkeleri ve gelişmekte olan Avrasya ülkeleriyle daha yakın iş birliği içine girecektir. Bu ekonomik açıdan da kaçınılmaz, Türkiye'nin gelişmekte olan ülkeleri kategorisinde olduğunu düşünürsek Beijing'den Londra'ya uzanacak o büyük İpek Yolu Projesi'ni düşünürsek siz zaten bunun dışında kalmanız mümkün değil.
Kâmil ERDOĞDU: Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping'in açıkladığı bu projede Türkiye çok önemli bir yerde ve ayrıca bilindiği gibi basta İstanbul-Ankara hızlı tren yolu hattının bır kesimi olmak üzere birçok projede de Çin'in katılımı söz konusu.
Mehmet ALİ GÜLLER: Türk hükûmetinin nadiren başarılı olan projelerinden biri 'raylı sistem projesi', onu bile Çin'in katkısıyla yapmış oldular. O projenin bir tezahürü olarak raylı sistem Türkiye'de bir atılım yapmış oldu.
Kâmil ERDOĞDU: Türkiye'deki gazeteciler arasında konuşulan hakkını teslim etmek anlamında konuşulan bir şeyi aktarayım, mesela PKK'nın Birleşmiş Milletler daimi üyeleri arasında temsilcilik açamadığı tek yer, Çin.
Mehmet ALİ GÜLLER: Çin aslında şunu yapmış oluyor, normal bir ülke gibi sen benim ayrılıkçı hareketlerimi kaşıma, ben de senin ayrılıkçı hareketlerini kaşımayayım. Yani bu temel olması gereken ilkeyi uygulamaya çalışıyor umarım Türkiye de önümüzdeki süreçte kurulacak yeni hükûmetlerle olması gereken hatta girer.