Yorum: Çin-ABD ticari sürtüşmesini çözmenin anahtarı, birbirinin endişelerine önem vermek

  2019-05-11 11:47:30  cri

Çin ile ABD arasındaki üst düzey ekonomik ve ticari müzakerelerin 11. turu dün Washington'da sona erdi.

ABD ile ekonomik diyalogda Çin tarafını temsil eden Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi Siyasi Bürosu Üyesi ve Başbakan Yardımcısı Liu He, müzakerelerin ardından basına verdiği demeçte, iki ülkenin nispeten iyi istişare ve işbirliği yaptıklarına işaret etti. Müzakerelerin kesilmediğine, aksine sıradan küçük bir dalgalanma yaşamanın kaçınılmaz olduğuna dikkat çeken Liu He, Çin'in ilerleyen dönemde gerçekleştirilecek müzakerelere temkinli ve iyimser bir tutumla baktığını kaydetti. Edinilen bilgilere göre, Çin ve ABD'nin ekonomik ve ticari müzakere heyetleri önümüzdeki günlerde Beijing'de bir araya gelerek istişareleri sürdürecek.

ABD dün 200 milyar ABD Doları değerindeki Çin menşeli ürünlere uyguladığı gümrük tarifesini yüzde 10'dan yüzde 25'e çıkardı. Buna karşılık Çin, derhal bir açıklama yaparak ABD'nin söz konusu girişimine gerekli karşılığı vermek zorunda kalacağını bildirdi.

İniş çıkışlar, müzakerelerin olağan bir parçası

Çin ve ABD, geçen yılın şubat ayından bu yana art arda 11 tur ekonomik ve ticari müzakere gerçekleştirdi. Müzakerelerde bazı konularda ilerleme kaydedilmesine rağmen iniş çıkışlar da yaşandı. Belli ki sürtüşmeler artık ticari müzakerelerin genel eğilimi haline geldi. Nitekim 11. tur müzakerelerden önce ABD, gümrük tarifesini yükselteceğini açıklamıştı. Uluslararası toplum, bu nedenle 11. tur müzakerelerin bozulabileceğinden endişe etti. İşte bu baskılara rağmen Çinli heyet, öngörülen tarihte Washington'a ulaştı ve müzakereleri gerçekleştirdi. 11. turun başarıyla tamamlanması, özellikle Çin tarafının sorunu çözme konusundaki büyük samimiyetini ve iki ülkenin halklarıyla tüm dünya halkına karşı sorumluluğunun farkında olduğunu gösteriyor.

Ancak ABD, Çin'i son tur müzakerelerde varılan sözleşmenin bazı bölümlerini yeniden istişare etmekle suçlayarak, müzakerelerin sonuçsuz kalması durumunda yükümlülüğü Çin'in üzerine yıkmayı amaçladı. Bu girişimin son derece adaletsiz olduğu aşikâr.

Öncelikle nihai antlaşmaya varmadan önce iki tarafın farklı tutumlara sahip olması ve bu tutumlarında hafif değişiklik yapması son derece doğal. Ancak bu tutum değişikliği ya da görüş farklılığı, bir tarafın öbür tarafa karşı tarife yükseltmesi için bir bahane teşkil etmemeli. ABD'nin gümrük tarifesini yükseltme girişimi müzakereleri kasten engellemeye yöneliktir.

Buna ek olarak, ABD Çin'i geri adım atmakla da suçladı, Çin'in verdiği taahhütlerden vazgeçtiğini ve karşılıklı güveni zedelediğini iddia etti. Lakin bu suçlama, ABD'nin her zamanki tek taraflı tutumundan ibaret. ABD uzun süredir Çin'in temel hassasiyetleriyle endişelerine önem vermek yerine sadece kendi çıkarlarını korumakla meşgul. Bu durum, karşılıklı saygı ve eşitliğe dayalı müzakere ilkesine uymuyor, hatta 11. tur müzakerelerin sonuçsuz kalmasının en temel nedeni.

Çin ilkelerinden taviz vermeyecek

Gayet tabii, müzakere sürecinde Çin'in de bazı temel kaygıları ve hassasiyetleri bulunuyor. Çin bu konuda kendi ilkelerinden asla taviz vermeyecektir. Birincisi Beijing, ABD'nin Çin menşeli ürünlere uyguladığı ek tarifeyi tümüyle ortadan kaldırmasından, böylece ikili ticaretin normale dönmesinden yana. Endüstriyel zincirin büyük ölçüde küreselleştiği günümüzde ek tarifelerle ticari savaş açmanın kazanç sağlamayacağı gerçeklerle kanıtlandı. Şu anda ABD halkı dâhil tüm dünya zorla ek tarife uygulanmasına karşı sesini gitgide yükseltiyor. ABD, Çin'in çağrılarını dikkate almakla birlikte tüm dünya halklarının çıkarlarına da önem vermeli.

İkinci olarak ABD, Çin'den ihracatını genişletmesini, hatta somut rakamlarla taahhütte bulunmasını talep ediyor. Fakat Çin, ABD'den ihracatını genişletip genişletmeyeceğini Çin halkının ihtiyaçlarına ve ekonominin yüksek kaliteli kalkınması gereksinimine göre ayarlamaktan yana. Aslında Çin'in bu tutumu son derece olağan ve rasyoneldir. Çin, baskılı bir ticareti tanımıyor. Kimin ürünü daha kaliteliyse, kimin rekabet gücü yüksekse, Çinli tüketicilerin ilgisini çekebilir.

Üçüncüsü, Çin nihai ticari antlaşmada hem ABD'nin, hem de kendisinin endişelerine önem verilerek bir denge kurulmasını istiyor. Bilhassa antlaşma metninin Çin halkı tarafından kabul edilmesine, Çin'in ulusal onuruyla egemenliğinin zedelenmemesine ehemmiyet veriyor. Böyle bir antlaşma olduğu takdirde gerçek anlamda yerine getirilebilir.

Gerçekten de son bir yıldır devam eden ABD ile ticari sürtüşme Çin ekonomisini belirli oranda etkiledi. Ancak bu etki tümüyle kontrol altına alınabilecek ölçüde. Bu yılın ilk çeyreğinde Çin ekonomisi yüzde 6,4 büyüdü, ilk 4 ayda mal ticareti hacmi yüzde 4,3 oranında arttı. İstihdam, emtia fiyatları ve kişi başına düşen gelir gibi endeksler tümüyle öngörülen seviyelerin üstündeki değerleri gösteriyor. Uluslararası Para Fonu (IMF), Çin'e yönelik büyüme tahminini 0,1 puan yükselterek yüzde 6,3'e çıkardı. Çin, dünyanın başlıca ekonomileri arasında IMF'nin büyüme tahmini yükselttiği tek ülke oldu. Dünyanın en büyük yatırımcılarından Amerikan Warren E. Buffett, Çin'deki yatırımlarının son derece iyi durumda olduğuna işaret ederek, önümüzdeki 15 yıl içinde daha büyük adımlar atmayı da planladığını açıkladı.

Bu gelişmeler, Çin hükümetinin aldığı tedbirlerin de etkili olduğunu kanıtlıyor. Çin Başbakan Yardımcısı Liu He yaptığı açıklamada, Çin'in politika araçlarının yeterli olduğunu dile getirerek, Çin ekonomisinin istikrarlı ve sağlıklı büyümeyi sürdüreceğini kaydetti. Bu, Çin'in gelecekte dışardan gelen meydan okumalara daha soğukkanlı yaklaşacağı anlamına geliyor.

Çin-ABD ticari müzakerelerinde dikkat çekilmesi gereken bir diğer nokta da temel endişeler ve anlaşmazlıkların yaşanmasına rağmen iki ülkenin de istişareleri sürdürme konusunda güçlü bir irade sergilediği gerçeğidir. Nihayetinde ticari ilişkiler, Çin-ABD ikili ilişkilerinin temel taşı ve itici gücü, iki taraf bu ilişkilerden çıkar sağlamakta.

Sonuç olarak, Çin ve ABD, önümüzdeki günlerde birbirlerinin temel çıkarlarıyla endişelerine önem verme ve eşitlik ilkesi doğrultusunda "şafaktan önceki karanlık" dönemi birlikte aşabilir, anlaşmazlıkları kontrol altına alıp görüş birliklerini genişleten çözümler bulabilir. Böylece koordinasyon, işbirliği ve istikrara dayalı Çin-ABD ilişkileri ileriye götürülebilir.