Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin ilk sonuçları, bu sabaha karşı (23 Temmuz) açıklandı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi, sayılan oyların yüzde 46'sından fazlasını alarak, meclisin en büyük partisi oldu ve tek başına hükümet kurma hakkını yeniden kazandı. Kamuoyunda, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin tek başına hükümet kurma hakkını ezici bir üstünlükle kazanmasının, dört yıla yakın iktidar süresinde kaydettiği önemli ilerlemelerin bir sonucu olduğu, Türk halkının bu partinin iktidar yetkinliğini onayladığını gösterdiği görüşü ifade ediliyor.

    Dün yapılan genel seçimde şu ana kadar oyların tümü sayıldı. Buna göre, oyların yüzde 46.49'unu alan Adalet ve Kalkınma Partisi, meclisteki 550 sandalyeden en az 340'ının sahibi olacak. Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 20.9, Milliyetçi Hareket Partisi de yüzde 14.28 oranında oy alarak meclise girmeye hak kazandılar. Seçime katılan diğer 11 parti ise, yüzde 10'luk barajı aşamadıkları için meclis dışında kalacak.

    Gözlemciler, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin genel seçimi ezici bir üstünlükle yeniden kazanmasının öncelikle ekonomi alanında elde ettiği başarılardan kaynaklandığını savunuyor. Hatırlanacağı gibi Türkiye'de, 1999 ve 2001'de iki ciddi ekonomik kriz yaşanmış ve Türkiye ekonomisi ciddi sıkıntılara girmişti. Böyle bir ortamda iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi, ekonomik gelişmeye öncelik vererek Türkiye ekonomisinin sıkıntılardan kurtulmasını ve yıllık ortalama yüzde 7'lik rekor büyüme gerçekleştirilmesini sağladı. Enflasyon oranı da yüzde 10'un altında tutularak, son 30 yıldaki en düşük düzeyde kaldı. Türkiye'nin kapsamlı devlet gücü de büyük ölçüde yükseldi.

    Adalet ve Kalkınma Partisi'nin son genel seçimdeki başarısı, dış politika alanındaki başarılı performansının da bir sonucu olarak değerlendirildi. Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti, Avrupa Birliği ile ilişkilerini etkin şekilde geliştirerek, Türkiye'nin AB üyeliği yolunda önemli ilerlemeler kaydetti. Ekim 2005'te AB aday ülkesi konumunu elde etmesi, Türkiye'nin AB üyeliği yolculuğunda önemli bir kilometre taşı oldu. Bunun yanı sıra Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti, Türkiye'nin jeopolitik üstünlüğünü kullanarak, Suriye ve İran başta olmak üzere komşu ülkelerle ilişkilerini etkin biçimde geliştirdi ve bu ülkelerle tarihten kalan sorunları çözerek ülkenin uluslararası konumunu yükseltmeyi başardı. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin dış politika alanındaki başarısı, Türk kamuoyu tarafından da onaylanmış durumda.

    Ayrıca Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti, vatandaşların yaşam düzeyini yükseltmek için sosyal yardım, sağlık ve eğitim başta olmak üzere sosyal güvenlik alanındaki bütçe harcamalarını büyük ölçüde artırdı. Vatandaşların yaşam kalitesinin yükselmesini sağlayan bu önlemler, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin vatandaşların desteğini kazanmasını sağladı. Özellikle Orta ve Doğu Anadolu bölgesinde Adalet ve Kalkınma Partisi'ne yönelik seçmen desteği, yüzde 60'ın üzerine çıktı.

    Kamuoyunda, tek başına hükümet kurma hakkı kazanmasına kesin gözle bakılan Adalet ve Kalkınma Partisi'ni yeni iktidar döneminde bir dizi zor sorunun beklediğine de işaret ediliyor. Bunların başında ülke ekonomisinin yurt dışından gelen sıcak para dalgasının etkisinde kalmadan gelişmeyi sürdürmesinin nasıl sağlanacağı, istihdam sorunu çözülerek vatandaşların yaşam düzeyinin nasıl daha da yükseltileceği geliyor. Bunun yanı sıra, diğer partilerle sağlıklı ilişkiler kurulması, Türkiye'nin Irak ve diğer bazı ülkelerle ilişkilerini ve bölgedeki istikrarı etkileyen Kürt sorununun çözülmesi de yeni iktidar döneminde Adalet ve Kalkınma Partisi'ni bekleyen zor sorunlar arasında yer alıyor.