Uzay yarışı sayesinde, kol saatleri tasarımında bilimsel ve teknolojik atılım gerçekleşti
4 Ekim 1957'de, eski Sovyetler Birliği tarafından insanlık tarihindeki ilk uydunun fırlatılmasının ardından, ABD de 16 Temmuz 1969'da aya ilk insanı gönderdi. Dünya savaşlarının insanlığa bıraktığı acı hatıralar canlıyken, "Soğuk Savaş Dönemi"nde hüküm süren "uzay yarışı" ise bütün dünyanın ilgisini çekti. Uzayın gizemine hayran insanlar, bu yarışın doğurduğu bilimsel ve teknolojik atılımlara odaklandı.
1970'li yıllarda, bütün sanayi tasarımlarda doğrusal çizgi hakim durumdaydı. Yapısal bakımından, uzay aracı gibi, hiç montaj izi bırakılmaması isteniyordu. Geleneksel el işine yönelik ilgi gittikçe azaldı. Hemen hemen bütün ürünler makinelerde tamamlandı. Malzeme bakımından, insanlara uzayı andıran beyaz plastik veya gümüş rengi paslanmaz çelik çok beğenildi.
Aynı zamanda kompozit devre ve kuvars teknolojisinin olgunlaşmasıyla birlikte, elektronik kol saatleri, çıkar çıkmaz insanların gözdesi haline geldi.
Elektronik kol saatlerine karşı, kurmalı saatler evrim geçirdi
1970'li yıllarda, devrimci nitelikteki elektronik saatlerin yaygınlaşmasıyla birlikte, geleneksel kurmalı saatler insanların gözünden düşmeye başladı. Kompozit devre teknolojisinin gelişmesiyle birlikte, elektronik kol saatlerine daha fazla işlev yüklendi. Geleneksel kurmalı saat fabrikaları ise, çareyi saatin motorunu geliştirmekte buldu.
1970'li yıllarda, İsviçre'nin saat üretimi sektöründe, aşırı ince motora sahip kurmalı kol saatler geliştirildi. Bu, geleneksel saat üretimi için çok zor bir teknolojiydi. Ancak elektronik saatlere direnmek amacıyla, kurmalı saat fabrikaları, elektronik saatler kadar ince ve hafif kurmalı saatleri üretebildiklerini kanıtlamak için bu teknolojiyi geliştirdi.
Ne var ki, motoru aşırı ince olduğu için, bu kol saatleri çok zayıf. Nispeten büyük bir sarsıntı bile saati arızalandırıyordu. Üstelik, aşırı ince motoru da fazla işlev taşıyamadı ve çoğu kol saatinde yelkovana bile yer kalmad. Bu nedenle kurmalı saatler elektronik saatlere yenik düştü.
Lüks spor saatleri ile ucuz elektronik saatler arasındaki mücadele
Elektronik saatlere direnmek üzere, İsviçre'deki saat fabrikaları lüks spor saatleri tasarlamaya başladılar.
Bilim ve teknolojinin yaygınlaşması ve üçüncü dünya ülkelerinde piyasaları kalkınmasıyla birlikte, elektronik saatlerin fiyatlarında büyük düşüş yaşandı ve elektronik saatler diğer günlük ihtiyaç ürünleri gibi kolay edinilebildi. Bu da, İsviçre'deki saat üretim sektörünün son ümidini yıktı. Birçok geleneksel kurmalı saat fabrikası iflas etti.
Bu durumda bazı saat fabrikaları başka bir yol denedi. Yani elektronik saatlerin fiyat avantajından kaçınıp, lüks kurmalı saatler üretmeye başladı. O zaman, değerli metallerdan yapılan geleneksel lüks kol saatleri yaygın, ama gözden düşmüş vaziyetteydi. Böylece lüks spor saatler doğdu.
Lüks spor saatlerinden bahsedilirken, kol saati tasarımcısı Gerald Charles Genta'dan söz edilmemesi mümkün değil. 1972 yılında Genta tarafından tasarlanan Royal Oak serisi kol saatleri, döneminde dünyada çelik kabuklu ve çelik kordonlu en pahalı kol saati oldu. Suya dayanıklı bu kol saati, sadece spor kullanım için değil, resmi kullanım için de uygundu. O zamanlar, bazı zenginler başkalarıyla aynı tarzdaki ucuz elektronik saatlerden bıkmıştı ve söz konusu lüks spor saati ortaya çıkar çıkmaz büyük rağbet gördü. Genta'nın daha sonra 1976 yılında İngenieur ve Nautilus isimli iki model lüks spor saatini tasarlamasıyla, lüks spor saati bir kol saatinin kategorisi olarak resmen kabul edildi.