Çin'in dünyaya açılmasının doğal yollarından biri, ülkenin güney kesimindeki liman şehirleriydi. Para kazanmak isteyen tacirler ve tebliğ için gelen misyonerler, Çin'e bu bölgeden girdi. Bu amaçla Çin'e gelen ve uzun yıllar burada kalan, çalışan, burada ölen yabancılardan biridir Matteo Ricci. Mezarı da bugün halen başkent Beijing'dedir.
1534'te İspanyol Ignacio de Loyola tarafından kurulan tarikatın temel amacı misyonerlik ve eğitim faaliyetleriydi. Uzun vadeli hedefleri vardı. Sermayeleri iyi yetişmiş insandı. Loyola'nın müritlerine ilk tembihlerinden biri, görev yaptıkları ülkelerin dilini öğrenmeleriydi.
İman ateşiyle yanan bu tarikatın üyeleri, milyonlarca Çinliye İsa'nın sözlerini aktarma hevesiyle 1577'te Makao'ya ayak bastı. Bu, Doğu Asya adalarına gönderilmiş en büyük misyoner topluluğuydu. Yöntemleri şuydu: Çin'i Hıristiyanlığa uydurmaya uğraşmaktansa, Hıristiyanlığı Çin'e uydurmak.
Çin'e özgü olmak...
Cizvitler, aslen bir eğitim hareketiydi. Tarikatın üyeleri, çağın ilimlerinde iyi yetişmiş, Çinli alimlerle aşık atabilecek entelektüel düzeye sahip, enerjik, sabırlı, çok sayıda lisan konuşabilen, bu lisanlarda çeviri yapabilen kimselerdi, ki pek çok Çin klasiğini Batı dünyasına tanıtanlar bu Cizvit misyonerler olmuştur.
Cizvitler, sadece Katolik öğretisini Çin'e uydurmakla kalmadılar; kendilerini de Çin'e uydurdular. Gemiden iner inmez Çinliler gibi giyindiler. Çince konuşuyorlardı. Konfüçyüs'ü daha gelmeden hatmetmişlerdi. Çinlilerin günlük hayattaki en sıradan davranışlarını iyi gözlemlediler, onlar gibi davrandılar ve kısa sürede ''yabancı'' olarak algılanmaktan çıkarak, Çin toplumunun parçası oldular. Gerek halk, gerek saray, kendileri gibi konuşan, kendileri gibi giyinen, kendileri gibi düşünen bu misyonerlere güvendi. Cizvitler, sadece yeni bir inanç sistemi getirmemişlerdi. Matematik, astronomi, coğrafya, harita biliyorlardı ve bu alanlardaki bilgileri, Çinlilerin mevcut bilgilerinin çok ötesindeydi. Çin'de kısa sürede farkındalık yarattılar. Resmi görevlilerle yakın ilişkiler kurdular.
Heyetin en önemli üyelerinden biri Matteo Ricci idi. Ricci kısa sürede Çin'de ün kazandı. Çinli alimler onu görmek ve ilminden faydalanmak istiyordu.
Tebliğ için Çin'e gelen Ricci, gördüğü muhteşem medeniyete hayran oldu. Karşısında başıboş bir kalabalık yoktu, Konfüçyüs sağlam bir harç olarak milyonları bir arada tutuyordu, sosyal ve siyasal düzen oturmuştu, idarede ehliyet ve liyakat esastı, devletin otoritesi mutlaktı. Ricci, tebliğ işinden evvel, meraklı bir talebe gibi bu ihtişamlı ülkeyi anlamaya koyuldu. Notlar aldı, kitaplar yazdı, çeviriler yaptı. Çin'le ilgili yazdığı iki kitap, ölümünden sonra, 1616'da Avrupa'da yayımlandı.
Ricci ve arkadaşları, Çin'in bilimsel alanlarda gelişmesine büyük katkı yaptı. Mevcut Çin takvimi doğru değildi, Ricci takvim konusunda kendi hesaplarının daha isabetli olduğu konusunda Çinlileri ikna etti -ki tam bir tören, teşrifat, ayin ülkesi olan Çin'de takvim her şeydi. Çinliler o yıllarda hala dünyanın düz olduğuna inanıyordu, Ricci dünyanın küresel haritasını çizip Çinlilere sundu. Eukleides'in Geometri'sinin bazı bölümlerini Çinceye çevirdi.
Matteo Ricci, Çin'in ilk yabancı uzmanlarından. Tebliğ için Çin'e gelen Ricci, ilmiyle kendini sevdirdi, Çin sarayında yıllarca imparatorların danışmanı olarak çalıştı. Öldüğünde de Çin'den ayrılmadı, Beijing'de defnedildi.
Cizvitler, ilim yayma işlerinin yanı sıra, daha düşük yoğunluklu olarak misyonerlik faaliyetini de aksatmıyordu. Birkaç kilise açtılar. Ancak Çin'e yeni bir inanç getirmek, yeni bir fikir getirmekten daha meşakkatli bir işti. Çinliler için, ilahi güçlerle bağlantı sağlayan kişi bizzat imparatordu. Çin İmparatoru, göksel vekâletle görevi devralır ya da gök istemediği zaman tahttan inerdi. Bunun çeşitli alâmetleri vardı.
'Bizim ritüellerimiz yurttaşlık görevidir'
Misyonerler Çinlileri Hıristiyanlığa davet ederken, Çinliler de onları, kendileri gibi atalarına saygı göstermeye davet ediyorlardı... Misyonerler bu talepleri geri çevirdiğinde, Çinlilerin onları ikna etmek için kullandığı argüman üzerinde düşünülesidir: Bizim ritüellerimiz dini ayinler değildir, yurttaşlık görevidir! Öyle ki Çin'de görev yapan bu Cizvitler Çince isimler almışlar ve Çin'de oturma izni edinmişlerdi; dolayısıyla Çin'deki yurttaşlık görevlerini yerine getirmeleri gerekiyordu...
İmparatorun manevi varlığı ile Hıristiyanlık arasındaki sınırlar bir türlü net çizilemiyordu. Bu gerilim nihayet Papa'ya uzandı. 17. yüzyıl Katolik kurumu, Cizvitlerin Çin ayinlerini tatbik etmesini dine aykırı buldu. Papa XI. Clement Çin'deki durumu teftiş etmesi için bir elçi gönderdi. Hıristiyanlar hiçbir sonuç alamadı. Eğer Cizvitler Çin sarayının isteklerini kabul eder ve imparator önünde secde ederlerse, Papa'nın otoritesi sarsılacaktı. Aksi takdirde ise Papa, Çin İmparatoru'nun üzerinde bir konuma yükselmiş olacaktı ki Çinlilerin böyle bir durumu kabul etmeleri mümkün değildi. Çin sarayının kırmızı çizgisi, Çin'in ahlâki üstünlüğünün tanınması ve buna meydan okunmamasıydı. Ancak bu sınırlar dahilinde yabancılar Çin'de her türlü faaliyette serbesttiler.
Çin, bugün bile tam bir gelenek ve yapılageliş ülkesidir. Louis Le Conte adlı Cizvit misyoner şöyle der: ''Çinliler için, antik çağa ait en kusurlu bir parça, en mükemmel modern nesneden daha değerli.''
Neticede Cizvitler, Konfüçyüsçüleri Hıristiyan yapamadılarsa da, Hıristiyanlığın bir nebze Konfüçyüsçüleşmesine vesile oldular...
Bütün bu gerilimlere rağmen, Cizvitler ile Çin arasındaki ilişkiler uzun yıllar sürdü. İlk kez Ming Hanedanı döneminde Yasak Kent'e giren Cizvitler, daha sonra Qing Hanedanı döneminde de sarayda tutuldular. Bilhasa Qing İmparatoru Kangxi (1654-1722) sanata ve bilime önem veren bir hükümdardı ki onun ve çocuklarının saltanatı döneminde Çin parlak bir devir yaşamıştır. Kangxi, Cizvitlerin çalışmalarına destek oldu, hatta bizzat bazı bilimsel çalışmalara katıldı. Zira Kangxi, Çin'in karşı karşıya olduğu ve yakın gelecekte daha fazla hissedeceği tehditleri ve riskleri hesap ediyordu. Batı'nın ilmine ve tekniğine ihtiyaç vardı.
Çin'de herhangi bir iş yapmak sabır işiydi ve Cizvitler, Çin'e daha evvel gelmiş ve hatta daha sonra gelecek yabancılarda olmayan sabra ve tahammüle sahipti. Tabiri caizse, ince eleyip sık dokudular.
Bu Cizvitlerden en çok iz bırakan Matteo Ricci olmuştur. Çince adıyla Limadou (利玛窦). 1552 yılında İtalya'da doğan Ricci, Roma'da teoloji ve hukuk eğitimi aldı. İlk yurt dışı misyonerlik faaliyetini Hindistan'da yaptı. Ağustos 1582'de Macao'ya tayin edildi. Makao o yıllarda Portekiz'e ait bir ticari üstü. Avrupa'nın ilmi ile Çin'in geleneksel değerlerini harmanlayan Ricci, Çin'deki ilk yıllarını Makao ve Kanton'da geçirdi. Bu süreçte Çince bilgisi derinleşti. Arkadaşı Ruggieri ile birlikte Portekizce-Çince sözlük hazırladı ki Batı dilleri için bir ilktir. Bu sözlüğün hazırlık sürecinde olacak, Çin karakterlerini Latin harflerine uyarlamak için bir sistem geliştirdi. Bugünkü pinyin sisteminin atası olarak kabul edebiliriz. 1601 yılında nihayet başkent Beijing'e davet edildi. İmparatorun talimatıyla sarayda danışman olarak işe başladı. Resmi bir görevle Çin sarayında çalışma hakkı kazanan ilk Batılı olarak tarihe geçti.
Çin'de toplam 23 yıl geçiren Matteo Ricci, ömrünün son 9 yılını Beijing'de yaşadı. Daha Çin'e gelişinden birkaç yıl sonra tam bir Çinli gibi görünüyor ve öyle davranıyordu. Kendisini ziyarete gelenlerden Hıristiyanlığı seçenler olduysa da, aslında pek çok kişi onun geliştirdiği saatleri ve haritaları görmek için geliyor ve bu ''yabancı''nın Çince yeteneğini hayranlıkla izliyorlardı.
Yasak Kent'te otomobille tur atan Cizvit
Bir diğer önemli Cizvit Ferdinand Verbiest'tir. İmparator Kangxi döneminde Gökbilim Dairesi'nin başına getirildi. Altı lisan bilen Verbiest, Çincenin yanı sıra Qing hanedan ailesinin ana dili olan Mançu diline de hakimdi. Takvimler hazırlamış ve Çin ordusu için toplar döktürmüştür.
İmparator Kangxi'nin özel zevkleri için alet edevat geliştirmekten de geri kalmayan Verbiest'in en dikkat çeken çalışması otomobil olmuştur! Evet, Verbiest, Yasak Kent'in dar sokaklarında usulca ilerleyen bir otomobil yapmıştır. Bir fırının üzerine buhar kazanı bağlamış, çarkı, dişlileri ve tekerlekleri takmış ve buhardan faydalanarak Yasak Kent'te bir saat tur atmıştır.
Matteo Ricci 11 Mayıs 1610'da 57 yaşında Beijing'de hayatını kaybetti. Çin yasalarına göre ölen yabancıların cenaze işlemleri Makao'da yapılıyordu. Ancak Matteo Ricci herhangi bir yabancı değildi; bizzat İmparator'un talimatıyla cenaze işlemleri başkentte yapıldı burada defnedildi. Matteo Ricci ve Ferdinand Verbiest'in mezarları, bugün başkent Beijing'in merkezinde, Chegongzhuang Caddesi'ndeki Zhalan Mezarlığı'nda (栅栏墓地) yer alıyor. İlk zamanlar sadece Cizvit misyonerleri ağırlayan bu mezarlık, giderek Çin'de yaşamış, çalışmış ve burada ölmüş yabancı misyon temsilcilerinin defnedildiği bir yer oldu.