Esra Ergün: " Yolların bu kadar geniş ve güzel ve düzenli olacağını hiç düşünmüyordum."

    CRI- Çinceden birazda Çin'e gelelim. Çin'i tanımak adına ne tür etkinliklerde bulunuyorsun? Beijing dışında başka kentleri gördün mü? Sence Çin, nasıl bir ülke?

    E.E.- Ben, Beijing'e ilk geldiğimde, Mehmet Ali Birand bir yazı yazmıştı. Çokta tartışılan bir yazıydı ama. Diyorum ya bana hep Çin, çok kötü anlatıldı ve ben ilk geldiğimde gerçekten çok salaş, çok kötü bir yer göreceğimi düşündüm. Okuldan rica etmiştim, beni arabayla aldılar. Çıktık havaalanından işte otobandan devam ediyoruz, geliyoruz. Bir bina görüyorum. Bu bina okul mu diye soruyorum. Evet, okul nereden bildin diyorlar. Bu bina hastane mi, evet hastane, nereden bildin. Evet, o kadar iyi değil Çincem ilk geldiğim dönem. Hani hanzıları okuyamıyorum ya da bilemiyorum ya da kısaltmalar kullanılıyor zaten ama ben, Ankara'yı çok seven biriyim. Ankara'da altı yılım geçti. Ankara'da aslında ne varsa, yolların biraz daha genişi Çin'de var. Ankara'ya giden ve seven insanlar için, bu böyle ve çok düzenli bir şehir. Ben, büyük binaları gördüğümde, ilk akşam dışarı çıktığımda, o kadar ışıklı şatafatlı, sanki bir Avrupa ülkesinde ya da bir Amerika'da geziyormuş gibi hissedebiliyorsunuz kendinizi ve ben, burada nasıl bir elektrik üretimi var, ilk önce bunu düşündüm.

    CRI- Bunun maddiyatı nedir?

    E.E.- Çevre diyoruz, doğa diyoruz, gelecek diyoruz ve burada nasıl bir elektrik üretimi var? İnsanlar nasıl hani, fakir bir ülke olması lazım. İnsanlar fakir. Niye ekonomi yapmıyorlar? Bunu anlayamadım. Bunun dışında, ilk yola çıktığımda sadece Çin arabaları göreceğimi düşünüyordum. Yolların bu kadar geniş ve güzel ve düzenli olacağını hiç düşünmüyordum. Her yerde Audi'ler var. Herkesin altında Mercedes var. Çok şaşırmıştım. Çok daha kötü, çok daha beter bir yer bekliyordum. Pekin dışında gezdiğim yerlere gelince; elbette ki Çin Dili ve Edebiyatı ve ben özellikle tarihiyle çok ilgileniyorum. Tarihi çok seviyorum. Bütün ülke tarihleriyle ilgiliyim. Genelde tarihi romanlar okurum. İlk gittiğim yer, Xi'an'dı. Terakota Askerleri. Onun dışında Tianqin'e gittim. Shanghai'ya gittim bir günlük. Henüz güneye inme şansım olmadı.

    CRI- Gördüğün diğer kentlerle Beijing'i karşılaştırmanı istesem, sence çok farklılıklar var mı?

    E.E.- Aslında çok farklı değiller bence. Sadece, Beijing'de de çok merkezi yerlerde yaşıyoruz. Örneğin, Chang Ping diye kuzeyde bir yer var. Çinli arkadaşım oralı ve oraya gittim. Evet, oraya gittiğimde Chang Ping, şu Wudaoko çevresinden ya da Tiannenman ya da işte Xidan çevresinden çok daha pis bir yer. Ben aslında pislik yönünden bir değerlendirme yapabilirim. Onun dışında her şey aynı. Herkes sinyal vermeden, trafik kurallarına uymuyor. Hala trafik ışıkları sadece uyarı. Size yeşil yanıyor diye, illa geçme gibi bir hakkınız yok. Yine bir sağınıza solunuza bakmanız gerekiyor. Yani diğer şehirlerle çok büyük bir fark olduğunu düşünmüyorum.

    CRI- Çinli arkadaşından bahsettin. Çinli arkadaşının yaşama bakışı nasıl sence?

    E.E.- O, biraz farklı bir Çinli. O bildiğimiz standart, hani akşam 10'da uyuyup, sabah 6'da kalkan Çinli değil. O, makyaj yapıp, bizimle eğlenmeye gitmeyi isteyen, modayı takip etmeye çalışan, "dur ya yabancılar ne yapıyor? Ben de onu yapayım" demeye çalışan, kendisini aşmaya çalışan bir Çinli arkadaşım. Ama yine de mutlaka sonuçta bir kültür farklılığımız var. Biz, evet hem Asya'da hem Avrupa'da yaşıyoruz. Her ikisinden de kültürlerimizi almışız, etmişiz ama sanki yaşamımız biraz daha Avrupa tarzı gibi bizim. Biz çok daha Avrupalı yaşıyoruz Türkiye'de. Bunu Asya'ya gelince Koreliler, Japonlar ve Çinlileri tanıdıktan sonra, çok daha iyi anlayabiliyorsunuz. O yüzden belli noktalarla da o arkadaşımızla da sorunumuz olabiliyor elbette. "Bunu niye yapıyorsunuz ki, bu çok anlamsız" diyebiliyor ya da aynısını biz söyleyebiliyoruz ona.