Yorum: "Tarife zorbalığı" ABD ekonomisinde resesyon riskini artırıyor |
2019-08-19 20:04:40 cri
|
ABD'de geçtiğimiz günlerde 10 yıl vadeli hazine tahvil faizlerinin 2 yıl vadeli tahvil faizlerinin gerisine düşmesi, yatırımcılar tarafından ABD ekonomisinin resesyona gireceğine dair önemli bir uyarı olarak değerlendirildi.
Buna karşın, Beyaz Saray'ın ekonomi danışmanları katıldıkları televizyon programlarında bu durumu yalanlayarak, "resesyon sinyali göremediklerlerini" dile getirdi. ABD ekonomisine dair son veriler ve ek tarife uygulamalarına karşı çıkan seslerin giderek yükselmesi, ülkedeki bazı siyasetçilerin "tarife zorbalığına" başvurmasının resesyon riskini artırdığını kanıtlar nitelikte. Son 50 yılda, ABD ekonomisinin içerisine girdiği her resesyon öncesinde tahvil getiri eğrisi tersine döndü. Yılın başından bu yana bu durum birçok kez görülürken, 14 Ağustos itibarıyla 10 yıl vadeli hazine tahvili faizleri, 2007 yılından beri ilk kez 2 yıllık tahvil faizlerinin gerisine düştü. Yatırımcılar arasında da büyük endişeye yol açan bu gelişme, aynı gün ABD'deki başlıca üç borsaya ortalama yüzde 3'lük düşüş şeklinde yansıdı. American Electric Power CEO'su Nick Akins, basına yaptığı açıklamada, "Bu durum, ders kitaplarına girebilecek bir resesyon örneği." diye konuştu. RBA danışmanlık şirketinin kurucusu Richard Bernstein de ABD'deki ekonomik resesyonun öngörülenden daha ciddi olabileceği değerlendirmesinde bulundu. Bu ifadelerin, risklerin boyutunu abartmadığı, bilakis gerçekleri yansıttığı söylenebilir. Veriler de ABD ekonomisinin artık resesyon rayına girdiğini gösteriyor. Yılın ilk çeyreğinde ABD'nin gayrisafi yurt içi hasılası yüzde 3,1 oranında artarken, bu oran ikinci çeyrekte yüzde 2,1, üçüncü çeyrekte ise yüzde 1,5 olarak kayıtlara geçti. Fed, ABD ekonomisinin bu yıl yüzde 2,1, gelecek yıl ise yüzde 2 oranında büyüyeceği tahmininde bulundu. Bu oranlar, 2018 yılındaki yüzde 2,9'lük büyümenin çok altında görülüyor. ABD Ticaret Bakanlığı'nın verilerine göre, bu yılın ilk yarısında ülkenin dış ticareti de geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 0,2 düştü. Ayrıca, yılın ikinci çeyreğinde ABD'nin ihracatının GSYİH'ye katkısı yüzde -0,6 olarak kayıtlara geçti. Buna paralel olarak, finans kuruluşu IHS Markit'in verilerine göre, ABD'de imalat sektörü satın alma yöneticileri endeksi Eylül 2009'dan sonraki en düşük seviyeye indi. Bu gelişme de imalat sektörünün gerileme dönemine girdiğinin işareti olarak yorumlanırken, imalatın üçüncü çeyrekte de büyümenin önündeki en büyük engel olacağına kesin gözüyle bakılıyor. ABD'nin bu koşullar altında 300 milyar ABD Doları tutarındaki ve çoğu tüketim malları olan Çin ürünlerine ek tarife uygulaması, ülkedeki mal fiyatlarının büyük boyutta artmasına yol açacak. İşletmelerin kârlılık beklentisi gerilerken, tarifelerin bedelini ABD'li ithalatçılar ile tüketiciler ödeyecek. Bu durum da doğal olarak ABD ekonomisindeki resesyon riskini artıracak. Bir ticaret savaşının kazananı olmayacağı, tarih ve olgular tarafından birçok kez kanıtlanmış durumda. ABD'deki farklı sektörler, ek tarifelerin olumsuz etkilerini somut olarak görüyor. Dolayısıyla tarife karşıtı sesler de gittikçe yükseliyor. Ancak bazı ABD'li siyasetçiler, bu durumu göz ardı ederek ülkelerinin çıkarlarına ve halklarının mutluluğuna son derece sorumsuz bir tavırla zarar veriyorlar. ABD'li siyasetçilerin ekonominin temel kurallarına sadık kalarak ek tarife uygulamaları karşısındaki seslere kulak vermeleri ve tarifelerin muhtemel olumsuz etkilerini hesaplamaları gerekiyor. "Tarife zorbalığını" bir kenara bırakarak müzakere yoluna dönmek, ABD tarafı için tek makul çözüm olarak görülüyor.
|