Hakkımızda | CRI  Hakkında | Eski Versiyonumuz
 
Türkler'den Çin'e Bakış | Ekonomi, Bilim ve Sağlık | Xinjiang | Çin Ansiklopedisi
Ana sayfa | Haber & Gündem | Kültür & Sanat | Yaşam Panoraması | Spor | Çin'i Gezelim | Çince Öğreniyoruz | Sanal Türk-Çin Dostluk Kulübü | Ankara Radyosu

Güvenlik Konseyi üyeliğinin getirdikleri

(GMT+08:00) 2008-10-20 17:19:27 cri
    Rıza Türmen-Milliyet

    20 Ekim Pazartesi 2008

    Türkiye'nin Güvenlik Konseyi üyeliğine seçilmesi önemli bir başarı. Türkiye şimdi iki yıl süreyle dünyanın barış ve güvenliğinden sorumlu 15 devletten biri. Güvenlik Konseyi üyeliğinin Türkiye'nin uluslararası alandaki saygınlığını artıracağı kuşkusuz.

    Önümüzdeki iki yıl Türkiye bakımından büyük bir fırsat. Aynı zamanda büyük sorumluluklar da getiriyor. Bu başarının mimarı başta son 4 yıl boyunca, kampanyanın hem beyni hem de motoru olan BM Daimi Temsilcimiz Büyükelçi Baki İlkin ile Türk Dışişleri... Bu başarı uzun ve güç bir yolculuğun sonunda elde edildi. 1990'lı yıllarda Türkiye 2 kez Güvenlik Konseyi'ne aday oldu.

    İkisinde de türlü nedenlerden dolayı çekilmek zorunda kaldı. 2003 yılında Türkiye adaylığını yeniledi. Üyesi bulunduğu Batı Avrupa ve Diğerleri grubuna ayrılan 2 yer için aday olan Avusturya ve İzlanda adaylıklarını daha önceden ilan etmişler ve önemli sayıda destek vaadi almışlardı.

    Türkiye yarışa geriden başladı, buna rağmen uyguladığı etkili strateji sonucu Avusturya ve İzlanda'dan daha çok oy alarak 151 oyla, (yaklaşık oyların dörtte üçü)  seçildi.

    Konsey kabuk değiştirdi

    Bundan sonra ne olacak?

    Soğuk savaş döneminde sürekli üyelerin vetosu yüzünden barış ve güvenliğin korunması görevini yerine getirmekte etkisiz kalan Güvenlik Konseyi, Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle kabuk değiştirdi. Bir kere 5 sürekli üye veto yetkilerini kullanmakta şimdi çok daha ihtiyatlı hareket ediyorlar.

    1945-1990 arasında 192 kere kullanılan veto, 1990-2008 arasında 12 kere kullanılmış. Dolayısıyla, Güvenlik Konseyi'nin kuruluş amacına uygun, barış ve güvenliği koruyacak bir işbirliği forumu olarak görev yapması olanağı doğdu.

    Tematik konular

    İkincisi, son on beş yıldır barış ve güvenliğin tanımı değişti. BM yasasının 39. maddesindeki "barış ve güvenliğe tehdit" kavramı iç savaşlar, insan hakları ihlalleri, terorizm, demokrasilere yönelen tehditler gibi konuları da kapsayacak şekilde genişledi. Bunun yanında Güvenlik Konseyi uyuşmazlıkların önlenmesi ve çözümünde kadınların rolü, çocuk askerler gibi tematik konuları da görüşüyor. Halen güvenlik üzerindeki etkileri nedeniyle Güvenlik Konseyi'nde ele alınmak istenen üç önemli konu var. Enerji, çevre ve gıda. Ancak, 3. Dünya ülkelerine göre bu konular, kendilerinin de söz sahibi olduğu BM Genel Kurulu'nun yetki alanı içinde. Güvenlik Konseyi çerçevesinde ele alınmasını kendilerinin dışlanması olarak görüyorlar. Bakalım Türkiye bu konularda nasıl bir tutum alacak?

    Aktif siyaset izleme olanağı

    Güvenlik Konseyi'nin gündemi Afrika ağırlıklı. Türkiye öteden beri ilgi gösterdiği Sudan ve Somali'deki sorunlar dışında şimdi Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Çad, Fildişi Sahili, Nepal, Myanmar, Haiti gibi ülkelerdeki sorunlarla ilgili bir tutum almak zorunda kalacak. Örneğin, Türkiye Darfur konusunda şimdiye kadar izlediği siyaseti sürdürebilecek mi?

    Afganistan, İran, Lübnan, Filistin-İsrail gibi Türkiye'yi yakından ilgilendiren bölgesel sorunlarda ise, bölgesel duyarlılıkları Güvenlik Konseyi'ne yansıtarak çözüme katkıda bulunmak ve daha aktif bir siyaset izlemek olanağını bulacak. Ancak bu konuların Türkiye'nin ikili ilişkileri bakımından riskler taşıdığı da bir gerçek.

    Güvenlik Konseyi üyeliği Türkiye'yi içe dönük bir ülke olmaktan çıkararak dünyaya bakmak zorunda bırakacak. Türkiye Güvenlik Konseyi gündemindeki konularla ilgili tutumunu belirlerken reel politika düşüncelerinin egemen olduğu bir durumu kurtarmak siyaseti değil, evrensel moral değerlerin egemen olduğu ilkesel bir siyaset izleyebilmeli.

    Fırsat değerlendirilmeli

    Olli Rehn'in "Türkiye'nin bu koltuğu Avrupa'nın ortak değerlerini geliştirmek için kullanacağına inanıyorum" sözlerine kulak kabartmalı. Türkiye, Güvenlik Konseyi üyeliğinin AB bakımından kaybedilen bir yer değil, kazanılan bir yer olduğunu göstermeli. Böyle bir tutumun AB ile tam üyelik görüşmeleri üzerinde olumlu etkiler doğuracağı kuşkusuz.

    Türkiye'nin eline geçen bu fırsatı değerlendirmesi, önceliklerini doğru saptamasına, konularla ilgili iyi hazırlık yapmasına ve gözlemci üye değil, aktif katkıda bulunan bir üye olmasına bağlıdır.

  İlgili Haberler
  Yorumunuzu Gönderin
Yayın Çizelgesi
Günlük Konuşma
• Ders 45 Kayıt yaptırmak
• Ders 44 Kaybedilen önemli belgeler için bildirimde bulunmak
• Ders 43 Kredi kartı kullanmak
• Ders 42 Havale yapmak
• Ders 41 Ödemek
Diğer>>
Tavsiye Edilen Programlar
• Çin döviz rezervleri ve Amerika
• Amerika'yı "kazanmak" stratejisi
• "Avrupa futbol takımları 18 yaşı altındaki yabancı futbolcuları almamalı"
• Çin Seddi'nde Beşiktaş kutlaması
• "Çıplak ayaklı doktorlar"dan köy hastanelerine
• Makam sanatının "ilkbaharı" için
• Dışlanan rejimlerle ilişkiler...
• An Lee, Booker ödüllüromanını peyaz perdeye aktaracak
• Almanya Badminton Açık Turnuvası'nda en büyük galibiyet Çin takımının
• "Çirkin ördek yavrusundan güzel kuğu"ya dönüşen halterci Chen Xiexia
Diğer>>
china radio international china radio international

© China Radio International.CRI. All Rights Reserved. 16A Shijingshan Road, Beijing, China. 100040