Haber Analiz: Avrupa'nın "Çin fobisi" nereden geliyor?

  2019-04-02 16:21:45  cri

Xu Qinduo-CRI Haber Merkezi

"Histerik olmamalıyız. Şu anki 'Çin fobisinin bir nedeni yok. Ne olursa olsun, Biz Avrupa olarak korumacılık duvarının oluşturulmasına izin veremeyiz." Bu sözler, Almanya Toptancılık, Dış Ticaret ve Hizmet Birliği (BGA) Başkanı Holger Bingmann'ın "Çin fobisi" ile Avrupa sanayi politikasındaki değişikliklere yönelik uyarısına ait.

Reuters haberine göre, Almanya ve Fransa, hükümetlerinden Çin ve ABD'den gelen rakipleri göğüslemek için "şampiyon işletmeler" yetiştirilmesini ve inovasyonu hızlandırarak, önemli sektörleri korumasını istedi. Bingmann bununla ilgili olarak, "Çin fobisine" yakalanmama ve kapalı politika izlememe uyarısında bulundu. Bingmann yaptığı açıklamada, "Yurtiçinde ya da Avrupa'da kapılarımızı kapalı tutarak, istihdam imkanı ve zengin yaşam yaratabileceğimizi zannetmek yanlıştır." ifadelerine yer verdi.

Kısa bir süre önce İtalya ile Çin arasında Kuşak ve Yol işbirliğine ilişkin mutabakat zaptı imzalandı. İtalya söz konusu adımla daha çok Çin yatırımları çekmeyi, nispeten geride kalan altyapı tesislerini geliştirmeyi, daha çok İtalyan ürünlerinin Çin ile Kuşak ve Yol ülkelerinin piyasasına girmesini hedefliyor.

Ancak İtalya'nın söz konusu adımı bazı Avrupalıların tepkisine yol açtı. Bu kişiler örneğin, Çin-İtalya işbirliğinin Avrupa'yı böldüğünü düşünerek, Çin'in Avrupa'daki yatırımlarının Çin ekonomisinin etkisinin sürekli artmasına neden olacağından endişe ediyor. Kısacası, bir nevi "Çin fobisine" yakalanma söz konusu.

"Çin ve Avrupa stratejik ortaklar"

Aslında insanlar bu işbirliğine daha geniş bir açıdan bakarsa, farklı bir görüş edinebilirler. Dış politika bakımından hem Çin, hem de Avrupa çok kutuplu bir dünya istiyor. Dalgalamaların arttığı bugünlerde Çin ve Avrupa, birçok önemli uluslararası sorunda sıkı işbirliği yapan stratejik ortaklar. Örneğin, ABD'nin Paris Protokolü'nden çekilmesinden sonra Çin ve Avrupa önderlik rolünü devraldı ve böylece uluslararası toplumun iklim değişikliğini göğüsleme çabaları sürdürülebildi. Dünyadaki çok taraflı ticaret sistemini koruma konusunda da Çin ve Avrupa aynı veya benzer tutumlara sahip. Demek ki, Çin ile Avrupa arasındaki işbirliği, uluslararası kurallar temelinde kurulan dünya düzeninin korunmasında son derece önemli rol oynuyor.

Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping'in geçen hafta yaptığı Fransa ziyareti sırasında söylediği gibi, "Birleşik ve müreffeh bir Avrupa, çok kutuplu dünya hayalimize uyuyor". Eğer Avrupa yeteri kadar bağımsız ve güçlü olmazsa dünyadaki diğer ülkeler tek taraflılık karşısında büyük bir baskıyla karşı karşıya kalabilir. Bu bakımdan Çin'in Avrupa'yı bölmeyi hedeflediği şeklindeki fikirler gerçekten çok yanlış.

Alman basınında yer alan haberlere göre, Alman işletmeler geçen yıl Çin'e 93 milyar avro, Fransız işletmeler 21 milyar avro, İtalyan işletmeler ise 19 milyar avro değerinde ürün ihraç etti. Belli ki, İtalya, diğer iki ülkeye yetişmek için Kuşak ve Yol inisiyatifine katılmaya karar verdi. İtalya'nın bu kararı egemen bir ülkenin iç meselesidir. Ayrıca, kendi ekonomisini geliştirmek için de seçtiği doğal bir tercihtir.

Burada işaret edilmesi gereken diğer bir nokta da birçok Avrupalının Çin'in büyümesini abartıyor olması. Bundan doğan endişeler ise bir temele dayanmıyor. Fransız basınında da belirtildiği gibi, Çinlilerin kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasılası sadece 7 bin avro iken, bu rakam Avrupa Birliği'nde 35 bin avroyu aştı. Çin ile AB arasında belli bir mesafe mevcut ve AB'nin de bundan panik olmasına gerek yok.

Çin ekonomisinin kaliteli yönde gelişmesiyle birlikte, Çin ve gelişmiş ülkeler arasındaki mesafenin adım adım kısalacağı gerçeği inkar edilemez. Zengin bir Çin'den korkulur mu? Aslında tam tersine. Bingmann Almanya basınına verdiği demeçte, birçok Alman işletmesinin Çin'deki payının yüzde 40'ı aştığını söyledi. Bingmann, Almanya'nın bu durumdan zarar görmediğinin, aksine Çin ekonomisinin kalkınmasından en büyük yararı görenlerden biri olduğunun altını çizdi.

2008'de yaşanan finansal krizin ardından bazı AB ülkelerinin ekonomisi büyük sınamalarla karşılaştı. Dolayısıyla yabancı yatırımlara acil ihtiyaç duyuluyor. Avrupa, limanın genişletilmesi ile demiryolu ve karayolu inşası açısından da geride kalıyor. Bu durumda Çin'den gelen yatırımlar karşısında Avrupalı ülkeler ticari korumacılığı mı, yoksa dışa açılmayı mı seçmeli?

"AB kendi iç bölünmesinden korkmalı"

Holger Bingmann, kapıların kapatılmasının yerine şirketlerin rekabet gücünün arttırılması gerektiğine işaret etti. Bingmann, yatırımların dijital altyapı, ulaştırma ve temel araştırma alanlarına yönlendirilmesi önerisinde bulundu. Fransız Le Figaro gazetesi yazarlarından Renaud Girard, Çin'in onlarca yıldan bu yana Batılı ülkelerin bilimsel ve teknolojik çalışmaları ile inovasyon modelini öğrendiğini ve Batılı ülkeleri geçtiğini, bunun kabul edilmesi gerektiğini kaydetti. AB'nin Çin'den değil, kendi iç bölünmesinden korkması gerektiğini vurgulayan Girard, AB'nin eğitim ve teknoloji seviyesinin düşmesinden veya AB'nin sanayisinin daralmasından endişe edilmesi gerektiğini aktardı.

Kuşak ve Yol İnisiyatifi Alman Federal Birliği (BVDSI) geçen hafta Cuma günü resmi olarak kuruldu. Birlikten yapılan açıklamada, Kuşak ve Yol inisiyatifine aktif olarak katılmanın Almanya'ya yarar getireceği ifade edildi.

BVDSI'nin kuruluşu için düzenlenen törende söz alan Bremen Aile İşletmeleri Birliği Başkanı Peter Bollhagen, Alman KOBİ'lerin fırsatları değerlendirerek yeni İpek Yolu inşasına aktif olarak katılması gerektiğini vurguladı. Açıkçası, bu doğru ve yapıcı bir seçenek olacaktır.