Pompeo’nun fiyaskolarla dolu veda turu...

2020-11-24 11:25:34

Pompeo’nun fiyaskolarla dolu veda turu...

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, ülkesinde seçim karmaşıklığı sürerken 14 Kasım'da Avrupa ve Orta Doğu'da 10 günlük bir geziye çıktı. Bazı medya kuruluşları bunu "veda ziyareti" olarak bahsederken, bazıları Pompeo'nun 2024 başkanlık seçimlerine katılmak için "destek toplandığını" söyledi.

Gelgelelim, Pompeo'nun "küçük hesaplarının” nihayetinde başarısızlığa mahkum olduğuna dair muhtelif işaretler var. Fransa'da gezinin ilk durağında medya organları, Pompeo'nun gelişinin "utanç verici" olduğuna acımasızca işaret etmiş olsa da, Orta Doğu'da Pompeo utançtan daha fazlasıyla karşı karşıya kaldı.

Türk yetkililer İstanbul’a gitmedi

Pompeo’nun yedi ülkeden oluşan turnesinde Türkiye’nin konumu özeldir. Ne Türkiye'nin başkenti Ankara'ya gitti ne de siyasi liderlerle görüştü. İstanbul'a gelir gelmez Ortodoks Kilisesi liderleriyle görüştükten sonra Türkiye'den ayrıldı. Pompeo, Türkiye'de bulunduğu süre içerisinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşmedi.

İki tarafın neden bir araya gelmediği konusunda farklı görüşler dillendiriliyor. Associated Press'in aktardığına göre ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili, “Pompeo'nun gezisinin kısa olması ve düzenlemeleri koordine etmenin zor olması nedeniyle” Türk yetkililerle görüşmediğini, ABD'nin görüşme talebinde bulunmasına rağmen, Türk yetkililerin başkent Ankara'dan İstanbul'a gelmediklerini söyledi. Türk medyası, hükümetin Pompeo'nun ziyaretine kayıtsız kaldığını ve onunla görüşmek için Ankara'dan ayrılmayı reddettiklerini söyledi.

“ABD nefret suçlarıyla yüzleşmeli”

Bu yılın Temmuz ayı başlarında, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ayasofya Müzesi'ni camiye çevirmek için bir cumhurbaşkanlığı kararnamesi imzaladı ve bu hareket Pompeo tarafından açıkça eleştirildi. Pompeo, Türk Ortodoks Kilisesi lideri ile görüşürken, "din özgürlüğü konusundaki kararlı duruşunu" dile getirdi ve Türkiye'deki dini konuları tartışma konusu haline getirdi. Türk Dışişleri Bakanlığı bu tutumu kınayan bir açıklama yaptı ve bu yorumların "aşırı derecede uygunsuz" olduğu vurgulanırken, Amerika Birleşik Devletleri'nin "önce aynaya bakması" ve kendi ülkesindeki "ırkçılık, İslamofobi ve diğer nefret suçlarıyla yüzleşmesi” tavsiye edildi.

Bölgesinde önemli bir ülke ve bir NATO üyesi olan Türkiye’nin ABD ile sorunları pek çok alana yayılıyor. Temmuz 2016'da Türkiye'deki darbe girişiminden bu yana Türk tarafı, darbenin Gülen cemaati tarafından planlandığını açıklamış, ancak Gülen'in ABD'den iadesi konusunda defalarca engellerle karşılaşmıştır. O zamandan beri, Ankara’nın terör örgütü PKK’nın bir kolu olarak gördüğü YPG’ye verilen silah desteği ve Türkiye'nin Rus S-400 hava savunma füzesi sistemini satın alması gibi bir dizi konuda, iki ülkenin görüş farklılıkları ve anlaşmazlıkları giderek arttı.

Katar’da ilginç detaylar

Katar da Pompeo'nun ziyaretine karşı son derece "ihtiyatlı" göründü. Pompeo, 21 Kasım’da Katar Emiri ve Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı ile başkent Doha'da ayrı ayrı görüşmeler gerçekleştirdi, ancak bu toplantıda ortaya çıkan detaylar pek çok konuyu açıklamaya yetiyor.

Öncelikle bu toplantının yeri ile ilgili olarak Katar Emiri, yabancı devlet adamlarının rutin olarak kabul edildiği "Emir Sarayı" için düzenleme yapmadı, başkent Doha'nın yapay adasında İnci Sarayı seçildi. Ayrıca, önceki ziyaretlerle karşılaştırıldığında, Katar'ın resmi medyası haberleri çok kısa gördü.

Pompeo'nun BAE gezisi sakin görünüyordu. 20 Kasım'da Abu Dabi'ye geldi. Bir günlük kısa bir gezinin ardından BAE'deki resepsiyon oldukça tatmin ediciydi. Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed el-Nehyan, Pompeo ile görüştükten sonra BAE'nin resmi haber ajansında kısa ve sönük ifadelerden oluşan bir makale yayınladı. Bu kesinlikle bir tutumdu; sonuçta BAE, Biden'i seçildiği için tebrik etmişti. Bu nedenle görüşmelerin ana maddelerinden biri, Ekim 2019'da ABD-Arap stratejik diyaloğunu gözden geçirmektir.

Pompeo Suudi Arabistan'da "veda turunun" son durağında yine aradığı ilgiyi göremedi. Suudi Ulusal Haber Ajansı, Pompeo ile Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman arasındaki görüşmeyi bildirdiğinde, basitçe “Ortadoğu'daki durumun gelişmesi ve bu amaçla yapılan çalışmaların yanı sıra, iki ülke arasındaki ilişkileri de gözden geçirdiler” açıklamasını yaptı. Suudi Ulusal Televizyon İstasyonu, ziyaretle ilgili hiçbir şeyden bahsetmedi.

İsrail medyası, Pompeo'nun Suudi Arabistan'ı ziyaret ettiği gün, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun gizlice Suudi Arabistan'ın kuzeybatısındaki Yeni Gelecek Şehri'ne, istihbarat teşkilatı Mossad Başkanı Yossi Cohen ile birlikte gelerek Suudi Veliaht Prens Muhammed ile görüştüğünü bildirdi. Pompeo yalnızca destekleyici bir rol olarak göründü. Haber çıktığı anda Ortadoğu medyasının büyük bir kısmının manşetlerinde yer aldı ve sadece Suudi Arabistan'daki yerel medya bunu gizli tuttu. Haber doğruysa, bu şimdiye kadar İsrailli ve Suudi yetkililer arasındaki en üst düzey görüşmedir, ancak Suudi Dışişleri Bakanı sosyal medyada toplantının varlığını yalanladı.

Filistin: Dünyanın “Trump mirasından” kurtulması gerekiyor

Pompeo 18-20 Kasım tarihleri ​​arasında İsrail'i ziyaret etti ve Batı Şeria'daki Psaga Bağı ve Golan Tepeleri'ni gezdi. Bu iki yer İsrail-Filistin çatışmasının odak noktası oldu. Filistin Kurtuluş Örgütü İcra Komitesi üyesi Hanan Aşravi, Pompeo’nun uluslararası hukuku ihlal etmesi nedeniyle Birleşmiş Milletler’e resmi olarak şikayette bulunacaklarına işaret etti. Aşravi, Batı Şeria ziyaretinin "giden ABD hükümetinin son mücadelesi" olduğunu ve Pompeo'nun siyasi hedeflerinin önünü açtığını söyledi. Tüm dünyanın "Trump mirasından" ve bunun neden olduğu kaostan kurtulması gerekiyor diyen Arşavi, “Filistin sorumlu ülkelerle işbirliği yapmayı dört gözle bekliyor” diye ekledi.

Pompeo'nun hareketi Suriye'de de büyük bir memnuniyetsizliğe neden oldu. Suriye resmi medyası, Pompeo'nun davranışlarının provokasyonlarla dolu olduğuna ve Suriye egemenliğinin açık bir ihlali anlamına geldiğine dikkat çekti. Pompeo, İsrail'in Suriye'den ilhak girişimi Trump tarafından tanınan Golan Tepeleri'ni gezen ilk dışişleri bakanı oldu.

Her şeyin bir nedeni ve bir sonucu var. Trump'ın göreve geldiğinden beri izlediği Orta Doğu politikası, bugün Pompeo'yu bu duruma mahkum etti.

Filistin-İsrail meselesinde, Amerika Birleşik Devletleri bir yandan İsrail'in başkent Kudüs'ü kurmasını ve Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimlerinde "egemenliğinin" tanınmasını desteklemek için sözde "Yüzyılın Anlaşması"nı ortaya attı. Görünüşte barışçıl olan bu anlaşma, aslında Trump yönetiminin ABD'deki İsrail ve Yahudi grupların desteğini kazanmak için Filistin halkının çıkarlarından vazgeçmesidir. Bu hareket, Ortadoğu'daki birçok ülkede büyük ölçekli gösterileri tetiklemekle kalmadı, aynı zamanda Arap dünyasında yaygın kınama ve hoşnutsuzluğa neden oldu.

“Anti-İran” ve “Anti-Biden” turu

Mike Pompeo, Washington’un İran üzerindeki "maksimum baskı" siyasetini güçlendirmek için de Orta Doğu turunu kullanmış olabilir; Başkan seçilen Joe Biden’ın bunu kolayca tersine çeviremeyeceğini umuyor. Bu bağlamda Pompeo’nun turunun “İran ve Biden karşıtı” bir motivasyon taşıdığı açıktır.

Eski başkan Barack Obama'nın baş yardımcılarından Ben Rhodes, NBC'ye verdiği demeçte, “topal ördek” olarak tanımladığı dışişleri bakanının sadece "Biden başkanlığını karmaşıklaştırmaya çalışmadığını, kendi siyasi çıkarlarına da odaklanmış göründüğünü” söyledi. Pompeo'nun 2024'te gözünün Beyaz Saray'da olduğuna dair geniş spekülasyonlar var; bu son kampanyayla İsrail'i kesinlikle destekleyen diğer Evanjelik Hıristiyan dostlarına ulaşmak istemiş olabilir.

İşine gelmediğinde uluslararası normları baltalamaktan geri durmayan ABD, Orta Doğu'da barış ve istikrarı değil, kendi menfaatini önceliyor. Orta Doğu'daki mevcut düzeni kırmaya ve onu yeniden bir "barut fıçısına" çevirmeye çalışıyor.

赵蓓蓓