Yorum: Amerikan siyasetçiler daha ne kadar dünyayı kandıracak?

  2020-05-06 21:36:07  cri

 

Zhang Yifu-CRI Haber Merkezi

"COVID-19'a yakalandığımdan şüphelenmiştim ancak ABD'de ilk vakanın Ocak ayında çıktığını söylediler. Daha önce de grip olmuştum ama belirtileri bu kadar ciddi değildi. Öleceğimi sandım." ABD'nin New Jersey eyaletinde bulunan Belleville kentinin belediye başkanı Michael Melham tarafından kısa süre önce yapılan bu açıklama, uluslararası toplumun geniş dikkatini çekti. Melham, Kasım ayında kendisinin COVID-19'a yakalandığını düşündüğünü ve test sonucunun da vücudunda COVID-19'a karşı viral antikor olduğunu gösterdiğini söyledi. Melham'ın söz konusu açıklamasıyla, ABD'de ilk vakanın görüldüğü tarih yaklaşık 2 ay geriye alınmış oldu ve ayrıca Amerikan siyasetçilerin övünerek söyledikleri salgınla ilgili bilgilerin şeffaf olduğu yönündeki yalan da çürütüldü.

ABD şu an hem vaka, hem de can kaybı sayıları bakımından dünyanın ilk sırasında bulunuyor. Ancak Washington yönetimi ülkede salgınla ilgili bilgilerin toplanması, derlenmesi ve açıklanması konularında anormal bir pasif tavır sergiliyor ve salgınla ilgili bilgileri saklamakla eleştiriliyor. Bu durum hem ABD vatandaşlarının bilgiye ulaşma hakkını ihlal ediyor, hem de ülkede salgınla mücadele çalışmalarını engelliyor. ABD'de salgının patlak vermesinden bu yana Amerikan siyasetçilerin sürekli vurguladıkları bilgi şeffaflığı ise gittikçe bulanıklaştı.

Amerikan siyasetçilerin şüpheli noktalar konusunda dünyayı kandırması daha ne kadar sürecek?

Şüphe 1: Washington yönetimi salgının ülkedeki gelişimiyle ilgili süreci açıklamaktan hep kaçındı, bu da ister istemez insanların salgının ne zaman patlak verdiğinden şüphelenmesine neden oldu. Melham'dan önce ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi Direktörü Robert Redfield de Eylül 2019'da başlayan grip salgınında hayatını kaybedenlerden bazılarının aslında COVID-19'dan öldüğünü kabul etti.

California eyaleti tarafından kısa süre önce yapılan bir açıklamada ise, bölgede COVID-19'dan dolayı ilk can kaybının 6 Şubat'ta yaşandığı belirtildi. Bu da, ülkede COVID-19'dan dolayı gerçekleşen can kaybını ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi tarafından açıklanan tarihten 3 hafta önceye çekmiş oldu.

Şüphe 2: ABD yönetiminin tespit edilen vakaların ve salgın nedeniyle hayatı kaybedenlerin sayıları gibi bilgi paylaşımının belirsiz ve çelişkili olması. Ayrıca salgını önlemek için uyarıda bulunan uzmanlara yönelik idari soruşturma başlatarak, bu kişilere baskı yapması da şüpheleri arttırıyor. Bu girişimlerin amacı ne?

Beyaz Saray, Amerikan yetkililer ile sağlık kuruluşları ve uzmanlarının salgınla ilgili açıklama yapmadan önce Başkan Yardımcısı Mike Pence'nin ofisinden onay alınması uygulamasını Şubat sonuna kadar sürdürdü.

ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi'nin Mart ayı başında bir süre vaka ve ölüm sayılarını açıklamayı durdurması da Amerikan vatandaşları tarafından salgını saklamak olarak yorumlandı.

Hatta, Dünya Sağlık Örgütü ve birçok ülke salgın nedeniyle alarm ilan ettikten sonra, Washington yine vatandaşların dikkatini başka yöne çevirmeyi ve sorumluluğunu başkalarına atmayı denedi. Peki neleri saklamaya çalışıyorlar?

Şüphe 3: ABD yönetimi, salgın konusunda yapılan erken uyarıyı kasten gizlemeye çalıştı. ABD'de yayımlanan New York Times'ta yer alan habere göre, doktor Helen Chu Ocak ayında salgınla ilgili Amerikan makamlarına uyarıda bulundu, test sonuçlarını da ilgili denetim kuruluşlarına sundu, ancak doktorun bu bilgileri kamuoyuna açıklaması yasaklandı. Amerikan politikacılar kendi ülkelerindeki bilim insanlarının neleri açıklamasından korkuyor?

Mesela birçok defa ABD liderinin hatasını düzelten Beyaz Saray Koronavirüs Görev Gücü'nden Anthony Fauci, az kalsın işinden alınacaktı. Fauci'nin Temsilciler Meclisi'ndeki oturumlarda tanık etmesi de yasaklandı. Ülkede salgınla mücadeleyi destekleyenlere baskı yapılmasının amacı nedir?

Şüphe 4: Dünyanın en gelişmiş ülkesi olan ABD'nin salgınla mücadelede elzem malzemeleri satın alma ve dağıtma bilgileri de son derece karmaşık. Bilgi karmaşası ABD'nin salgınla mücadele eylemlerini ciddi şekilde engelledi ve bazı eyaletler kendi mücadele planlarını yapmak zorunda kaldı.

ABD Sağlık ve Kamu Hizmeti Bakanlığı denetim çalışmasından sorumlu Christi A. Grimm geçen ay yayımladığı bir raporda, ülkede yüzlerce hastanede yeni tip korona virüsü testi taleplerinin karşılanamadığını ve ciddi malzeme sıkıntısı yaşandığını açıkladı. ABD lideri ise raporda siyasi önyargı bulunduğu gerekçesiyle Christi A. Grimm'i başka bir pozisyona atadı.

Söz konusu gerçekler, ABD'de bilgi şeffaflığı bulunmadığını gösteriyor. Washington'daki politikacıların salgınla ilgili bilgileri saklaması ve sorumluluklarını başkalarına atması, kendi iktidar yetersizliklerini saklamayı amaçlıyor. Bu da tıp, bilim ve teknoloji bakımından dünyada ön sıralarda bulunan ABD'de salgının yayılması ve büyük can kaybı yaşanmasına neden oldu.