Yorum: Xinjiang hakkında yalanlar atan ABD'li siyasetçiler, en büyük insan hakları istismarcıları

  2020-07-17 20:30:13  cri

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O'Brien gibi Çin karşıtı bir grup Amerikan siyasetçi, kısa süre önce yine insan hakları kisvesi altında Çin'in Xinjiang politikalarını suçlayan yorumlarda bulundu.

Xinjiang'da "toplu gözaltı", "zorunlu çalıştırma" ve "nüfus kontrolü" uygulandığı gibi yalanlar uyduran bu siyasetçiler, asılsız iddialarını destekleyecek tek bir güvenilir delil gösteremeyince uluslararası toplumda yoğun tepkiye yol açtılar ve çirkin niyetlerini bir kez daha ortaya koydular.

ABD'nin Beijing Büyükelçiliği'nin resmî Twitter hesabından yapılan bir paylaşımda, Çin hükümetinin Xinjiang'da insan haklarını ihlal ettiği savunuldu. Paylaşılan yazıda, Çin menşeli ürünlerin "köle işçilik" sonucu imal edildiğini gösterdiği iddia edilen bir fotoğrafa da yer verildi.

Ancak internet kullanıcıları, fotoğrafın sahte olduğunu ve yapay yollarla üzerinde oynandığını hemen tespit etti. Yapılan yorumlarda, "ABD'nin Beijing Büyükelçiliği'nin ana görevi, diğer ülkelere asılsız suçlamalar yöneltmek mi?" diye soruldu. Günümüzde ABD'li bazı siyasetçilerin sahte bilgiler kullanarak Çin'i karalamayı alışkanlık hâline getirdiği görülüyor.

Öte yandan, ABD merkezli bağımsız haber sitesi "The Grayzone"nin yaptığı araştırmalara göre, Xinjiang'da sözde "zorla işçi çalıştırma" iddiası, ABD ve Avustralya'daki Çin karşıtı güçler tarafından özenle uydurulan bir senaryo. "Milyonlarca Uygur'un gözaltına alındığı" iddiası da tamamen gerçeğe aykırı. Bu iddiayı, ABD hükümetinin desteklediği "Çin İnsan Hakları Savunucuları Ağı", sadece sekiz kişiye yönelik bir soruşturmanın sonuçlarına dayanarak uydurmuştu.

"The Grayzone" sitesinin araştırmasına göre, Xinjiang hakkında sıkça yalanlar uyduran Adrian Zenz aşırı sağcı bir Hristiyan ve Amerikan istihbarat kuruluşlarının manipülasyonlarıyla kurulan "Xinjiang Mesleki Eğitim Merkezleri Araştırma Ekibi"'ndeki başlıca isimlerden biri. Çin karşıtlığını kendine misyon edinen Zenz'in uluslararası toplum nezdindeki şöhreti ise çoktandır yerlerde sürünüyor.

Robert O'Brien'in ÇKP'nin Xinjiang'da yaşayan Uygurlara "nüfus kontrolü" uygulandığına dair iddiaları da gerçeklerin çarpıtıldığı bir karalama olmaktan ibaret. Geçtiğimiz 40 yılda, Xinjiang'daki Uygur nüfusu 5 milyon 550 binden günümüzde 11 milyon 680 bine yükseldi. Robert O'Brien'in "nüfus kontrolü" iddiası tamamen bir yalan.

ABD'li siyasetçiler tarafından karalanan Çin'in Xinjiang politikalarının, aslında bölgedeki insan haklarını güzel bir şekilde koruduğu bir gerçek. Yürütülen terörizm ve aşırıcılıkla mücadele çalışmaları sayesinde geçtiğimiz üç yılda Xinjiang'da hiçbir terör saldırısı yaşanmadı, yerel halkın can güvenliği teminat altına alındı.

Aynı zamanda, Xinjiang yerel hükümeti, çeşitli etnik gruplara mensup vatandaşların istihdam hakkını da güvence altına aldı. 2018 yılından bu yana, Xinjiang'ın güneyinde yaşayan 151 bin yoksul nüfus istihdam edildi. Söz konusu kişilerin tamamı yoksulluktan kurtulurken, yıllık ortalama gelirleri de 45 bin yuana ulaştı.

Çin Medya Grubu'na (CMG) bağlı CGTN kanalının geçen ay yayınladığı "Yüce Tanrı Dağları-Çin'in Xinjiang'da terörle mücadelesinden hatıralar" başlıklı belgesel dizisi de terörizmin Xinjianglılara getirdiği zararları, hükümetin politikaları sayesinde yerel halkın tekrar huzur ve refaha kavuştuğunu gösterdi. Özetle, Çin'deki insan hakları durumunu birkaç ABD'li siyasetçi değil, ancak Çin vatandaşları değerlendirebilir.

"Önce halk" ilkesini izleyen Çin Komünist Partisi'nin liderliğinde Çin Halk Cumhuriyeti, yoksul bir ülke durumundayken dünyanın ikinci büyük ekonomisi hâline geldi, uzun yıllardır küresel ekonominin büyümesine yıllık yüzde 30'un üzerinde katkı sağladı.

Bilhassa, reform ve dışa açılma politikasının uygulandığı son 40 yılda, Çinlilerin kişi başı geliri 25 kat arttı. Çin'de 850 milyon kişi yoksulluktan kurtarıldı. Çin, dünyada yoksulluğun azaltılmasına da yüzde 70'lik katkı sağladı.

Dünya Bankası tarafından 2019 yılında yayımlanan raporda, Çin'in Kuşak ve Yol inisiyatifinin kapsamlı şekilde hayata geçirilmesinin dünya genelinde 32 milyon kişinin yoksulluktan kurtarılmasına yardımcı olacağı bildirildi. Bu konuya önyargı ile yaklaşmayan herkes, barışçı kalkınma yolunda ilerleyen Çin'in insan hakları çalışmalarının, küresel insan haklarına da büyük katkı yaptığı konusunda hemfikir.   

ABD'ye bakınca ise insan hakları karnesinin kötülüğünü tüm dünya görüyor; sözde insan hakları savunucuları, aslında dünyanın en büyük insan hakları istismarcıları. İstatistiklere göre, ABD 240 yıllık tarihinde sadece 16 yıl savaş yaşamadı. ABD, son 20 yılda, yasa dışı bir şekilde Irak, Libya, Suriye, Afganistan ve diğer ülkelere karşı savaş açtı ve askerî operasyonlar düzenledi, büyük insani krizlere ve insan hakları ihlallerine yol açtı.

ABD'de hanehalkı geliri bakımından en zengin yüzde 0,1'lik kesimin serveti, kalan yüzde 90'dan fazla nüfusun toplam servetine eşit. Zengin ile yoksul nüfus arasındaki uçurumun büyümesinin de insan haklarından yararlanılması ve insan haklarının korunması üzerinde ciddi olumsuz etkileri var.

Özellikle de yeni tip koronavirüs salgınının ortaya çıkmasından bu yana, ABD hükümetinin yetersiz önlemleri nedeniyle zengin ve fakirler arasındaki kutuplaşma, ırk ayrımcılığı ve sosyal adaletsizlik gibi mevcut insan hakları sorunları daha da görünür hâle geldi.  

"İnsan hakları", bazı politikacılar tarafından kendi özel çıkarlarını korumak için kullandıkları, Amerikan zorbalığının bir aracı ve siyasi bir araç durumuna indirgendiğinde sözde "insan hakları kartı" da doğal olarak dünyayı aldatamıyor.

Filipinler-BRICS Ulusal Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü Mario Ferdinand Pasion, ABD'nin Xinjiang ile ilgili sözde insan hakları meselesini Çin'in uluslararası itibarını zedelemek için siyasi bir araç olarak kullandığına dikkat çekerken, dünyanın bu durumu kabul etmediğini, aksine ABD'nin "aptal gibi göründüğünü" kaydetti.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'nin kısa süre önce düzenlenen 44. toplantısında, 46 ülke Çin'in Xinjiang bölgesinde insan haklarının gelişiminin olumlu değerlendirildiği ortak bir bildiri yayımlarken, bildiride ABD'nin Çin'i insan hakları meseleleriyle ilgili kışkırtma girişimleri de sert bir şekilde eleştirildi.

Pompeo, O'Brien ve diğerleri, Xinjiang'ın gelişmesini gerçekten anlamak istiyorlarsa, uluslararası toplumun bu konudaki mutabakatına kulak vermeliler. Xinjiang'a giderek bölgeyi gözlemlemek en iyisi. Gerçeklere gözünü kapatıp siyasi manipülasyonlar peşinde koşan Amerikalı politikacıların yapabilecekleri tek şey yine kendilerine zarar vermek olacak.