Yorum: ABD, inanç özgürlüğü konusunda çifte standarttan vazgeçmeli

  2020-11-06 18:54:18  cri

ABD'li bazı siyasetçiler, Çin'in Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi'nde inanç özgürlüğünü kısıtladığını, dini mekânları yıktığını ve din adamlarına siyasi baskı uyguladığını iddia ediyor. Xinjiang İslam Derneği, bu iddialar karşısında kısa süre önce "Xinjiang'daki inanç özgürlüğü durumu" başlıklı bir rapor yayımladı.

Washington yönetiminin, ABD'de ciddi boyutlara ulaşan inanç özgürlüğü sorununu yok saymakla yetinmeyerek diğer ülkeleri suçlamaya kalkıştığına dikkat çeken uzmanlar, ABD'nin inanç özgürlüğü konusundaki çifte standartlı uygulamalarından derhal vazgeçmesi gerektiğini vurguladı.

Xinjiang İslam Derneği'nin yayımladığı raporda, ABD'li siyasetçilerin ortaya attığı mesnetsiz iddiaların gerçeklere uymadığına, bölgedeki dini çevreler ile Müslümanların duygularını incittiğine işaret edilerek, bu iddialara kararlılıkla karşı çıkıldığı vurgulandı.

Xinjiang'daki çeşitli etnik gruplara mensup vatandaşların inanç özgürlüğü etkin şekilde korunuyor

İnanç özgürlüğünü korumak ve ona saygı göstermek, sosyalist hukuk devletinin önemli dayanaklarından biri. Xinjiang'da yaşayan çeşitli etnik gruplara mensup vatandaşların inanç özgürlüğü, Çin Halk Cumhuriyeti Anayasası ve ilgili kanun ve yönetmeliklerle etkin şekilde korunuyor. Xinjiang'daki çeşitli etnik gruplara mensup vatandaşların seçme ve seçilme hakkı, eğitim hakkı ve eşit istihdam hakkı konularında dini inançları nedeniyle ayrımcılığa uğramaları söz konusu değil. Xinjiang'da yaşayan Müslümanların beslenme, bayram kutlama, evlilik ve cenaze gibi konularda örf ve âdetlerine gerekli saygı gösteriliyor. Kamu kurumları, işletmeler ve okullarda helal yemek pişirilen bölümler bulunuyor. Yerel hükümet, Müslümanların cenaze geleneklerindeki ihtiyaçlarını karşılamak için de mezarlık olarak kullanılacak araziler tahsis ediyor.

Bunun yanında, Xinjiang'daki çeşitli etnik gruplara mensup vatandaşların inanç özgürlüğünün korunması için elverişli ve güçlü bir zemin oluşturuldu.

Xinjiang İslam Derneği'nin en son raporuna göre, Xinjiang yerel hükümeti, son yıllarda, camilerin sahip olduğu koşulları etkin şekilde düzeltirken, camilere su, elektrik, doğal gaz, kalorifer, yol ve sağlık gibi kaliteli kamu hizmetleri sağladı. Bu, Müslümanların ibadetlerini yapmalarına da büyük kolaylık sağladı. Ayrıca, Müslümanların hac ibadetlerini yerine getirmeleri için çalışmalar da düzenli ve sorunsuz şekilde yürütülüyor.

Buna paralel olarak, Xinjiang'daki dini görevlilere yönelik eğitimlere verilen önem de her geçen gün artıyor. Bu kapsamda, 100 milyon yuanın üzerinde yatırım sonucu inşa edilen Xinjiang İslam Enstitüsü'nün yeni kampüsü Eylül 2017'de resmen hizmete girdi.

Öte yandan, Xinjiang'daki çeşitli etnik gruplara mensup vatandaşların ortak çabaları sayesinde, "Üç kötü güç" olarak anılan aşırı dincilik, terörizm ve bölücülüğe ağır darbe indirildi.

Bölgedeki radikal dinci faaliyetlerin yayılma eğilimi kesildi.

Aşırı dincilik, İslam'ın adını kullanarak, insanlık, toplum, medeniyet ve din karşısındaki bir tümör olduğu gibi, terörizmin de sözde fikri dayanağıdır.

Xinjiang İslam Derneği'nin raporu, 1990'lı yıllarda Xinjiang'da meydana gelen binlerce terör olayının arkasında aşırı dinciliğin bulunduğunu gösterdi. Alınan güçlü tedbirler sayesinde, Xinjiang'da art arda 4 yıldır hiçbir terör olayı yaşanmadı. Çeşitli etnik gruplara mensup vatandaşlar, uyumlu, huzurlu ve barışçı bir ortamda yaşıyor, vatandaşların inanç özgürlüğü de bu ortamda etkin şekilde korunuyor.

ABD, ilgisini diğer ülkelere değil, kendi dini ayrımcılık sorununa yöneltmeli

Ancak, ABD'li bazı siyasetçiler, Xinjiang'da inanç özgürlüğü konusunda kaydedilen büyük başarıları görmek istemiyor. Bu kişiler, Çin karşıtı iddia ve yalanlar üreterek, Çin'in kalkınmasını engellemeye, siyasi çıkarlar elde etmeye çalışıyor.

İronik olan bir diğer nokta da dini ayrımcılığın aslında ABD'de var olan ciddi bir sorun olması... O kadar ki, 2017 yılında ABD Başkanı, Müslümanlara yönelik yasaklar öngören bir talimata imza atmış, bu adım, uluslararası toplumda yoğun tepkiye yol açmıştı.

Anketler, ABD'li Müslümanların yüzde 75'inin, ülkede kendilerine karşı ayrımcılık bulunduğu kanısında olduğunu gösteriyor. İlgili ankete katılan ve Müslüman olmayan vatandaşların yüzde 69'unun aynı görüşte olması da dikkate değer.

Ankete katılan Müslümanların yüzde 50'i, son yıllarda "ABD'de Müslüman olmanın" gittikçe zorlaştığını düşünüyor. 2018 yılında ABD'deki ara seçimlerde, adayların üçte birinin, Müslümanların şiddete doğal bir meyil beslediklerini ve topluma ciddi tehdit oluşturduklarını iddia etmesi de bu durumun bir yansıması.

BM 75. Genel Kurulu 3. Komitesi'nin toplantılarında, 45 ülke ortak bir açıklama yayımlayarak, Xinjiang konusunda Çin'e olan desteklerini açıkladı. Destek metninde, insan haklarının siyasileştirilmesine ve çifte standart uygulamalarına kararlılıkla karşı çıkıldığı vurgulandı.

Uzmanlara göre, uluslararası toplum Çin'i Xinjiang konusunda destekleme eğilimine sahipken, ABD'nin ilgisini diğer ülkelere değil, kendi dini ayrımcılık sorununa yöneltmesi, din konusunu siyasileştirmekten vazgeçerek, dinin kutsallığına zarar vermemesi gerekiyor.

Netice olarak, Xinjiang'daki çeşitli etnik gruplara mensup vatandaşların inanç özgürlüğünden faydalandıkları bir gerçek ve Washington'un ortaya attığı asılsız, dayanaksız ve çirkin iddialar bu durumu asla ve asla değiştirmeyecek.