Bütün dünya oturdu ABD başkanlık seçimini izliyor...

  2020-11-06 11:36:51  cri

ABD'de seçim personeli "ek mesai" yapmaya devam ediyor. Oy sayımı uzadıkça, küresel çapta internet kullanıcıları "dizi izler gibi" Amerikan seçimlerini izliyor. Dünya birkaç gündür ABD saatiyle yaşıyor.

Seçim sonucu küresel çıkarları ilgilendirecek

New York Times'ın 4 Kasım'da yazdığı gibi, bütün dünya ülkeleri kendi iç haberleri gibi ABD seçimlerini izliyor. Çünkü bu, küresel etkileri olacak bir seçim. Farklı ülkelerin vatandaşları, oy kullanmasalar bile, Amerikan halkının seçiminden etkilenecek.

Avustralya ve Endonezya'da insanlar, eyaletlerin Demokratlara (mavi) mı, Cumhuriyetçilere (kırmızı) mi oy verdiğini görmek için kafede televizyon başında toplanıyor.

İran'da, ABD başkanlık seçimleri Farsça Twitter'da en çok aranan sözcük haline geldi.

Seçim, Asya ticaret piyasasında ciddi dalgalanmayı tetikledi. Covid-19 salgınının temelde kontrol altında olduğu bu bölgede birçok kişi, salgınla mücadelede bu kadar kötü bir performans sergileyen Donald Trump'ın neden hala çok destek alabildiğini anlamaya çalışıyor.

Bu arada, Güney Kore medya kuruluşlarının internet sitelerinde oy sayımı gerçek zamanlı olarak yayınlanıyor ve TV'de seçimlerle ilgili güncelleme yapılıyor. Bu defaki seçimler son yıllarda Güney Kore halkının en fazla ilgi gösterdiği Amerikan seçimi durumunda.

Demokrat Parti'nin başkan yardımcısı adayı Kamala Harris'in annesinin doğum yeri olan Hindistan'da seçim heyecanla izleniyor. Özellikle Harris'in büyükbabasının 100 yıldan daha uzun bir süre önce doğduğu bir Hindistan köyündeki küçük bir otelin müdürü şunları söyledi: "Amerikan seçimlerine genellikle dikkat etmiyoruz. Ama bu sefer, tıpkı kendi seçimlerimiz gibi dikkatle izliyoruz."

Bu otelin müdürü, her iki tarafın da bu kadar yakın oyların sonuçlarından duyduğu hayal kırıklığını dile getirip oylamanın "ırkçı" dürtülerle yapıldığından şüphelendiğini belirterek "Beyazların Trump'a oy verdiği açık" dedi.

ABD medyası ayrıca Trump'la birbiri ardına gelen saçmalıktan sonra, dünyadaki birçok ülkenin ABD'nin John Biden'ın vaat ettiği daha geleneksel rotaya dönebileceğini umduğuna inanıyor. Şu anda birçok insan Trump'ın seçimi kaybetmesini bekliyor.

Ancak Trump'ın görev süresi boyunca kar elde eden ülkeler karışık duygulara sahip. İsrail'de sağcı yorumcular, Biden konusunda iyimser olan Amerikan medyasını hedef alıyor.

Endonezya ve Afganistan gibi ülkeler, seçimin ABD ile dünya arasındaki ilişkilerde değişikliklerin habercisi olacağını umuyor. Örneğin, Trump'ın müttefiki olan Brezilya Devlet Başkanı Bolsonaro, Trump'ın yeniden seçilmesi yönündeki umudunu açıkça ifade etti. Ancak bu ülkedeki eleştirmenler, Biden'ın göreve geldikten sonra Trump'ın politikalarını değiştirip "Amazon yağmur ormanını" kurtarabileceğini umuyor.

Ayrıca ABD Quartz web sitesi ve Politico haber ağının 4 Kasım'da bildirdiğine göre, Avrupa da nefesini tutarak sonucu bekliyor. Trump, ABD ile Avrupa Birliği arasındaki ticari ilişkilerden duyduğu hoşnutsuzluğu dile getirerek İran nükleer anlaşmasından ve Paris iklim anlaşmasından çekildi, ayrıca NATO'nun varlığında ısrarlı değil.

Dış politika açısından, Trump'ın uzun zamandır güvenilir bir ortak olmadığı kanıtlanmış durumda.

Berlin merkezli düşünce kuruluşu olan Avrupa Dış İlişkiler Derneği'nde kıdemli politika araştırmacısı Susi Dennison, "Trump'ın ikinci dönemi Avrupa için daha zor olabilecek, çünkü ABD'nin dış politikadaki 'önce ABD stratejisi' onu daha cesur hale getirdi" diye belirtti.

Dikkat çekici bir şey olarak, pek çok Avrupalı tanınmış isim, Trump'ın zaferini vaktinden önce ilan etmesinden, asılsız seçim dolandırıcılığı suçlamalarından ve ABD Yüksek Mahkemesi'ne dava açacağı iddiasında bulunmasından duydukları hayal kırıklığını dile getirerek bunun dünyayı etkileyebilecek bir demokrasi krizini tetiklemesinden endişe ediyor.

Alman medyası, Avrupa Reform Merkezi dış politika direktörü Ian Bond'un görüşlerine yer vererek ABD seçimlerinin sonucuna bakılmaksızın, AB'nin ABD'ye bağımlılığını azaltması gerektiğine dikkat çekti.

Aynı zamanda Biden kazansa bile, yeni yönetim Covid-19 salgını gibi Trump döneminden kalan meselelerle ve Cumhuriyetçi senatörlerle tanışmanın zorluğuyla uğraşmak zorunda kalacak. Ian Bond, "Biden'in AB ile ilişkileri işletmek için kullanabileceği zaman aslında çok sınırlı" dedi.

Ancak, tüm Avrupalı liderler Trump'ın performansına karşı değil. First Lady Melania'nın memleketinde, göçmen karşıtı Slovenya Başbakanı Janez Jansa, Trump'ın açıkça kazandığını açıkladı. Medyayı gerçekleri inkar etmekle suçlayan Janez Jansa, Cumhuriyetçi Parti'yi "Amerika'daki büyük zaferi" için tebrik etti.

Aslında seçimleri çekirdek yiyerek izleyen insanlar sadece basit bir dille açıklanan seçim sonuçlarını öğrenmek istiyor, şimdi ise ABD'deki karmaşık seçim politikalarını öğrenmek zorundalar.

Bunun yanı sıra, izleyiciler ABD'deki dükkanların neden tahtalarla kapatıldığını anlamak isyorlar. 74 yaşındaki Trump'ın saat 2'de kendisini "galip" ilan ederken oy sayımını durdurmak için yüksek mahkemeye gideceği konusunda uyarması, kafaları daha da yordu.

Avustralya araştırma enstitüsü Roy Institute başkanı Michael Fullilove, "Trump'ın açıklaması demokrasiye inanan herkesi endişelendiriyor" dedi: "ABD için en kötü sonuç tartışmalı bir seçim olabilir. Covid-19 pandemisinde ABD zaten annormal bir imaj gösterdi, şimdi ise ateşi çıkan birisi olarak kendi yönünü kaybetmiş gibi görünüyor."

Fransız Le Monde gazetesinin manşetinde "Trump-Biden: Amerika bölünüyor" ifadesi vardı.

New York Times ise şöyle diyor: "Küresel izleyiciler için, sürekli değişen ABD seçim haritası, insanların kafasını karıştırabilen, ancak insanları buna bağımlı hale getiren bir dram."

Finansal risk analisti James Bernstein, "Kimin kazandığıyla hiçbir ilgisi yok. Amerika çok bölünmüş bir topluma dönüştü. Trump korkunç olsa da, salgına karşı mücadeledeki yeteneksizliğine rağmen hala ülkenin yüzde 50'sinin desteğini alabiliyor. Bu pek çok sorunu yansıtıyor" yorumunda bulundu.

Nijeryalı yazar ve analist Feyi Fawehinmi ise birçok Afrikalı "izleyicinin" duygularını şöyle özetliyor: "Böyle bir senaryoyu yazabilecek ikinci bir ülke yok. Bu saf bir eğlencedir."