Salgınla mücadelede Çin'in güveni nereden geliyor?

  2020-02-17 11:50:07  cri

Dün gece 24:00 itibariyle Hubei eyaleti hariç, Çin'in ana kesiminde tespit edilen yeni koronavirüs prömonisi (NCP/Covid-19) vakası sayısında peş peşe 13 gündür düşüş görüldü.

Aynı zamanda tedaviden sonra iyileşmiş vatandaşların sayısı hızla artmış ve 10.000'den fazla hasta (10.844) taburcu edilmiştir.

Bu veriler Çin tarafından benimsenen önleyici tedbirlerin doğru ve etkili olduğunu ve salgın durumun genel olarak kontrol altında olduğunu göstermektedir.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Sekreteri Tedros Adhanom Ghebreyesus, önceki gün Almanya'daki düzenlen Münih Güvenlik Konferansı'da yaptığı bir konuşmada, Çin'in salgının yayılmasını önlemek için büyük çabalar ve fedakarlıklarda bulunduğuna ve bunun uluslararası toplumun övgüsünü hak ettiğine dikkat çekti.

Bununla birlikte, dünyadaki bazı çevreler Çin'i salgına iyi karşılık vermemekle suçladılar ve Çin ekonomisinin çöküşte olduğu sonucuna vardılar. Reuters ile yakın zamanda yaptığı bir röportajda Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Çin'in salgının üstesinden gelme yeteneğine sahip olduğunu ifade etti.

Çin'in özgüveni, ülkenin liderlerinin keskin sağduyuları ve olağanüstü liderliklerinden geliyor. Cumhurbaşkanı Xi Jinping süreci bizzat yönetti. Çin Yeni Yılı'nın ilk gününde bir toplantıya başkanlık etti ve Çin tarihinde benzeri görülmemiş bir "halk seferberliği" çağrısı yaptı. Xi Jinping önderliğinde Çin, salgına tepki için liderlik grubu kurdu ve ülke genelindeki insanları salgınla mücadele etmek için güçlü bir ortak güç oluşturmaya yönlendirdi.

Çin, on yıllar boyunca ortaya çıkan kurumsal avantajlarından da faydalanıyor. Salgından sonra, Çin hükümeti hemen ülke çapında bir sistem kurdu, ulusal kaynakları topladı ve salgını karşılamak için en kararlı, en kapsamlı ve en katı önlemleri aldı. Çin'e özgü bir hızla kısa sürede uzman hastaneler inşa edildi, ülke genelinde on binlerce sağlık personeli Wuhan'a yardım etti ve yüz milyonlarca insan "ev karantinası" çağrısına uydu. 9,6 milyon kilometrekarelik bir alanda, 1,4 milyar insan salgın durum önleme ve kontrolünü bu kadar kapsamlı hale getirdi. Bunun Çin tarihinde benzeri görülmemiştir ve birçok ülkede hayal edilmesi zordur. Salgının yayılmasını etkili bir şekilde engelleyen bu tür çabalardır.

Çin, uluslararası toplumun geniş desteğine de güveniyor. İlk vaka bulunduktan sonra Çin ilk adımları attı ve DSÖ ve uluslararası topluma zamanında bilgi verdi. Salgının küresel olarak yayılmasını önlemek için çok çalıştı. Şu an itibariyle Çin dışındaki onaylanmış vakaların sayısı toplamın yüzde 1'inden az. Çin'in açık, pragmatik ve verimli tutumu uluslararası toplumun desteğini kazandı. 160'tan fazla ülkenin ve uluslararası kuruluşun liderleri, acil şifalar ve Çin'e desteklerini ifade etmek için mektuplar gönderdi. Çok sayıda ülke Çin'e yardım etti.

Çin'in güveni, karşılaştığı zorlukların net bir şekilde anlaşılmasından kaynaklanmaktadır.

İlk zorluk, uluslararası toplumun karşılaştığı ortak bir sorun olan halk sağlığı güvenliğinden kaynaklanmaktadır. Bu krizin patlak vermesinden önce Çin, ulusal yönetişim sisteminin ve kapasitesinin modernizasyonunu ilerletme hedefini belirlemişti. Bu salgının ardından Çin, deneyimini dikkatlice özetleyecek ve kendi seviyesini daha da geliştirerek ortak çözümler bulmak için diğer ülkelerle işbirliğini güçlendirmeye devam edecektir.

Diğer bir büyük zorluk, salgının ekonomik ve sosyal faaliyetler üzerindeki olumsuz etkisidir. Çin hükümeti her zaman halkın refahını ilk sıraya koydu ve "salgını önleme ve kontrol" ile "işin yeniden başlaması" arasındaki ilişkiyi dengelemek için elinden geleni yaptı. Salgın sonunda geçecek, Çin pazarı yeterince büyük ve ekonomik dayanıklılığı yeterince güçlü ve biriken ekonomik momentum hızla ortaya çıkacaktır.

Dışişleri Bakanı Wang Yi'nin dediği gibi, "Bu salgının testi ile Çin halkı daha güçlü ve daha birleşmiş olacak, Çin ekonomisi daha istikrarlı ve sürdürülebilir olacak ve tüm Çin halkı çok yönlü bir topluma ulaşacak ve modernleşmeye doğru ilerleyecek. Salgınla mücadelede Çin ile diğer ülkeler arasındaki dostluk ve güven güçlenecek ve derinleşecek, tüm ülkeler küresel bir köyde olduğumuzun ve kaderlerinin yakından bağlantılı olduğunun farkına varacaklar.