YORUM:Doğu'nun İncisi'nin düşündürdükleri: Pudong, reformların süreceğinin ispatı

  2020-11-12 20:41:56  cri

CRI TÜRKÇE

Popüler arama motorlarına girip "Shanghai" yazdığınızda karşınıza çıkan ilk görseller arasında, bir nehrin kıyısında rengarenk aydınlatmalarla 24 saat ışıldayan ihtişamlı gökdelenlerin yer alacağına şüphe yok. Kente yolunuz düşerse, sizi ilk götürecekleri yer olan, kentin en turistik noktası The Bund'dan (Waitan) karşıya, Huangpu Nehri'nin doğu yakasına doğru bakıp izlediğiniz manzara, aslında bir ekonomik mucizenin hem şahidi hem de ispatı…

Dünyanın en büyük ithalat fuarının kapılarını henüz kapattığı günlerde, organizasyona evsahipliği yapan Shanghai kenti, aynı zamanda bir diğer başarı hikâyesinin yıldönümünü kutluyor.

Bu yıl 3'üncüsü düzenlenen Çin Uluslararası İthalat Fuarı (CIIE) kapsamında imza atılan milyarca dolar tutarında sözleşme, dev bir ticari başarı veya maddi kazanımdan ibaret değil; belki de daha mühimi, COVID-19 pandemisinin etkisiyle boğuşan, ayağa kalkmaya çalışan küresel ekonomi için bir umut ışığı.

Shanghai'nin adının kısa süre içinde, hem de salgın tüm dünyada sürerken, böylesine önemli ve büyük çaplı etkinliklerle anılması, geçici bir "gövde gösterisi" olarak görülmemeli; bilakis, ticaret ve finans açılarından asırlık tecrübeye sahip "Doğu'nun İncisi"nin, 30 yıl evvel yeni bir rüzgârı arkasına alarak sağladığı kalıcı başarının bir kanıtı olarak değerlendirilmeli.

Shenzhen ile başlayan yükseliş Shanghai ile taçlandı

1990'ların başında, Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle dünyada yeni bir dönem başladı. Çin, bu süreçte, Batı ile işbirliğini artırarak, ekonominin açılması ve reformların ilerletilmesine dair kararlılığı konusunda muhataplarını ikna etmek istiyordu. Çin hükümetinin, 10 yıl kadar evvel Shenzhen ile başlattığı ekonomiyi açma yönündeki büyük planının tatbikine Shanghai'nin Pudong bölgesiyle destek verilmesi kararı alındı.

18 Nisan 1990'da Çin hükümeti, Pudong bölgesinin gelişmesi ve dışa açılması planını açıkladı. Ülkenin kaybedecek vakti, kimsenin de buna tahammülü yoktu; yabancı yatırımcıların enerji ve taşımacılık projeleri ile hizmet sektörüne dahline, yabancı yatırım bankalarının kurulmasına müsaade eden yeni düzenlemeler getirildi. Reform adımları hız kesmiyordu, yabancı yatırımcıları teşvik etmek için vergi indirimi yahut muafiyetini öngören avantajlı politikalar uygulandı.

Sigortacılık ve bankacılık alanında atılan adımlar da Pudong'un mevzuubahis rolünü güçlendirdi. Bunu 2000'li yıllarda da aralıksız gelişmeler takip etti.

Çin basınında yer verilen bazı veriler, bu çarpıcı gelişmeyi gözler önüne seriyor. Pudong'un GSYİH'si 30 yılda, 6 milyar yuan (906 milyon dolar) seviyesinden 1,27 trilyon yuan (192 milyar dolar) seviyesine yükseldi.

Pudong, 30 yıllık hızlandırılmış reform ve dışa açılma sürecinde, 170 ülkeden 36 bin yabancı sermayeli şirketten yaklaşık 102 milyar 950 milyon dolarlık yatırım çekti.

Herkesin malumudur, küçük ölçekli ticari hesaplar yapanlar, "Buradan ne çıkarırım?" diye düşünürken, daha geniş vizyona sahip olanlar için ise asıl soru şudur: "Buradan nereye yayılırım?" Pudong, bölgesi 30 yıllık süreçte, Çin'in yabancı sermayeye kucak açtığı nokta, işletmeler için bir cazibe noktası olmakla kalmadı, tüm dünyadan şirketler için Çin'in devasa piyasasına ulaşma yolunda bir sıçrama tahtası oldu.

Dışa açılma sözünün tutulacağının ispatı

2020 yılında, tüm dünya, başta salgın olmak üzere muhtelif faktörler nedeniyle bir darboğaz içine girmiş durumdayken, Pudong'da yılın ilk sekiz ayında kurulan şirket sayısı önceki yıla kıyasla yüzde 33 yükseldi. Aynı dönemde, bölgedeki sanayi yatırımları yüzde 20'nin üzerinde arttı.

Bugün, 348 çok uluslu şirketin bölge üssü Pudong'da yer alıyor.

Pudong örneği ve Çin hükümetinin 30'uncu yıl kutlamalarına bu denli önem atfetmesi, Çin hükümetinin, Çin piyasasını tüm dünyaya açma taahhüdünün de cisimleşmiş bir örneği niteliğinde.

Daha somut konuşmak gerekirse, Çin yabancı sermayeli şirketlerin piyasaya girişlerini kolaylaştıracak adımlar atıyor, negatif listeleri düzenliyor ve serbest ticaret bölgelerinin kurulmasını destekliyor.

Tesla'nın Shanghai'de kurduğu mega fabrika, ülkedeki tamamı yabancı sermayeli ilk otomobil üretim üssü olduğu gibi, diğer yatırımcılar için de teşvik edici bir örnek arz ediyor. Buradaki önemli bir nokta, sadece ABD'li teknoloji devinin Çin'i, Shanghai'yi seçmesi değil; ilaveten, fabrikanın kurulması aşamasındaki bürokratik işlemlerin, vergi düzenlemelerinin ve onay süreçlerinin süratinin ve etkinliğinin tüm dünyaca görülmesi.

Shanghai'nin mazisini düşününce ve bugününe bakınca, Trump yönetimi tarafından Çin'e fırlatılan okların esasen çok da mühim olmadığını düşünüyor insan; Pudong bölgesindeki, her göreni büyüleyen, göğe uzanan o dev gökdelenler, ekonominin, zihinlerin ve ülkenin de "yükselişini" temsil ediyor.