Yorum: Pompeo Beyaz Saray'ın 'kukla oynatıcısı' olarak ABD'nin prestijini zedeliyor

  2020-04-13 21:34:28  cri
Zhang Yifu-CRI Haber Merkezi

ABD'nin COVID-19 salgını nedeniyle diğer ülkelere iftira atma ve damgalama yoluyla saldırma girişimleri, ABD'nin devlet prestijini bozuyor.

ABD'nin son zamanlarda uluslararası salgınla mücadele işbirliğinde gösterdiği performansa göz atalım: Başka bir ülkeden Almanya'ya gönderilen maskelere el koymak; 3M şirketini Kanada ile Latin Amerika'ya maske ihracatını durdurmaya zorlamak; salgınla mücadelede yaşadığı başarısızlığın sorumluluğunu Çin'e atmak; İran ve Küba gibi ülkelere yaptırımları sürdürerek, bu ülkelerin tıbbi malzeme edinmesine engel olmak...

Kısa süre önce Foreign Affairs dergisinde ABD eski Dışişleri Bakanı Yardımcısı Kurt Campbell ve Yale Üniversitesi Çin Merkezi'nden Yüksek Araştırmacı Rush Doshi imzasıyla yayımlanan yazıda, Washington'un performansının yayılmaya devam eden COVID-19 salgını karşısında başarısız olduğuna işaret edildi.

Her geçen gün daha fazla insan, ABD'nin diplomatik ahlak seviyesinin hızlıca düşmesinin sebebi olarak Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'yu işaret ediyor. Washington Post gazetesinde yer alan bir yazıda, Pompeo'nun salgını göğüsleme konusundaki kötü performansıyla, ABD tarihinin en başarısız dışişleri bakanlarından birisi haline geldiği ifade edildi. Aslında Pompeo'nun siyasi hayatına bakıldığında şöyle bir gerçeği görebiliyoruz: Faydacı siyasi fırsatçılık anlayışı, ABD liderlerinin gözdesi haline gelerek, Washington yönetiminde önemli konum edinmesini sağlayan önemli bir yöntem. Pompeo, bir bukalemun gibi, siyasi tutumunu sürekli değiştirerek Washington'un zirvesine adım adım yaklaşıyor.

ABD'de son hükümetin oluşturulmasından bu yana, ABD'nin dış ilişkiler ve ulusal güvenlik konusundaki karar alıcı ekibi defalarca yeniden oluşturuldu. Mart 2018 ila Eylül 2019 arasında, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Savunma Bakanı James Norman Mattis ve Ulusal Güvenlik Danışmanı John Robert Bolton görevlerinden alındı. Bu isimlerin tersine, Kısa bir süre CIA Başkanlığı'nı yürüten Pompeo ise bugüne kadar Dışişleri Bakanlığı görevini sürdürmektedir. New Yorker dergisinde isminin bilinmesini istemeyen bir eski yetkilinin açıklamasına dayanılarak yayımlanan bir yorumda, Pompeo ABD liderleri etrafındaki en başarılı "dalkavuk" olarak eleştirildi.

Washington Post gazetesinde yer alan bir yoruma göre de, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından Temmuz 2019'da hazırlanan bir belgede, Pompeo'nun ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford'ı Afganistan sorununu ele almak için Kabil'e gönderdiği dile getirildi. Dışişleri Bakanlığı'nda bir yetkili olan Pompeo, kişisel otoritesini genelkurmay başkanının üzerinde uyguladı. Defense One sitesinde bu konuda yayımlanan değerlendirmede, "En az sistem bakımından Pompeo'nun böyle bir yetkisi yok." ifadesine yer verildi.

Belli ki, Pompeo'nun dış ilişkiler ve ulusal güvenlik ekiplerindeki etkisi son derece büyük. Ancak, Pompeo'nun mesleki yeterliliği ve ahlakı bu tür yüksek kontrol gücüne yetmiyor. Sonuç olarak, uygun olmayan politikaların yıkıcılığı daha da büyüyor.

Bu yıkıcılık, İran sorununda iyice ortaya çıktı. ABD lideri jeopolitik bakımdan içeriye çekilmek isterken, Pompeo siyasi gücüyle ABD liderinin kararlarını etkileyerek, diğer ülkeleri dönüştürmeye ve kontrol etmeye çalıştı.

CNN tarafından verilen habere göre, Pompeo, ABD liderinin geçen yaz İran'a yönelik saldırıyı son anda iptal etmesinden dolayı hayal kırıklığına uğradı. Daha sonra ABD lideri Trump, geçen Eylül'de düzenlenen BM Genel Kurulu Toplantısı'nda İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'yle görüşmeye hazır olduğunu ifade etti. Ancak en son, ABD ordusunun Ocak ayında İranlı General Kasım Süleymani'yi bir saldırı sonucu öldürmesi, ABD ile İran arasındaki gerilimi iyice şiddetlendirdi. CNN'e göre, ABD liderinin saldırı kararını almasını sağlayan kişi Pompeo'ydu.

Pompeo, ABD lideri arkasındaki "kukla oynatıcısı" gibi, Beyaz Saray'ın ulusal güvenlik politikalarını gizlice etkileyerek, ABD'nin dış ilişkiler ekibini tek taraflılık çıkmazına yönlendiriyor. Ancak Pompeo siyasi çıkarlar kazanırken, ABD diplomasisi ile liderinin uluslararası prestiji zedeleniyor.