ABD halkının can güvenliği “sermaye” boyunduruğu altında

2021-01-18 11:25:48

ABD halkının can güvenliği “sermaye” boyunduruğu altında_fororder_ABDSAGLIKSIGORTASI

ABD’de koronavirüse yakalanan Michael Flor, 62 günlük tedavi sürecinin sonunda 1,12 milyon dolarlık fatura aldı. Bir anketin sonuçlarına göre, ABD’de COVID-19’a yakalanan her 11 hastadan biri masrafların yüksek olması nedeniyle tedavi olmayı reddediyor. Salgın büyüteci, ABD’nin ulusal sağlık sisteminin sermayeye hizmet ettiğini ve ABD’li vatandaşların canlarının da “sermayeye” bağlı olduğunu gözler önüne seriyor.

ABD’nin sağlık sigortası sistemi, AB ve Japonya gibi gelişmiş ekonomilerin sistemlerinden farklı olup, ticari sağlık sigortası ve devlet sigortasının birleşiminden oluşuyor. Tedavi kaynaklarının dağılımı esas olarak piyasa tarafından belirlenirken, hükümet ise bu dağılımda yardımcı rolü oynuyor. Doktorlar, sigorta şirketleri, ilaç üreticileri, sağlık sigortası yönetim kurumları gibi çeşitli gruplar hem şiddetli bir rekabet içinde, hem de çıkar ilişkisiyle birbirlerine bağlı. Hal böyleyken sıradan Amerikan vatandaşları ve devletin sağlık sigortası sistemi, bu gruplar arasındaki rekabetin kurbanları haline geliyor.

ABD’nin ulusal sağlık sigortası sistemi, aşırı piyasalaşması ve hükümet denetiminden yoksun olması nedeniyle, sermaye ve rekabetin “savaş alanına” dönüştü. İlaç piyasası, birkaç dev firmanın tekelinde. Bu yüzden ABD, tüm dünyada ilaç fiyatları en yüksek seviyede bulunan ülkelerden biri konumunda. Beyaz Saray’ın eski danışmanlarından Ezekiel Emanuel basına verdiği demeçte, “ABD dünya nüfusunun yüzde 5’ini bile oluşturmuyor, ancak dünya genelinde ilaç harcamalarının yarısı ABD tarafından yapılıyor.” diye konuştu.

Kâr amacı gütmeyen sivil toplum örgütü KFF tarafından sağlanan verilere göre, en az 19 milyon ABD’li yetişkin ilaç fiyatlarının yüksek olması nedeniyle ilaçlarını Kanada ve Meksika gibi ülkeleden temin ediyor. Apandist ameliyat ücretleri üzerinden bir kıyaslama yapılacak olursa, İngiltere’de bu ameliyat 3 bin 50 dolara mal olurken, ABD’de ortalama masraf 13 bin doları buluyor.

KFF’nin COVID-19 salgını ortaya çıktıktan sonra yaptığı bir araştırmaya göre, ABD’de herhangi bir komplikasyon geçirmeyen bir COVID-19 hastası sağlık sigortasına sahip olsa bile en az 9 bin 800 dolarlık tedavi masrafı ödemek durumunda. Komplikasyon yaşayan COVID-19 hastalarının ödeyeceği tedavi masrafları da 20 bin doları aşabiliyor. 28 milyon ABD vatandaşının ise herhangi bir sağlık güvencesi bulunmuyor.

Öte yandan Amerikan vatandaşların çoğunun faydalandığı ticari sağlık sigortası iş verenler tarafından karşılanıyor. Fakat salgın nedeniyle çok sayıda vatandaş işsiz kaldı ve sigortasını kaybetti. Bu insanların, canlarını kaderin ellerine teslim etmekten başka çareleri yok gibi görünüyor.

Sağlık sigortası, ABD’nin rekabet gücünü kısıtlayan büyük bir unsur haline geldi. Yine de ABD’de sağlık sigortası reformu yavaş ilerliyor. Bu vaziyetin arkasında yatan sebepler herkesin malumu. Örneğin, siyasi kutuplaşma, Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti arasındaki reform anlaşmazlığını şiddetlendiriyor. Ayrıca Obama döneminde hayata geçirilen Uygun Fiyatlı Bakım Yasası, Trump döneminde revize edildi ve revizyon kapsamında sigortaya “zorunlu katılım”,  “gönüllü katılm ” olarak değiştirildi.

ABD basınında yer alan haberlere göre, sağlık sektörü 500 milyon dolarlık yıllık harcama ile ülkenin ölçeği en büyük lobisini teşkil ediyor. Nitekim 2020 başkanlık seçim kampanyasında Amerikan ilaç üreticileri, parlamenterlere 7,5 milyon dolar tutarında bağış yaptı. İşte bu nedenle ABD’de iktidara kim gelirse gelsin sağlık sisteminde köklü reform istemiyor. Bir başka deyişle ABD’nin para siyasetinin özü değişmese, sıradan ABD vatandaşlarının, hatta tüm ülkenin çıkarları da mevcut sağlık sistemine yem olacak. Bu, yönetmen koltuğunda sermayenin oturduğu bir “ABD trajedisi” değil mi?        

刘文俊