Hakkımızda | CRI  Hakkında | Eski Versiyonumuz
 
Türkler'den Çin'e Bakış | Ekonomi, Bilim ve Sağlık | Xinjiang | Çin Ansiklopedisi
Ana sayfa | Haber & Gündem | Kültür & Sanat | Yaşam Panoraması | Spor | Çin'i Gezelim | Çince Öğreniyoruz | Sanal Türk-Çin Dostluk Kulübü | Ankara Radyosu

Kübra Gümüş: "Çin'i sevdim. Çin'den çok şey öğrendim. Çin, güzel diyorum."

(GMT+08:00) 2008-12-22 18:12:16 cri

Merhaba sevgili dinleyiciler. Aydınlık, fakat oldukça soğuk bir Beijing gününde, konuğum, Sayın Kübra Gümüş'le birlikte sizlerleyiz.

CRI- Kübra Hanım, programımıza hoş geldiniz. Kendinizi tanıtmanızı rica ediyorum.

Kübra Gümüş- Hoş bulduk, teşekkür ederim. Ben, 1985 doğumluyum. Uzun yıllardır Ankara'da yaşıyoruz. Çin'deyim. Çince, öğreniyorum.

CRI- Türkiye'den Çin, çokta yakın bir ülke olmadığı için, Çin'e gelmek, Çince öğrenmek düşünceler sonucu oluşan kararlardı sanıyorum. Buna nasıl karar verdiniz?

K.G.- Öncelikle şunu söyleyeyim. Lise hayatımda ben, farklı bir şeyler yapmak istiyordum. Türkiye dışında, Avrupa olsun, Amerika veya Asya olsun. Farklı bir yerlere gitmek istiyordum. Çevremde de sürekli Avrupa'ya, bir akış vardı. Sürekli Amerika'ya bir akış vardı. Düşünüyordum, sürekli herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor, ben de yapmam lazım. Araştırdım, çok araştırdım. Hatta bazı girişimlerimde oldu Avrupa'ya gitme açısından, üniversite okuma. Ama, bazı büyüklerimin bana, desteğiyle ve onların öngörüşleriyle bana Çin'i, tavsiye ettiler. Çin'i, tavsiye ettiklerinde, durdum bir düşündüm. Çin, neden ben bunu hiç düşünmedim diye. Çok farklıydı. Çünkü, Türkiye'ye çok uzak. Kültürü bize farklı. Hatta, etrafımda hiç kimse Çin, adını bile etmiyordu. Çin, dediklerinde, çünkü burada ticaretle uğraşıyorlar. Çin, dediklerinde durdum, biraz düşündüm. Olabilir ya, neden olmasın! Farklılık istiyorsun Kübra. Her şeyi yapmak istiyorsun. Bunu da bir dene dedim. Kendi açımdan, karar vermek çok zor olmadı. Çünkü, genç, genç yani o zaman on dokuz yaşındaydım. Çok zor olmadı benim için ama ailem, normal olarak bir tepkiyle karşıladılar. Ama, onları da ikna etmek kolay olmadı. Çünkü, bilinmeyen bir şehir, bilinmeyen bir ülke. Ama, onlar da baktılar ki, olabilir, neden olmasın. Böyle gelgitlerle karar verdik ama, çokta doğru bir karar verdiğimize, inanıyorum.

CRI- Peki, ne kadar süredir Beijing'desiniz?

K.G.- Ben, dört yıldır Beijing'deyim. Bir yıl da Guanzhou'da kaldım. İlk geldiğimde. İlk, Guangzhou gitmiştim, bir yıl. Sonra, akademik alanda kendimi geliştirmek istediğimi anladım, düşündüm ve Beijing'e gelmeye karar verdim. Ertesi yıl Beijing'e geldim. Dört yıldır buradayım.

CRI- Çin dili konusunda, düşüncelerinizi de öğrenmek istiyorum. Aynı zamanda İngilizce, eğitim de alıyorum dediniz. İki dil arasında karşılaştırma yapmanızı istesem, bana neler anlatırsınız?

K.G.- Ben, Anadolu Lisesi çıkışlı olduğumdan, İngilizceye karşı bir alt yapım var. Bir de sevgim var, seviyorum yabancı dili. Buraya geldikten sonra, Çince öğrenmeye başladıktan sonra, İngilizcemin gerilediğini hissettim. Çünkü Çince, o kadar ağır bir dil ki, farklı dilleri yanında barındırmıyor. Çok çabuk unutturuyor, çok da bildiğiniz bir dil değilse İngilizce. Ben de bununla karşılaştım. Sevdiğim bir dildi, unutmak istemiyordum. Karşıma Beijing Dil Üniversitesi'nde, iki dili de okuyabileceğim çıktı. Seçeneklerimin arsındaydı. Ne yapmak istediğime öncelikle çok öncelik vermem lazımdı. Sevdiğim bir şeyi yapmam lazımdı. Ben de İngilizce destekli Çince, bölümünü seçtim. Okulumuzda, ekonomi var, belirli bölümler var. Öğretmenlik var. İki dilinde, İngilizce ve Çincenin de dünya üzerinde çok önemli olduğunu biliyorum. Böylelikle Çince ve İngilizceyi seçtim. İki dili karşılaştırmak gerekirse de, İngilizce, gerçekten Çincenin yanında çok kolay kalıyor. Çok hoş bir dil. Ben çok seviyorum. Kullanmayı da seviyorum. Ama, Çince ayrı, yani benim gönlümde yatan yeri ayrı. Gramer olarak olsun, işte konuşma tarzı olsun, kültürüyle çok özdeşmiş bir dil, İngilizce. Çince de, kendi kültürüyle çok paralel giden bir dil. Mesela, "merhaba" demiyorsun da, "yemek yedin mi?" diyorsun mesela. Bunların, merhabaları böyle. Öyle de olunca, kültürle birleştirince dilleri, iki kültüre de hakim olmak, Türkçe de aynı zamanda. Beni böyle, dünyayı avucumun içinde tutuyormuşum gibi, geliyor.

CRI- Peki, Çince öğrenmenin zorlukları neler?

K.G.- Evet, Çince, gerçekten zor bir dil. Bunu, öğrenmiş olmam, bunun kolaylığını getirmez yani, kendi adıma. Şöyle anlatayım; karakterler ve okunuşları, anlamlarıyla çok zengin bir dil. Çünkü, bir kelimenin bir anlamı yok, bir okunuşu yok. Bir çok var ve bu, çok karıştırıyor dili. Buna hakim olabilmeniz için de çok çalışmanız gerekiyor. Hani, İngilizce gibi değil. Bir-iki kelimesini ezberlersiniz, sonra kullanırsınız, böyle değil. Çincenin kelimelerini öğreniyorsunuz ama, bir de bunların kullanım yanları, okunuşları, yazması, gördüğünüz yerde tanınması, gramer olarak yerleştirilmesi, bunlar biraz zorlaştırıyor işi. Bir de kültürünü severseniz, kültürüyle bağdaşırsanız, bunları kullanmak çok zor değil, bunları kullanabilirsiniz. Yani ben, Çince öğrenirken, sadece Çinceyi değil. Çin'i öğrenmeye çalıştım. Bu da benim Çince, öğrenmemi çokta kolaylaştırdı. Yani, çokta böyle, önyargıyla yaklaşmadım. Yemekleri olsun, konuşmaları olsun, yaşam tarzları olsun, ön yargıyla değil de, onları anlamaya çalışmayla bakınca, Çinceyi de sevdim. Öğrenmesi de kolay oldu.

CRI- Buraya gelmeden önce Çin, hakkında neler biliyordunuz. Gelip, öğrendikten sonra neler aynı, neler farklı geldi?

K.G.- Doğrusunu söylemek gerekirse Çin, hakkında hiç bir şey bilmiyordum, denilebilir. Sadece başkentinin Beijing, olduğunu ve coğrafya derslerinde gördüğümüz, büyüklüğünü biliyordum, o kadar. Çok büyük bir araştırmışlığım yoktu benim. Çünkü, biliyorsunuz Türkiye, biraz daha Avrupai tarza kayıyor giderek. Öğrenciler de sürekli oralarda eğitim almak istiyor. Ben de öyleydim. Çin, hakkında hiç bir şey bilmiyordum. Ama, geldikten sonra, buranın çok farklı bir dünya olduğunu gördüm. Burada Çin'in, Çinlinin yaşam tarzları olsun, giyinişleri, konuşuşları Türklerle, çok farklı olmadığını anladım aslında. Çünkü, biz de Asyalıyız. Yani, büyük bir bölümümüz, Asya'da. Her zaman bana soruyorlar, Çinliler özellikle, " sen, Asyalı mısın? Avrupalı mısın?" diye. Ben, Asyalıyım diyorum. Ben, doğuluyum hem de kendim. Asyalıyım diyorum. Onlar da seviniyorlar. Çünkü, kendilerini yakın buluyorlar. Ben de onları, kendime çok yakın buldum. Bizim ülkemizin, bazı kültürel yönleri vardır, geleneksel yönleri vardır. Burada da onlar var. Burada da gördüm onları. Ben de biraz gelenekselciyim herhalde. Çok bana böyle sıcak geldi. Çin'i sevdim. Çin'den çok şey öğrendim. Çin, güzel diyorum.

Sevgili dinleyiciler, Sayın Kübra Gümüş'le sohbetimizin ikinci bölümünü, önümüzdeki hafta, aynı gün dinleyebilirsiniz.

  İlgili Haberler
  Yorumunuzu Gönderin
Yayın Çizelgesi
Günlük Konuşma
• Ders 45 Kayıt yaptırmak
• Ders 44 Kaybedilen önemli belgeler için bildirimde bulunmak
• Ders 43 Kredi kartı kullanmak
• Ders 42 Havale yapmak
• Ders 41 Ödemek
Diğer>>
Tavsiye Edilen Programlar
• Çin döviz rezervleri ve Amerika
• Amerika'yı "kazanmak" stratejisi
• "Avrupa futbol takımları 18 yaşı altındaki yabancı futbolcuları almamalı"
• Çin Seddi'nde Beşiktaş kutlaması
• "Çıplak ayaklı doktorlar"dan köy hastanelerine
• Makam sanatının "ilkbaharı" için
• Dışlanan rejimlerle ilişkiler...
• An Lee, Booker ödüllüromanını peyaz perdeye aktaracak
• Almanya Badminton Açık Turnuvası'nda en büyük galibiyet Çin takımının
• "Çirkin ördek yavrusundan güzel kuğu"ya dönüşen halterci Chen Xiexia
Diğer>>
china radio international china radio international

© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040